Almanya’da ciddi bir konut açığı var.
Üstelik genç nüfusun 10 yıl içerisinde neredeyse yarım milyon azalmasına rağmen…
Almanlar biz Kıbrıslılardan beter çok az doğuruyor.
Evlilikler azaldı, “hiç” çocuk sahipleri tırmanıyor.
Nüfus yaşlandıkça çok daha fazla “iş gücü” göçü alıyor böylece…
* * *
Alman Federal İstatistik Dairesi tarafından yapılan araştırmaya göre, Almanya'da 2001’de doğan yaklaşık 734 bin 500 çocuktan 161 bininin anne veya babası yabancı!
Bu rakama dikkat: Almanya'da doğan yabancı çocukların aileleri 160 farklı ülkeden geliyorlar.
* * *
Şimdi kimileri diyecek ki, “Gördünüz mü, yabancılaşma Kıbrıs’a özgü değil sadece…”
Yok, görmedik!
Çünkü birkaç ciddi fark var.
Birincisi, Almanlar nüfuslarını biliyor ve planlıyor.
İkincisi, onlar, Avrupa Birliği üyesi…
Üçüncüsü de 161 ülkeden anne ya da baba geliyor ve üstelik Almanlar kendi ülkelerinde “azınlık” yaşamıyor.
* * *
Şimdi bizim buralarda sorsanız, kaç farklı milletten anne baba var, yaşlı nüfus ne kadar, genç kaç kişi, bunu da bilemezler.
(Yeni senenin ilk bebeği de Türkmen bir annenin kucağında adaya gülümsedi.)
* * *
Nereden başlamıştık, nereye geldik.
Almanya’da nüfus yaşlandıkça, çalışma hayatı için daha göç alıyor demiştik ya!
“Konut ihtiyacı” da büyüyor.
Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yapılan araştırmaya göre yeni inşaatlar konut ihtiyacının ancak yüzde 46'sını karşılayabiliyor.
* * *
Peki niye deli gibi inşaat yapılmıyor?
Çünkü istemiyorlar!
Mülk sahipleri kira geliri, rant, pazarlık peşinde değiller çünkü…
Kent parklarının, yeşil alanların, ormanların, çocuk parklarının korunmasından yana tavır alan bir kalabalık var.
En son 1 milyona yakın bir konut ihtiyacından söz ediliyordu.
Yine de “beton dönüşüm” için birbirlerini yemiyorlar.
* * *
Buralarda “İmar Planı” tartışması var ya!
Kimileri de tartışmanın yeşil alanlar, parklar, sosyal tesisler, eğitim ya da kültür merkezleri, hastaneler ya da sergi salonları için sarktığını sanıyor.
Yok canım!
Pek çok “menfaat grubu” kendin yakınlarına da “imar hakkı” istiyor.
* * *
“Üzerine yatırım yaptığınız zaman Rum’un malı artık sizin oluyor” hissiyatı ve toprağı banka hesabına dönüştürme hırsı bu ülkeyi yaşanmaz bir noktaya getiriyor.
Hem de “konut fazlası”na rağmen.
Diyeceksiniz ki “nereden biliyorsun?”
Doğru!
Onun da istatistiği yok.
Yine de onca binanın üzerinde “kiralık” ya da “satılık” yazılarını görebiliyorum, en azından…