İngiltere’nin makus Arjantin talihi

Euro 1996’ya ev sahipliği yapmış İngiltere, turnuvaya “Football’s Coming Home” şarkısı ile başlasa da yine hüsrana uğramış, kendi evinde kupayı elleriyle ezeli rakibi Almanya’ya teslime etmekten kurtulamamıştı. İngilizlerin o

 

Euro 1996’ya ev sahipliği yapmış İngiltere, turnuvaya “Football’s Coming Home” şarkısı ile başlasa da yine hüsrana uğramış, kendi evinde kupayı elleriyle ezeli rakibi Almanya’ya teslime etmekten kurtulamamıştı. İngilizlerin o eski günleri geride kalmış, işin suçlusu aranırken Dünya Kupası gelip çatmıştı. Bu kupaya da ümitli ve umutlu başlayan İngilizlerin önüne, 2. Turda bir başka ezeli rakip, Arjantin çıkmıştı.

İngiltere Milli Takımı futbolda nasyonal anlamda ezeli rekabetleri sürekli içinde barındırmıştır aslında. Futbol’un doğduğu yıllardan beri, eski politikalarından da verdiği bir hazla İskoçya ile başlayan bu rekabet, 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya ile şekillenirken, 1983 Falkland Adaları müdahalesi ve 1986 Dünya Kupası maçı (Maradona’nın el ile attığı gol) sonrası Arjantin ile doruk noktasına ulaşmıştır. Arjantin’i rekabet anlamında pek ciddiye almayan İngilizler, Maradona ile birlikte Arjantin’den tokadı 86 Dünya Kupasında yemiş, fakat Arjantinlilerin intikam ateşi içlerinden sönmemiştir.

96 yılındaki Avrupa Kupası’nda istediğini bulamayan İngiltere, revizyondan geçirdiği kadrosuna genç isimleri eklemiş, gruplarda ise Kolombiya, Romanya ve Tunus ile eşleşmiştir. Tunus ve Kolombiya galibiyetleri ardına alınan Romanya mağlubiyeti onları 2.sıraya yerleştirmiş, kupada ilerleme şansını vermiştir. Kadroda bulunan Beckham, Neville, Scholes ve Rio Ferdinand gibi genç isimlerin yanında bir de çocuk vardır, Liverpool’un genç yeteneği Michael Owen. 18 yaşındaki bu gencin ilk önemli turnuvasında kendisine büyük iş düşmektedir fakat o grup maçlarında bu şansını iyi kullanamamıştır. Nitekim gün gelip çatacaktır ve Owen kendisini gösterecektir.

Öte yandan Arjantin ise turnuvaya Maradona gibi bir ismin yokluğu ile başlamış, yeni yıldızlarını piyasaya sürmeye çalışmışlardır. Kadroda bulunan Almeyda, Batistuta, Lopez, Ortega, Veron ve Zanetti gibi isimler ise Maradona’nın yokluğunu aratmamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Grup aşamasında Hırvatistan, Jameika ve Japonya ile başlayan ekip turnuvadaki 3 maçında gol yemeden aldığı 3 galibiyet ile grubu lider tamamlayıp İngiltere’nin rakibi olmayı başarmıştır. Bir intikam günü daha gelip çatmıştır Arjantin adına.

Maç başladığında ise her şey eşitti aslında. Fakat dakikalar henüz 5’i gösterirken kazanılan penaltıyı gole çeviren Batistuta “Batigol”, fitili ateşlemiştir. Bunun ardından 4 dakika geçmişti ki, İngilizler halen oyunda olduklarını hatırlatırcasına Shearer ile kazanılan penaltıyı gole çeviriyor, İngiliz forvet o bilindik gol sevinci ile, sağ elini havaya kaldırarak tribünlere doğru koşuyordu. Dakikalar 16’yı gösterirken sahneye adı yeni duyulmaya başlayan genç yetenek, tüysüz Owen çıkıyor, Arjantinlilere soğuk duş etkisi yapacak çalımlarla 2 kişiyi ekarte edip futbol tarihine geçen golü ağlara gönderiyordu, ve bunları yaparken henüz 18 yaşındaydı...

İlk yarının bitmesine saniyeler kala frikik kazanan Arjantin’de topu Zanetti’nin önüne yuvarlayan Veron, asistini tamamlarken, Zanetti’nin golü sonrası taraflar soyunma odasına 2-2’lik eşitlik ile gidiyorlardı. İlk yarısı itibariyle muazzam olan maç, ikinci yarıda bambaşka bir hal alacaktı. İkinci yarıda henüz 2 dakika geçmişti ki, medya çocuğu David Beckham, şimdilerde Atletico Madrid’i çalıştıran Diego Simeone tarafından orta sahada düşürülüyor, Beckham ise yere düşerken tabanıyla Simeone’ye tekme sallıyordu. Şanssızlığı oydu ki, tüm bu olan bitenler hakem Nielsen’in tam da önünde oluyordu. Sarı kart gören Simeone’ye karşılık, asi çocuk Beckham kırmızı kart görüyor, milyonlarca İngilizin sevgisini bir anda nefrete dönüştürüyordu, sadece birkaç saniye içinde hem de...

Maçın geri kalanında ataklarını sürdüren Arjantin, 10 kişi kalan rakibi karşısında bir türlü gole ulaşamıyor, maç uzatmalara gidiyordu. Uzatmalarda da bir sonuç çıkmayınca, iş penaltılara kaldı, İngilizlerin ve İngiliz takımların penaltı konusundaki makus talihi belki de o gün başlamıştı. Berti, Arjantin adına ilk penlatıyı gole çeviriyor, Shearer ise karşılık veriyordu. David Seaman, Crespo’nun penlatısını kurtarırken ümitlenen İngiltere’nin hevesini, Arjantin kalecisi Roa, Paul Ince’in penaltısını kurtararak kursağında bırakıyordu. Veron ve Merson durumu eşit tutarken, Ayala atışını gole çevirip durumu 4-3’e getiriyordu. Son penaltıda topun başına geçen David Batty bir ulusun umutlarını yıkarken, kaçırdığı penaltı sonrası Arjantin, 2.kez İngiltere’den intikam alıyordu.

Beckham’ın maç sonrası soyunma odasında hüngür hüngür ağlaması, çeyrek finalde Arjantin’in üzerine lanet bulutunun çökmesi anlamına geliyordu ki, Hollanda ile karşılaşan Arjantin’i, Dennis Bergkamp’ın 89. dakikada olağanüstü bir top kontrolü ve bitiricilikle atmış olduğu ve turnuva tarihinin en iyi golleri arasında gösterilen gol sonrası elenmekten kurtulamıyordu. Ayrıca o günden sonra halen her turnuvaya umutla başlayan İngiltere, evine eli boş ve gözü yaşlı dönmeye devam ediyor...

 

 

 

Arşiv Haberleri