İngiliz oyunlarını okuyup, araştırıp öğrenelim...

Bir okurumuz şu bilgileri paylaştı: “Sevgül Hanım, Değirmenlik’te kilisede vurulup öldürülen bir Kıbrıslırum’un yayınladığınız bir resmini gördüm... Manoli’nin geçen gün sayfanızda yayımladığınız fotoğrafından bahsediyorum... Bi

 

 

 

·        “İngilizler kendileri ile işbirliğine gitmeyen Kıbrıslırumları saf dışı bırakmak için bir şekilde onlarla aşikar temaslar kurar, sebepli sebepsiz ziyaretlerine giderdi ve bu şekilde etrafa onları İngiliz dostu gibi gösterirdi... Bunu Kıbrıslıtürkler’de de uygulamışlardı...”

 

Bir okurumuz şu bilgileri paylaştı:

“Sevgül Hanım, Değirmenlik’te kilisede vurulup öldürülen bir Kıbrıslırum’un yayınladığınız bir resmini gördüm... Manoli’nin geçen gün sayfanızda yayımladığınız fotoğrafından bahsediyorum...

Bir öneride bulunacağım...

İngiliz Haberalma örgütü'nün (MI5) bir dönem başkan yardımcılığını yapan emekli bir ajanın hatıralarını kaleme aldığı İngilizce bir kitap var Yakındoğu Kütüphanesi’nde..

Üniversitede dış ilişkiler üzerine okuyan kızım 6–7 ay kadar önce kütüphanede görünce alıp bana getirmişti, okudum..

İngiliz haberalma örgütünün dünyanın çeşitli yer ve ülkelerinde 1940’lı yılların sonlarından 1960'lı yılların ortalarına kadar yaptığı operasyonlar anlatılıyordu bu kitapta..

Bir bölümünde Kıbrıs’taki EOKA örgütü ile İngiliz haberalma örgütü arasında 1953-1958 yılları arasındaki mücadeleyi de anlatıyor ve Makarios'un telefonlarını dinlediklerinden, Süveyş’ten çekilirken İngilizler’in Mısır’da terkettiği silahları ucuza toplayıp getirerek EOKA örgütüne satan bir silah tüccarını tesbit ettiklerinden (Büyük bir ihtimalle Mavi Köşkün esas sahibidir bu tüccar), Bunun üzerine Mısır’a giderek orda bu tüccarın EOKA'ya getirmek üzere satın aldığı silahlara gizlice verici yerleştirdiklerinden, silahlar Kıbrıs’a getirilip EOKA'cılara dağıtıldıktan sonra bu vericileri takip ederek Grivas’ın izini Akama’da ve Yerovasa’da bulduklarından, kiliselerde tesbit ettikleri Grivas için kurulan saklanma yerlerine düzenledikleri baskınlardan son anda Grivas’ın kaçıp kurtulduğundan, yerini yüzde yüz belirleyip tam da Grivas’ı yakalayacakken İngiliz valisinin değiştiğinden, ayni günlerde İngiliz koloni bakanlığının politika değiştirip aldığı bir kararla "halıyı ayaklarının altından çektiğinden" (yani operasyonu iptal ettirdiğinden) ve Grivas’ı bu nedenle yakalayamadan operasyonu durdurduklarından, akabinde de bu işle uğraşan istihbarat ekibinin yeni gelen valinin (Sir Hugh Foot mu neydi galiba adı) isteğiyle alelacele geri İngiltere’ye çağrıldığından bahsediyor bu kitap.

Bu kitap yayınlandıktan hemen sonra "üzerinden 50 sene geçmeyen devlet sırlarını ifşa ettiği" gerekçesiyle toplatılmış ama nasıl olduysa bir tane burdaki kütüphanede varmış.

Sen meraklısındır böyle şeylere sanırım...Gördüğüm kadarıyla İngilizcen de çok iyi..

Onun için tavsiye ederim.Alıp oku...

Anlatılanları okuduktan sonra 1960’ın öncesinde ve sonrasında gelişen olayların perde arkası sanırım zihninde daha iyi canlanacak...

Kilisede öldürülen Manoli’nin resmini görünce bu kitabı hatırladım.. Tabii bilemeyiz ama “Acaba Manoli de İngiliz haberalma örgütünün o kitapta bahsedilen Grivas’ı yakalama amaçlı kilise baskınlarında mı öldürüldü” diye de bir düşünce geçti aklımdan. Paylaşmak istedim....

Kitabın adı : SPY CATCHER...

Hatıraları yayınlanan ajanın adı: PETER WRIGHT..

Muhtemelen İngilizler EOKA’ya öldürttü onu Sevgül hanım..

Bakın..

İngilizler kendileri ile işbirliğine gitmeyen Kıbrıslırumlar’ı saf dışı bırakmak için bir şekilde onlarla aşikar temaslar kurar, sebepli sebepsiz ziyaretlerine giderdi ve bu şekilde etrafa onları İngiliz dostu gibi gösterirdi... EOKA da bu oyuna gelir, onları bu örnekteki gibi "temizlerdi".

İngilizler o dönem Sadece Kıbrıslırumlar’da değil, Kıbrıslıtürkler’le ilgili olarak da ayni taktiği izlerdi..

Mesela özü sözü doğru, mert ve dürüst bir insan olan bizim köyün eski muhtarına da aynı oyunu çekip sebepli sebepsiz, resmi gayriresmi toplantılara çağırmışlar, hatta ona hizmet madalyası takmışlardı....

Ve eski muhtar TMT'nin hışmına uğramıştı bu yüzden... Sonuçta muhtarlıktan ve köy kooperatif sekreterliğinden istifa edip ailesi ile birlikte köydeki evinden de ayrılmış ve köyden iki kilometre uzaktaki bahçesine yaptığı eve yerleşip 1958'den 1974'e kadar ailece orda yaşamıştı.. Bu süre zarfında köye sadece yetiştirdiği meyve sebzeyi satmak için gelir ve sattıktan sonra geri dönerdi.. Ben büyüdükten sonra köyün gençleri arada sırada ziyaretine giderdik ve kahve içip sohbet ederdik.. Sohbetine doyum olmazdı...Gençlerle sohbete bayılırdı..

Benzeri nice hikayeler var ki geçmişimizde... Gerçek yüzüyle bunlar bir yazılabilse....

Yani namert İngiliz sadece Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın arasını açmakla kalmamış, toplumların kendi içinde de bu şekilde yaralar açmıştı..

Sizi bilmem ama ben Kıbrıstaki tüm nifak tohumlarını İngilizlerin ektiğine inananlardanım. Çıktıkları her yerde (Hindistan, Pakistan, Arap ülkeleri) aynısını yapmadılar mı?..

Selamlar....

(Adı yanımızda mahfuz)

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri