Doğarken ezanla doğar müslüman insan, adı kulağına fısıldanır; ölürken de ezanla uğurlanır, yatacağı yere inançlarıyla yerleştirilir.
Müslümanlık inancını benimseyenler için imamlar da hatipler de saygıya değer ve saygı duyulan insanlardır; hiç birimiz bunu tartışmıyoruz.
İmamların da hatiplerin de, bulundukları konum gereği eğitimci kimlikleri vardır; olmalıdır da. Hem dini içerikte, hem de kişisel özellikleri gereği, imam ve hatiplerin varlıkları örnek alınabilecek insanlar olması hedeflenmelidir.
İşte bu nedenledir ki kültürlü, eğitimli, konuşması yerli yerinde, düzgün ve anlaşılır bir dil kullanabilen, kendini her anlamda ifade edebilen insanların yaygın olarak görev yapması düşünülerek, İlahiyat Fakülteleri ve lisansla da yetinmeyerek lisansüstü çalışmalara da yönlendirilen, disiplinler arası araştırma yapan, istatistik, kaos, psikoloji-sosyoloji-antropoloji, fizik-kimya-biyoloji bilen çokkültürcü din adamları yetiştirilmesi esas alınmaktadır günümüzde. Olması gereken de budur.
Çünkü günümüzün hızı, teknoloji ve yaşamın yapısal durumu, günah ve sevap kavramlarıyla her şeyi açıklamaya çalışan, bilgileri eski ve çoğunlukla kulaktan dolma, aslında hem yaşarken hem de yaşam sonrası kendine dahi hayrına olmayan insanlardan bir şey öğrenmeyi gerçekçi, gerekli ve işlevsel bulmuyor; bu ister imam olsun ister hatip olsun kim olursa olsun. Çünkü internet her soruya birden çok yanıt verebilecek durumda; kimse de bu tür bilgilerin geçerliliğini güvenirliğini sorgulamıyor zaten.
İmam hatiplerin temel felsefesi meslek okulu olmasıdır ki amaç meslek edindirmektir. Ve bu okullardan mezun olan öğrencilerin doğal olarak eğilimlerinin de meslek seçimi anlamında bu eğitimden hayatlarına devam etmeleri sonucuna ulaşılmaktadır.
Peki, ülkemizde yaşanan bu mudur?
Genel bir durum analizi yaparak bize ait özel sonuçlara ulaşacak temel noktaları saptayabiliriz.
Mesela toplumun sosyal, ideolojik, kültürel, politik ve toplumsal eğilimlerini değiştirmek adına propagandist bir yaklaşımla toplum yeniden yapılandırılmak isteniyorsa, çıkış noktası erken eğitimle aklı-kritik etmeyi-sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi devreden çıkarıp yerine sorgusuz sualsiz “kabulleniş ve teslimiyet” içeren inanç sistemini getirmek doğru bir yaklaşımdır. Bu da adım adım sizi hedefe yürütür. Hedef, inançlar üstünden dogmatik olan ve düşünmeyi, sorgulamayı, tartışmayı , eleştirel düşünceyi reddeden insan yaratmaksa, belki de imam hatipler ve daha erken çocuk denecek yaşlardan başlayan kuran kursları bunun için kullanılabilecek bir adımdır… Ve özellikle köktendinci eğilimlere yöneliş yollarının pürüzlerden temizlenerek açılması, doğulu toplumlarda bunun karşılığını hemen bulmaktadır. Çevre ülkelerdeki doğulu yapılara bakıldığında, kaynatılan kazanlardaki ana malzemenin din üstünden devlet kurum ve kuruluşlarına otokratik yerleşimlerle köktendinci yolların üstündeki pürüzlerin temizlendiği açıktır.
Amaç nedir?
Asıl sorulması ve düşünülmesi gereken soru bu olmalı kanımca.
Şimdi sorgulayalım: Eğitimlerin amaçları-hedefleri vardır. Eğitimler genel ve özel anlamda basamaklandırılır. Eğitimler en temel bir anlayışla işlevsel olmalıdır. Eğitimler erken başlandığında daha kalıcı sonuç verir. Eğitimler “ham maddeyi” işlemek için önemli bir dönüştürücüdür. İmam-hatipler bu tanımların hepsine ve şimdi ifade edilmemiş diğer fikirlerin özündeki “pürüzlerin giderilmesi” amacına da uygunluk göstermektedir.
Sizin amacınız, alt yapıyı sağlam tutarak, imam savcı, imam öğretmen, imam yargıç, imam mühendis, imam mimar, imam doktor, imam pilot vb yetiştirmek ve bu insan gruplarını genel uyumlu yapıya rağmen toplum yapısının iç ve dış dinamiklerini mutasyona uğratmak adına yaygınlaştırmaksa; yapılan kesinlikle doğrudur.
Yapılanın doğru olmadığını savunan ben ve benim gibi insanlar için elini taşın altına koyarak doğru bildiği yolda yalnız bile kalsa yürümeye devam etme zamanıdır şimdi.
Unutulmasın ki insanların inançları kendilerini ilgilendirir. Ayrıca, devletlerin dini inançları ve dinleri olmaz; devletlerin yurttaşlarının dini inanç ve dinleri olur. Devlet, bünyesindeki her inanca, yurttaşı için sahip çıkar, onu korur ve gözetir. Genel çoğunluk ezen konumunda olmasın diye devlet gerekli tedbirleri almakla da yükümlüdür.
Eğitimi nerede ve nasıl kullandığını, devlet çok iyi bilmeli, denetlemeli ve asla başıboş bırakmamalıdır.
Özcesi hak bildiğin yolda, yalnız gideceksin; nereye gittiğini de göreceksin!