“İnsan hakları, eğitimde müfredata dahil edilmeli”

İnsan hakları hukukçuları Aslı Murat ve Fezile Osum, ülke gençliğine ‘İnsan Hakları Eğitimi’ vermek için gönüllü olarak yola çıktı, 8 haftalık bir programdan oluşan bir çalışma başlattı.

YENİDÜZEN’e konuşan Aslı Murat ve Fezile Osum, insan hakları eğitiminin ada geneline yayılması ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için Eğitim Bakanlığı ile irtibata geçmeye hazırlandıklarını belirterek, sivil toplum örgütleriyle de girişim yaparak bu çalışmayı genişletmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

 

Didem MENTEŞ

İnsan hakları hukukçuları Aslı Murat ve Fezile Osum, ülke gençliğine ‘İnsan Hakları Eğitimi’ vermek için gönüllü olarak yola çıktı, 8 haftalık bir programdan oluşan bir çalışma başlattı.

Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin teklifi üzerine insan hakları konusunda eğitim veren hukukçular;

‘İnsan hakları kavramı ve kapsamı’, ‘Ayrımcılık yasağı ve Eşitlik İlkesi’, ‘Aktif Yurttaşlık ve Demokrasi’, ‘Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve yerel mevzuat’, ‘Kadının insan hakları’, ‘İfade özgürlüğü ve Toplantı ve Yürüyüş Hakkı’, ‘Çocuk Hakları’ ve ‘Mülteci Hakları’ konusunda gençleri bilgilendirdi.

Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği eğitim programını geçtiğimiz haftalarda tamamlayan Murat ve Osum, geçtiğimiz günlerde katılımcılara sertifikalarını teslim etti.

YENİDÜZEN’e konuşan Aslı Murat ve Fezile Osum, insan hakları eğitiminin ada geneline yayılması ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için Eğitim Bakanlığı ile irtibata geçmeye hazırlandıklarını belirterek, sivil toplum örgütleriyle de girişim yaparak bu çalışmayı genişletmeyi hedeflediklerini dile getirdi.

İnsan hakları hukukçuları Aslı Murat ve Fezile Osum, gençlerin insan haklarıyla ilgili farkındalıklarını ve insan hakları eğitimiyle ilgili bilgi verdi.

 

“Gençler iyi bir motivasyonla eğitime katıldı”

YENİDÜZEN: İnsan Hakları Eğitim projesi nasıl hayata geçti?

F.OSUM: “Aslı ile birlikte 1 yıla yakındır insan hakları ile ilgili bir şey yapmak istiyorduk. Bu eğitim fikri de gençlere daha fazla nasıl yararlı olabiliriz konusunda fikir alışverişi yapıyorduk. Master eğitimlerimizi tamamladığımız üniversitenin çıkarttığı ‘Pusula’ isimli kitapçıktan yola çıktık. Bu kitapçık, insan hakları eğiticileri için tavsiyelerde bulunur, nasıl yapılmasıyla ilgili yol gösterir  ve gerçekten pusula görevi görür. Bunu dikkate alarak ülkemize göre de kafamızda bir şeyler şekillendirerek yola çıktık.”

 

A.MURAT: “Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin insan hakları konusunda eğitim vermemiz için teklifte bulundu. Biz de memnuniyetle karar verdik çünkü uzun süredir düşündüğümüz bir şeydi. Her zaman da devletin insan hakları dersi vermesi gerektiğini hatta müfredata dahil etmesi gerektiğini söylerdik. GGM’den teklif gelince bu eğitimi neden sivil toplum örgütleri için de başlatamayalım diye düşünürken, çerçeve bir metin ortaya çıkardık ve bu eğitimi 8 haftaya böldük. Eğitim çerçevesi içerisinde öncelikle insan haklarının ne anlama geldiği, tarihçesinin ne olduğu, insan hakları mücadelesinin gerek ülkemizde gerek dünyada nasıl şekillendiğine dair gençlerle konuştuk. Bunun içerisinde ayrımcılık yasağı, eşitlik ilkesi de vardı. İnsan hakları aktivizmin daha somut uygulamaları için nasıl süreçlerden geçtiğini de konuştuk. Ardından da tematik olarak gidecek kadın hakları, çocuk hakları, mülteci hakları ve ifade özgürlüğünü konuştuk. Bunu da güncel somut örnekler üzerinde tartıştık. Enteraktif giden bir şeydi, katılımcılar da bu tartışmalara dahil oluyordu”

 

YENİDÜZEN: Eğitime hangi yaş grubu gençler katıldı? Eğitim sonunda nasıl bir geri dönüşüm alındı? Ne gibi kazanımlar olduğunu gözlemdiniz?

F. OSUM: “Biz bu grubu lise son öğrencilerine ayırdık. Katılımcıların hepsi kız çocuğuydu. Açıkçası o ilgiyi görmek de hoşumuza gitti. Özellikle son olan öğrencilerde sınav kaygısı çok fazladır. Vakit ayırıp çok yüksek motivasyonla bize katıldılar. 16 katılımcıyla başladık, özel nedenlerden dolayı bu sayı 13’e indi. Onların çok iyi bir motivasyonla katılmaları bizi çok umutlandırdı. Eğitimi enteraktif şekilde yaptık. Güncel örnekler ve ülkemizden örnekler vererek çok fazla tartıştık. Eğitimimiz sadece anlatım üzerine değildi. Bir de her hafta atölye şeklinde oyunlar oynayarak eğitim kurgulandı. Bu oyunlarda çeşitli yöntemlerle, çeşitli insan hakları meselelerinde empati kurmalarını sağlamaya çalıştık. Örneğin mülteci haklarıyla ilgili bir grup mülteci olurken bir grup da devlet kapısına geldiklerinde onları karşılayan bir devlet memuru oldu, bir kısım da gözlemci oldu. Mülteci grubunda olanların mülteci psikolojini anlamalarını sağladık, memur rolünde olanları da devletin nasıl reaksiyon verir veya vermesi gerektiğini düşünmelerini sağladık. Gözlemcilerin de bu ikisini izleyip değerlendirmelerini istedik. Bazen de kendi aralarında tartışmalarını istedik, oradan çok farklı dinamikler çıktı. Hoşlarına gitmeyen bir durumu tartışma ve ikan etme yöntemiyle halletmeye çalıştık.  Eğitimi tamamladığımızda katılımcılardan geri dönüşüm de istedik. Onlardan aldığımız geri dönüşümler de çok güzeldi. Eğitimden aldıkları bilgileri hayatlarının çeşitli alanlarında uygulayacaklarını söylediler. Tekrardan böyle bir eğitim olması durumunda katılacaklarını söylediler. Bu ilgiyi görmek de bizi sevindirdi”  

 

“İnsan hakları müfredata konulmalı”

YENİDÜZEN: İlk eğitimi Girne’de Girne Gençlik Gelişim Merkezi’nin teklifi üzerine başladınız. Bundan sonraki adımlar neler olacak?

A.MURAT: “Biz eğitimi sosyal medya aracılığıyla duyurmaya başladığımız zaman çeşitli bölgelerden öğrenciler öğretmenlerine ulaşarak, bu eğitimden nasıl yararlanabileceklerini konuşmuşlar. Özellikle Güzelyurt bölgesinden böyle bir talep olduğunu bize ilettiler. Tabi şuanda sistematik olarak devam edecek şekilde bunu tasarlamadık. İlk etapta başlayalım ve daha sonra nasıl genişletiriz üzerine düşünmüştük. Tabi diğer bölgelerde aktif olan sivil toplum örgütlerin ön ayak olmasıyla ve yapılacak olan başvurularla,  gençlere insan haklarına ilişkin birlikte öğrenme sürecini yaşatabilme isteğimiz var. Belki ilerleyen zamanlarda Eğitim Bakanlığı ile temas kurup, bunun daha sistemli ve disiplinli şekilde nasıl devam edeceği bir proje üzerinden düşünülebilir. Hatta şimdiki iktidar insan haklarını göz önünde bulunduran bir takım adımlar atmak istiyor. İnsan hakları bizim için belli bir yaştan sonra edinilecek bir bilinç değil. Bizim önemsediğimiz daha küçük yaşlarda hatta ilkokul çağındaki çocuklara özel öğretilecek metotlarla da insan hakları perspektifinin kazandırılması mümkün. Bunun için çok büyük yaşlarda olmasına gerek yok. Mesela Bilgi Üniversitesi’nin ‘pusula’ kitapçığı gençlere yönelikken, ‘pusulacık’ isimli eğitim kitapçığı da ilkokul seviyesindeki çocuklara insan haklarını nasıl sevdirilebilmesi yönündedir. Tabi buna eş olarak şunu söyleyebiliriz; insan hakları eğitimi önemli ama müfredatın diğer alanlarına da tarih, hayat bilgisi gibi derslerin içerisine de insan hakları perspektifinin yerleştirilmesi gerekir. Ama bu bir adım. Biz elimizden geldiğince gönüllü olarak bu işi yürütmeye çalışıyoruz ama tabi daha sistemli şekilde yürütülmesi daha faydalı olacaktır. Eğitim Bakanlığı ile bu işin yapılması çok daha kolay olacak. Biz henüz bakanlıkla görüşme yapmadık. Öğretmen olmayanların bu işi okullarda yapabilmesi ne kadar mümkün olabilir bunun da görüşmesini yapma gibi bir düşüncemiz var. Eğitim Bakanlığı aracılığıyla çeşitli dönemlerde, belli okullar pilot olarak seçilebilir ve bunun üzerinden çalışma yapılabilir”

 

“Farkındalıkları çok yüksekti”

YENİDÜZEN: İnsan haklarıyla ilgili öğrencilerin farkındalıkları ne durumdaydı?

F. OSUM: “Ben şahsen katılımcı gruptan beklediğimden daha üst bir farkındalıkları olduğunu gördüm. Bu beni çok sevindirdi. Yeni jenerasyonun bizim zamanımıza kıyasla daha çok sosyal medya iletişimleri var. Onlar için bilgi artık daha erişilebilir. Farkındalık seviyesi de gerek internette olan videolar, tartışmaları görebiliyorlar ve çok da aktif şekilde takip ettiklerini fark etim. Benim lisede hiç farkında olmadığım bazı kavramları farkında olduklarını gördüm. Bu beni gerçekten beni mutlu etti. Benim lisedeki halimle onların lisedeki halleri arasında ciddi fark var. Bu da yeni jenerasyonların bilinçli yetiştiğini gösteriyor. Biz elimizden geldiğince devam ettireceğiz ama tabi ki devletin bunu eğitim müfredatına yerleştirmesi lazım. Bizim en baştan beri söylediğimiz temel konu budur. İlkokuldan itibaren böyle bir perspektifle büyürlerse ve eğitimlerine devam ederlerse, ileriki hayatlarında insan haklarına karşı duruşları çok daha net olacak. Kendileri bir insan hakkı ihlaline maruz kaldıklarında da bunun adını koyabilme yetisine sahip olacaklar. Benim bu eğitimde en çok önemsediğim buydu. Biz tartışırken kendi hayatlarından örnekler vererek, kendi deneyimlerini de aktardılar. Şimdi dönüp baktıklarında onların hak ihlali olacağını düşünmeye başladılar. Bizim onlara katmak istediğimiz buydu. Bunun için insan hakları sadece hukuk, siyaset temelinde tartışılacak bir şey değil. Herkesin tüm meslek alanlarının bilmesi lazım çünkü insan hakkı ihlali herkesin maruz kalacağı bir şeydir. İlk önce bunun adını koymanız gerekir ki bununla mücadele edebilesin. Bilinçli yurttaş olmak böyle bir şeydir. Bu nedenle gençlerin farkındalıkları beni sevindirdi ve hiç azımsanmayacak bir şeydi. Eğitimlerinin sonlarında bazı kazanımlarda bulunmaları sevindiriciydi.

 

A.MURAT: “Bizi şaşırtan noktalardan biri şuydu; sadece kız öğrencilerin eğitime başvurmasıydı. Bu biraz da acaba kadınların hak mağduriyetleri ve özgürlükleri açısından daha mı fazla hassasiyet geliştiriyorlar. Bu biraz toplumsal cinsiyet rolleriyle de bağlantılıdır çünkü daha çok mağduriyet yaşayıp da kendilerini güçlendirmek için bir takım mekanizmalara ihtiyaç duyuyorlar. Ben buna bağlıyorum, tabi anlamlı bir sonuca varmak için bunun derinlemesine araştırılması gerekiyor. İkincisi de çalışmalara başlamadan önce grup kuralları tespit ettik. Bunlardan biri cep telefonu kullanımını engelleyebilir miyiz? Çünkü o yaştaki gençlerin dikkatlerini toparlayabilmek ve telefonla olan bağlarını koparabilmek çok kolay değil ama buna hiç itiraz etmeden uyguladılar ve bunu 2.5 saat boyunca bu kuralı yerine getirdiler. Diğer nokta da şuydu; gençlerin birbirlerinin fikirlerine saygı duyma ve o fikirlerin anlamlı olduğunu kabul etme üzerineydi.  Bugüne kadar gençlerden bunun çok gelişmediğini düşünüyoruz. Tabi ki birbirlerini eleştireceklerdi ama birey olarak o sahip oldukları fikirleri rahatça dile getirebilmeleri ve alay konusu olmamaları üzerineydi ki bununla ilgili çok geri dönüş aldık. Böyle bir kural olması bizim için çok önemli. Biliyorsunuz, ergenlerin kendi aralarında fikirleri ifade edebilme açısından bir takım sıkıntıları olabiliyor. Tabi ki haklarını öğrendikçe daha güçlü şekilde dile getirebildiler ve birbirlerine saygılı şekilde tartışabildiler. Bugün yaşı büyük insanlarda rastlayamayacağımız olgunluğu sergilediler. Bir de şuna çok şaşırdılar; eğitim verirken yasal düzenlemelerden de bahsediyoruz. İnsan hakları sözleşmelerinden, Meclis’ten geçen yasalar veya yerel yasalardaki haklardan bahsederken, ‘madem bu kadar yasal düzenleme var neden uygulanmıyor’ dediler. Bu en büyük soru işaretlerinden ve şaşırma noktalarından biriydi. Aslında devletle de yüzleşmiş oldular. Haklar var ama niye uygulanmıyor. Umarım bu sorgulamayı hayatları boyunca sürdürürler. 

Özel Haber Haberleri