Hasan Sarpten
hsarpten@gmail.com
Nükleer, sözlük anlamıyla atom çekirdeğiyle ilgili, çekirdeksel demektir. Nükleer enerji ise, hafif atom çekirdeklerinin kaynaşarak daha ağır bir çekirdek oluşturdukları yada ağır bir çekirdeğin iki yada daha çok parçaya bölündüğü nükleer tepkimeler sırasında açığa çıkan çok ama çok büyük nicelikteki enerjiyi anlatmak için kullanılır.(1) Nükleer enerji terimin geniş kitlelerce kavranması ise işte bu enerjinin çok daha kötü bir macera sonucu ikinci dünya savaşı sonucunda bir silah olarak kullanılmasıyla yani, insanlık tarihinin nükleer bombayla tanışmasıyla gerçekleşti.
Hal böyle olunca, 21. yüzyıl içerisinde görülmemiş bir hızda ilerlesek de 20. yüzyıla dikkatle bakmak gerektiğini rahatlıkla söylebiliriz. Çünkü, 20. yüzyıl teknojik ilerleme ve başarı bakımından aynı zamanda uygarlaşmış milletlerin birbirlerine sarf ettikleri şiddet içerici suçlamalar bakımından dikkate değerdir. Birkaç saat içerisinde, hatta bir anda bile insanoğlunun tümünü yok edebilecek nükleer silahların icadı ve nükleer enerjinin gelişmesi, medeniyet ve tehdit kavramlarını hiçbir yerde birbirine bu kadar yaklaşmamıştı.
2. Dünya savaşının henüz başlarında ve Almanya’nın Polonya’ya savaş açtığı sıralarda 1939 yılında Enrico Fermi, nükleer güç üretimindeki katkılarından dolayı Fizik Nobel ödülünü kazanmıştı. O günlerde kimse bu buluşun insanlık tarihinin sonunu getirmeye aday olduğunu tahmin bile etmiyordu. Tabi ki, ünlü Fizikçi Albert Einstein hariç. Aynı yıl, Einstein, ABD Başkanı Roosevelt’e bir mektup göndererek, Alman araştırmacılarının atom bombası üzerinde çalıştıkları uyarısını yapar. Uyarıdan sonra Roosevelt, askeri içeriğini yani etkisini hesaba katmak ve göz önünde bulundurmak için özel komisyon kurdurur. (2)
Sonuç olarak, ABD Almanlar’dan çok daha hızlı davranarak ilk atom bombasını 3 gün arayla 1945’de önce Hiroşima’ya ardından da Nagazaki’ye atar. Einstein’ın atom bombası yapımına katılmasa ve hatta bu konuda ABD’nin isteğine rağmen görev almasa da Roosevelt’e gönderdiği, uranyum fisyon bombası teorisini ve enerji-kütle ilişkisini açıklayan ünlü E=mc2 formülünü özetlediği her iki mektubu da nükleer silahların geliştirilmesine katkı sağlamıştır. Öyle ki, Einstein çok sonraları yaşadığı pişmanlığı Newsweek’e verdiği röportajda şu sözlerle dile getirdi: “Eğer Almanların bir atom bombası geliştirmek konusunda başarısız olacaklarını bilseydim hiçbir şey yapmazdım.”(3)
Nükleer bombanın ya da nükleer enerjinin dünyanın başına bela olması bu şekilde ikinci dünya savaşına dayansa da insanlık tüm acı tecrübelerine rağmen dersini bir türlü almamıştı. Nükleer bombanın atılmasından ilk dakikasının sonunda 100 bine yakın insanın ölmesine karşın sözde temiz enerji anında sivil amaçli elektrik üretimi yapilan ilk nükleer santral 1954 yılında Rusya’ın Obninsk kentinde faaliyete geçmiştir. Bu santralin insasi o kadar gizli bir sekilde yapildi ki, insaatta çalisan isçiler tam olarak ne yaptiklarini bilmiyorlardi.(4)
Son 50 yılda başta Sellafield İngiltere (1957), Kyshtym Rusya (1957), Harrisburg ABD (1979), Çernobil Ukrayna (1986), Tokaimura Japonya (1999), Fukuşima Japonya (2011) gibi kitlesel ve ani ölümlere yol açan onlarca nükller kaza yaşandı. Bu tesislerin tamamı ise sözde güvenliydi. Ne var ki, güvenli rekatör diye birşey yoktur. Her an herhangi bir nükleer santralde kaza olabilir. Dahası herşey yolunda gitse bile çalıştıkları sürece bir miktar radyasyon havaya ve suya karışmaktadır. Çünkü, diğer tüm yapılarda olduğu gibi nükleer santraller de eskir ve giderek bir bombaya dönüşür.
Yanı başımızda büyük bir bela olarak duran ve artık işletme onayını da alarak 2023 hedefine kilitlenmiş durumdaki AKKUYU Nükleer Güç Santrali (AKKUYU NGS)'nin sonunun da bundan farklı olmayacağı yadsınamaz. Öyle ki, Akkuyu Nükleer AŞ Genel Müdürü Fuad Akhundov, Akkuyu NGS ile ilgili çeşitli defalarda basına verdiği demeçlerde bu kaygıları gizleyemiyor. Akhundov, endişelere karşı sorulan sorulara verdiği cevaplarda şunları söylüyor: ‘‘Nükleer santrallerle ilgili endişelerin farkındayız. Bazı insanlar nükleer santrallerin tehlikeli olduğunu söylüyor. Fakat İran, Ermenistan, Rusya, Bulgaristan gibi Türkiye'nin birçok komşusunda nükleer santral var.’’(5)
Özetle, tehdit var ama sadece bu değil diğerleri de her an patlayabilir demeye getiriyor. Sonuç olarak, anavatan sevgisi yüreğinden hiç eksilemeyen çok sevgili bir vekilimizin Akkuyu’nun Kıbrıs adasına yarattığı tehdit karşısında söylediğine geliyor; İnşallah patlamaz! Evet, karşımızda iki seçenek var. Ya bu nükleer tehdide, tehlikeye ya da diğer adıyla bombaya karşı mücadele edeceğiz ya da bizler de ‘‘inşallah patlamaz’’ diyeceğiz.
kaynaklar
(1)https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_reakt%C3%B6rler_listes
(2)https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_silahlanman%C4%B1n_kronolojisi
(3) https://www.evrensel.net/haber/267305/einstein-hakkinda-bilinmeyen-10-sey
(4) http://www.woodda.com/bildirim.aspx?Id=2227
(5) http://www.gunlukkibris.com/HaberinDetayi?link=ekoloji-mi-ekonomi-mi