Sayın Nikos Anastasiadis, New York'a gitmeden evvel Sayın David Cameron'la görüştü. Bu görüşme sonrası basına çıkan bilgiler oldukça önemli.
Görüşülen konulardan GARANTÖRLÜK ile ilgili verilen bilgi, ilgi çekicidir.
Haberlere göre İngiltere, GARANTÖRLÜK konumunu devam ettirmek istemiyor.
Bu haber Güneyde sevinçle, Kuzeyde endişe ile karşılandı.
Açıklamaya göre Sayın Cameron, " GARANTÖRLÜK konusunun Kıbrıslılıların işi olduğunu" söylemiş.
Güney basını da bunu, "İngiltere, Türkiye'yi yalnız bıraktı" şeklinde çoşkulu bir yaklaşımla yansıttı.
Garantiler konusunun Kıbrıslıların işi olduğunu ifade eden ve Garantörlüğü istemediğini söyleyen Sayın Cameron'un açıklamasında, İngiliz Üsleri ile ilgili ayni şeyi söylemediği ise çok net. İşte burada sormak lazım.
Garantiler konusunu Kıbrıslılar ele alacak da, adamızda yer alan İngiliz Üslerini kim ele alacak? Bu mantığa göre Üsler, İngiltere'nin adamızdaki tartışmasız hakkıdır.
KIBRIS'IN GÜVENLİK KONUMU
Sayın Anastasiadis ile Sayın Cameron'un görüşmesinden sonra açıklama yapan Sayın Anastasiadis'in sözcüsü, Sayın Hristodulidis ise şunu ifade etti.
"İngiltere Hükümeti Kıbrıs'ın, bölgedeki ( Avrupa'nın enerji güvenliği alanına da yayılması gereken) güvenlikle ilgili rölüne büyük önem veriyor."dedi.
Görüşmede, özellikle Mısır'ın Zohr bölgesinde bulunan devasa gaz yatakları ile birlikte Doğu Akdeniz'in enerji konusunda, Avrupa'nın alternatif enerji koridorlarından biri olma konusunun ele alındığı da ifade edildi.
Alternatif enerji koridoru nedeni ile Doğu Akdeniz'de, Avrupa'nın Güvenliği için, " İngiltere hükümeti, Kıbrıs'ın Güvenlikle ilgili rolüne büyük önem veriyor" diyen Sayın Hristodulidis'in açıklamasında yer alan bu husus hali ile dikkat çekicidir.
KEDİ NE, BUDU NE..
Bir kere şimdiki durum içinden baktığımızda, yani birbirimize üstünlük sağlamak için iki tarafta oluşan orduların gücü ve konumu açısından olayı ele aldığımızda dahi, iki tarafta oluşan orduların, ne ayrı ayrı, ne müşterek olarak gücü, kabiliyeti ve konumu, Avrupa'nın Doğu Akdeniz'deki enerji koridorunun güvenlik ihtiyacını sağlamakta rol almak iddiasını, komik kılar. Bu bize, Sayın Cameron'un yaptığı çok absürt bir şaka gibidir.
Peki, çözüm olup da, Birleşik Kıbrıs Federal Cumhuriyetini kurduğumuz zaman, Birleşik Kıbrıs'ın oluşabilecek askeri kapasitesi ki silahsızlanmayı öngörüyoruz, Avrupa'nın Güvenlikle ilgili ihtiyacında Kıbrıs'ın etkin rol alması sözüne dönük bir ihtiyacı karşılayabilir mi? Kocaman bir hayır .
Peki, AB'nin her açıdan yerine oturmuş bir Ortak Güvenlik Politikası ve bunun önemli bir unsuru olacak olan Ortak Bir Ordusu olmadığına göre, bu ihtiyaç ne ile ele alınabilir? NATO ile.
Nitekim, Avrupa'nın Güvenliği için NATO - AB Ortak Güvenlik arayışı var ve bunun Doğu Akdeniz'de etkili olamamasının nedeni de Kıbrıs sorununun bizzat çözümsüz olmasıdır...
Çünkü, Kıbrıs sorunun taraflarından bir olan Türkiye, bu bölgedeki en etkin ve güçlü NATO üyesidir. AB - NATO Ortak Güvenlik çalışmasının gelişmemesinin bir nedeni de budur.
Peki, İngiltere bu konuda, Garantör ülke olarak, Kıbrıs'ın Garantörlüğünden çekilme niyetini açık beyan etmesi ile birlikte; Kıbrıs'ın, Avrupa'nın Güvenliği ile ilgili olarak, Doğu Akdeniz'deki etkin konumunu ne şekilde görüyor?
Bunun cevabı açıktır. Adamızdaki İngiliz Üsleri vasıtası ile. Üzerinde Güneş batmayan ülke konumundan, ada ülkesine dönen İngiltere, dünkü emperyal konumuna gelemez. Ama bu adadaki üsleri vasıtası ile bölge, Doğu Akdeniz ve Avrupa siyasetindeki satranç tahtasındaki rolünü ve ustalığını konuşturabilir.
İşte bundan ötürü İngiltere, GARANTÖRLÜK ile ilgili söz söylüyor, ama bunu İngiliz Üsleri meselesini, gündemin dışında tutmaya titizlik göstererek söylüyor. Bu meselede yararlandığı konu ise biz Kıbrıslıların , Garantiler konusu dahil, Kıbrıs sorununda karşılıklı birbirimize dönük çelişkimizdir.
Bir kere artık yeni durumu da göz ardı edemeyiz. Çünkü, İngiliz üsleri artık, AB üyesi Kıbrıs'ın üzerindedir.
Ama Güneyde, Kıbrıs'ın çözüm olmadan AB 'ye üye olması bencil anlayışı içinde, üsler; AB Müktesabatı dışı tutularak, ama ilişkisi AB'ye de onaylatılarak, İngiltere'nin, "özel hükümran alanı" olarak, yeniden tescil edilmesi sağlandı.
Biz bunun farkında değiliz, ama İngiltere diplomasisi bunun çok farkında. Bu yüzden Garantörlükle ilgili, bizim birbirimize dönük " düşmanlıklarımızı" nedeni ile AB ve NATO üyesi olan İngiltere rahat oynuyor.
Bu konuyu birbirimize düşmanlık temelinde ele aldığımız için, Güney bunu, İngiliz Üsler meselesine de gözünü kapatarak sevinçle ele alıyor.
Kuzeyde ise GARANTÖRLÜK konusundaki hassasiyet nedeni ile İngiltere'ye dönük sevgisiz ve tepkisel bir davranış gelişiyor. Bu nedenle bu konuyu, yani güvenlik ve garantiler konusunu yeni ve yaratıcı bir anlayışla, başkalarının bizim üstümüzden oynamayacağı bir yanla, ele almak gerekir.
DİKİLİTAŞ'IN RESTORASYONU
Mısır'ın Zohr havzasında bulunan devasa gaz yatakları, İsrail'de bulunan ciddi gaz varlığı ve Kıbrıs etrafında, şimdilerde o büyüklükte olmasa bile bulunan gaz yatakları, Doğu Akdenizi, Avrupa'nın alternatif enerji kaynağı ve koridoru haline döndürmüştür.
Bütün bunların çok yeni jeopolitik düzenlemeler ve çatışmalar yaratacağı açıktır.
Ayrıca bölgemizde doğan savaş ve çatışma içinde meydana gelen çok yönlü gelişmeler de var.
Bakın Suriye'de, ABD ile PYD arasında çok önemli bir diyalog var. Suriye'deki duruma bağlantılı bu gelişme, günümüz ve yarın için önemlidir. İŞİD çelişkisine dönük bu gelişme çok önemli.
Bu zamanda Türkiye, PKK ile savaşta ve PYD ile soğuk duruşta ve Türkiye'nin içinde de, Kürt sorununun çözümüne dönük, demokratik çabanın yerini çatışma aldı. Bu ortamda bölgede ve Doğu Akdeniz'deki bu yeni jeopolitik durumun yol açtığı yeni ve çok yönlü gelişmelerin içinde Türkiye'nin etken ve yeni düzenlenmelerde belirleyici olması gelişemez. Askeri güç önemli, ama siyasi, ekonomik ve demokratik alandaki olumsuzluklar, bunun önemini azaltır.
Türkiye ayrıca, Azeri, Kuzey Irak petrol ve gazı, ayrıca Rusya ve İran gaz ve petrolleri içinde Avrupa'ya geçiş koridoru olmayı hedefleyen bir ülkedir.
Peki, kendi içindeki Kürt sorununu çözemeyen ve Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğünün devamı ile bu çözümsüzlük batağında saplanıp kalan Türkiye, bu alanlarda arzulanan etkinliğe tam kapasite ulaşır mı?
Üstelik, Doğu Akdeniz'deki önemli gaz rezervlerine sahip İsrail ve Mısır ile çatışmalı olduğu bu günkü olumsuz siyasi durumlar da buna ilave olduğunda, bu alanda etkinliğinin sınırlı olacağı açıktır.
Üstelik Güney ve Yunanistan'ın İsrail ve Mısır'la bu durumdan yararlanarak yaptığı antlaşmalar ve işbirlikleri de var. Bu durumda, İngiltere'nin Garantiler konusunda, Üslerini tartışma dışı tutarak, Güney'in ağzına bal çalması çok anlaşılırdır.
Peki ya Güney bu aşamada bunlara dayanarak, tek başına sonuca gidebilir mi?
NATO'nun etkin ve güçlü bir üyesi olan Türkiye ile kavgalı ve onu köşeye sıkıştırmayı düşmanlık derecesinde siyasi metot olarak devam ettirmesi ile, Doğu Akdeniz'deki enerji koridoru güvenliğine, AB üyesi olarak etkin katkı sağlayabilir mi?
Peki Kuzeyde biz! Bu gelişmelerin içinde, günümüzde, Sarayönün'deki Dikilitaş'ın yenilenmesi restorasyonu olurken, Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğüne odaklanarak, yaptığımız gibi, Dikilitaş'ın etrafında, " hu çekip" dönen ve yalnızca kendi içimize dönük, yenilenmeyen siyasi anlayışla, bu alanda bir sözümüz veya konumumuz gelişebilir mi?
Kıbrıs sorunu çözülmediği ve Kıbrıs Türk Toplumu olarak, Birleşik Federal Kıbrıs temelinde, adanın bütünlüğü içinde, siyasi eşit, etkin bir taraf olarak; dünya, AB ve bölge siyasetlerinin içinde görünür ve bilinen bir toplum olmadığımız sürece, bu gelişmelerden bir fayda elde edebilmemiz olanaklı mı? Bu soruların tümünün cevabı hayırdır.
Bu nedenle artık çözüm, hem Kıbrıs'ın iki toplumu , hem Türkiye ve Yunanistan'ın ve bölgenin demokratik sorunlarının çözümü için çok hayati bir önemdedir.
DONDURMALI EKMEK KADAYIFI
Konumum ne ki diye düşünebilirsiniz . Ama yazmadan edemeyeceğim. Türkiye, PYD ve PKK ile ilişkilerinde ve Kürt sorununun çözümü konusunda, demokratik adımlarla çatışmayı değil de, Türkiye'nin toprak ve demokratik birliği temelinde yeni bir demokratik ilişkiyi geliştirirse.. .
Politikada Yeniden, " Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine ve "Komşularla Sıfır Sorun " hedefine odaklanırsa, hem Türkiye açısından, hem Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve bölge ile Avrupa açısında çok etkin bir ülke olur. Bu gelişme, Kıbrıs sorununun çözümü ile birlikte, dondurmalı ekmek kadayıfı olur.