İnsan kafası bir sürü oda,
koridor ve toplantı salonuyla
çok katlı ve gizemli bir oteldir.
Gündüzleri su götürmez sağduyu kuralları
hükmeder resepsiyonda. Geceleri
bir neandertal devralır her şeyi.
Her tür görüş temsil edilmiştir bu otelde.
Kimi odalarda önemli sözleşmeler görüşülür,
sert reformlar planlanır. Suç eylemleri
ve cinayet tasarlanır. Eğer resepsiyonist
kişisel bir soru sormak için kapıyı çalarsa
şiddetli ve alaylı bir kahkahayla kovulur.
Öteki odalarda filozoflar, söz cambazları,
şamanlar ve ateşli müminler yaşar.
Sürüngenleri ev hayvanı diye besleyen
hiçliğin büyük davulcusunun ortalığı
kasıp kavurduğu yerdir bodrum.
Her yerde harıl harıl bir etkinlik vardır.
Gece ya da gündüz, kritik durumlarda herkes
büyük konular ya da safkan saçmalıkları
tartışmak için toplantıya çağrılır.
Gündem ve başkan yoktur bu toplantılarda;
ortaya atılan sorular gürültüde çabucak kaybolur.
Herkes sözü birbirinin ağzından kaparak
kendi ses tonuyla tartışır. Kimileri mantığını
ya da sağduyusunu kullanır, kimileri kendisini
ulumalar, iniltiler, şarkılar, lanetler, dualar
ve korku çığlıklarıyla ifade eder, Nuh Nebiden
kalma kimi kişiler ölü dillerden anlaşılmaz
sözcüklerle tekerlemeler söyler. Seyrek olarak
bağlayıcı bir karara varılır.
Sonra herkes birden bire odasına döner, her biri
kendi sarsılmaz şaşkınlığında kapana kısılmıştır.
Resepsiyonda temiz ve şık giyimli bir kişi dolaşır
Kendisinden Ben diye söz eder ve müdür
olduğunu ileri sürer; tüm kararların kendisince
verildiğini vurgular; otelin akılcı sağduyu ve
en çağdaş ilkelerle yönetildiğini iddia eder.
Biraz şüpheyle dinleyin onu.
Otoritesi otelin öteki sakinlerinin
umurunda bile değil.
Niels Hav
(Çeviri: Murat Alpar – Mustafa Burak Sezer)