İngiliz Dönemi Ve Eğitim…

İngiliz Dönemi Ve Eğitim…

 

Neriman Cahit

Bazen duyduklarım, yaşadıklarım öylesine şaşırtıyor ki beni… Güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum… Ör: Bir süredir: “Kitapsız Eğitim” konusunda çalışmalar yapıyorum… En azından ‘gençlere’ sunmak için… Çünkü,  geçmişi bilmeden ‘geleceği’ nasıl kurabilecek ki gençlerimiz… Ve, toplumumuz…

İNGİLİZ DÖNEMİ VE EĞİTİM…

Sevgili Haşmet Gürkan’ı tanımış, onunla uzun sohbetler, söyleşiler yapmış ve ondan çok şey öğrenme mutluluğuna ermiş biri olarak, bu konularda yazdığı yazıları bir değil, birçok defa okumuş, onunla tartışmış biri olarak öğrendiklerimi aktarmak istiyorum sizlere…
Özellikle de genç öğretmen ve öğrencilere…

***
İngilizler Adamızı 1878’de, Osmanlılardan devralmışlardı… Osmanlı Döneminde, kızları bir yana koyalım… O zaman okutulan erkeklerin de eğitimi: “Kuran okumadan öteye gitmeyen sığ bir eğitimdi…”

• İngilizler, Kıbrıs’a geldikleri zaman, birçok Batılıda, büyük bir hayranlık uyandıran, isimleri Mitolojilere, Klasik Eserlere konu olmuş ünlü kentler, tapınaklar, söylemler ve masallar dönemini çoktan kapatmış… Sanat – Kültürle ilişkisi kalmamış… Neredeyse, geçmişiyle kültürel ilişkilerini tamamlıyla unutmuş: “Sığ bir eğitim düzeyindeki Kıbrıs Halkını buldular…”
• O zamanın kayıtlarını incelediğimizde görürüz ki Kıbrıs’ta – ama, çoğu Lefkoşa’da - 83 Rum ve 65 Türk İlkokulu vardı… Orta dereceli tek bir okul dahi yoktu… Türk İlkokullarında eğitim de, biraz okuma – yazma ve Kuran’ı ezberlemekten ibaretti… Rum İlkokullarında ise, Dini Eğitimin yanında: Eski Yunanca, Aritmetik ve Coğrafya gibi dersler de vardı…
• Burada, bir parantez açarak, şu gerçeği de vurgulamak gerek: Türklerin okullara gösterdikleri ilgisizliğin nedeni… Onların, okumaya – yazmaya karşı gösterdikleri “Umursuzluk” değil, okullarda okutulanları ‘yetersiz’ bulmalarındandı…

A HANDBOOK OF CYPRUS…

Eski Kıbrıs valilerinden: Sir Ronald Storrs: “A Handbook of Cyprus – 1939” isimli eserinde bu konuyu şöyle irdeler:
• “Müslümanların, çocuklarına karşı gösterdikleri kayıtsızlık, onların iyi bir eğitim avantajlarına ilgi duymayacakları anlamına gelmezdi. Nitekim onlar, her fırsatta okullarının eğitim düzeyinin yükseltilmesini istediler…”
• Bu gerçeğin ikinci önemli bir kanıtı da: Türklerin – Rumlardan önce, bir Rüştiye’yi (ortaokulu), 1890 yılında açmış olmalarıdır… Bu bağlamda Rumlar, ilk (Jimnasiyonlarını) 1839 yılında açmışlardır…

YENİ DÜZENLEMELER…

Aslında, İngilizler Ada’ya geldiklerinde, çok büyük kargaşalıklarla karşılaştılar. Osmanlı’nın ayrılışı, ‘Kıbrıs Türkü için’ çok ağır bir yas ve yara demekti. Bu yüzden: ‘Türk Toplumu’ arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaşanıyordu. Rumlar ise 300 yıl, idaresi altında kaldıkları Osmanlı’nın gidişinin sevinci… Ve, gelen yeni Yönetimden birçok ayrıcalık kapma telaşı içindeydiler…
• Bunun için, İngiliz Yönetimi, Ada’da önce: “Yeni İdari Düzenlemeler” yapmakla işe başlayarak… Yeni bir: “Polis Örgütü ve Mahkemeleri” hayata geçirdi…
• Eğitimi, 1880 yılında ele alarak, öncelikle bir: “İngiliz Eğitim Müdürü” atadı…
• Eğitim Müdürünün ilk işi de bütün köy ve kasabalara bir “Genelge” göndererek, mevcut Türk ve Rum okullarının, olduğu gibi korunacağını… Yeni okulların açılmasını teşvik etmek için de Hükümetin ‘Parasal Yardımlar’ yapacağını duyurdu… (Bu durum da, yeni bir olgu sayılırdı, çünkü, ‘Osmanlı Döneminde’, Türk okulları Hükümetten, mali yardım almasına karşın… Rum okulları kendi cemaatlerinin yardımıyla yaşıyorlardı…)

ÖĞRETMENLERE MAAŞ…

• Getirilen bir başka yenilik de: “Öğretmenlere maaş” verileceğiydi…
• O güne kadar, gittiği köy ve kasabayla yaptığı anlaşmaya göre, çoğunlukla: Yumurta, tavuk, buğday, o yörede yetiştirilen ürünleri – maaş yerine – alabilen öğretmenlere İngiliz – Yılda, 12 Sterlin verileceğini duyuruyordu…
•  Bu duyurular tabii ki: Halk ve öğretmenler üzerinde beklenen olumlu etkiyi yapmakta gecikmedi…
Süratle, yeni okullar açıldı ve her öğretim biriminde (köy, kasaba) Rumlar ayrı – Türklerin ayrı olmak üzere birer: “Okul Komisyonu” kuruldu… Bu komisyonların başlıca görevi, halkın yaptıkları yardımları toplayarak – Eğitim Müdürlüğüyle istişarede bulunup – eğitim amaçlı harcamalar yapmaktı…
• Çok ilginçtir, eğitimde doping görevi yaratan bu çalışma sonucu: 17 Türk ve 17 Rum olmak üzere 34 yeni okulun açılmasıydı bir yıl içinde… (1881)
***
Güzel bir olay da: Osmanlı Hükümetinin Türk okullarına yardımını sürdürmesiydi… 1892 yılında, Rüştiye de içinde olmak üzere, Kıbrıs’ta bulunan 108 Türk Okulundan 13 tanesi Türkiye’den… 80 tanesi de: İngiliz Sömürge Yönetimi’nden yardım alıyordu…
Ve, şaşılası bir gerçek de: Hiç birinden yardım almadan, kendi yağıyla kavrulan 14 Türk İlkokulu vardı…

ÖĞRENCİ SAYISI…

• O zamanki öğrenci sayısını da dile getirelim: 1980-81 Ders yılında faaliyet gösteren 76 Türk Okulunda 1137 erkek, 284 kızdan oluşan: 1421 öğrenci…
• 1897-98 Ders Yılında, sayıları 3’e çıkan okullar da 3043 erkek, 1244 kız olmak üzere 4287 öğrenci vardı…
• Bir fikir vermek babında: 1897-98 Ders Yılında, Rum Öğrenci Sayısına baktığımızda 225 okulda, 10269 erkek… 2781 kız olmak üzere = 13050 öğrenci okuyordu…
• Öğrenci sayılarını vermemekle birlikte… O yıllarda, Kıbrıs’ta 6 Katolik, 3 Ermeni ve 1 Musevi okulu bulunuyordu…

EĞİTİM YASASI

1929 yılı, Kıbrıs Eğitim Tarihi’nde, bir Dönüm Noktası sayılabilir…
Sömürge Yönetimi, çıkardığı: “Eğitim Yasası”yla… Adadaki, bütün Türk ve Rum Okullarını finanse etmeye başlamış ve Türklerin – Türkiye’den… Rumların ise Yunanistan’dan: Müdür ve Öğretmen getirmelerine izin vermiştir. Bu yasadan sonradır ki, Türkiye’den, çok değerli Müdür ve Öğretmenler, Adamıza gelerek eğitimimize çok değerli katkılar yapmışlardır… (Prof. İsmail Hikmet Ertaylan, Kazım Nami Duru, Şemsettin Günaltay vb. gibi…)

***
Ama, ne yazıktır ki, 1931 İsyanıyla, Eğitim de dahil, bütün özgürlükler, Rumların – Hükümete isyanı bahane edilerek kısıtlanmış…
Ve, bu kısıtlamalar 1942 yılına kadar sürmüştür…

* Osmanlı Döneminde, kızları bir yana koyalım… O zaman okutulan erkeklerin de eğitimi: “Kuran okumadan öteye gitmeyen sığ bir eğitimdi…

---------------------------------------------------------------------------------


ÖZGÜRLÜK…

Bir zaman çile çektim yüzlerce acı gördüm
Doğmayan güneş için kendimi boşa yordum
Geçti hep gençlik çağım, boğuldu pembe erek
Solmuşsa da papatyam pişmanlık neye gerek…

Yeter akma gözyaşım özgürlük anı geldi
Yeşerecek çiçekler bağımın canı geldi
Kurtuldum karanlıktan, buldum yenidünyamı
Kavuştum anayurda gerçek ettim rüyamı…

Şemsettin Küzeci / İstanbul  1996
Irak Türkmen Şairi…

Dergiler Haberleri