İnsan Olmak

Ne güzel şey şu bakışıp gülüşmek. Samimiyet... Ah! Ah ne güzel şey şu gözündeki ışığı görebilmek insanın; ten renginden, cinsel organından, cinsel kimliğinden, ırkından, doğduğu yerden önce... Ne güzel şey kahkaha atmak...

Hakan Çoban 

Çok iyi hatırlıyorum, İnsan Hakları dersi, saat haftanın cumasının iki buçuğunda üniversitedeki son sınav haftamdan önceki son DERS haftasının, son dersiydi.

Polonya’da doğmuş, birçok ülkede eğitim hayatı için yaşamış veyahut bulunmuş; çok ciddi, mesafeli, fakat mesafelerini aşmadığımız ve de aşmaya çalışmadığımız sürece de samimi bir insandı Forsinski. İlk başlarda çekinerek ders alsam da ondan sonrasında çok sevmiştim kendisini. Açıkçası derste anlattıklarını pek hatırlamıyorum, fakat hayatımın en büyük derslerinden birini almıştım ondan. Sınavına girmediğim bir dersti bu... Bu yüzden sonucundan haberim yok henüz. Olur mu ya da olmasını ister miyim bilmiyorum, düşünceme göre bu tarz derslerin sonuçları biz yokken veyahut artık farkında değilken çıkıyorlar meydana. Biz varken çıkarsa da, bu da benim hayat sürprizlerimden olsun diye çok gurdislediğim(karıştırdığım) bir şey değil bu tarz derslerin sonuçları.

Böylesi bir günde derse mi gitmeli? Yoksa dışarda, belki bir daha asla görmeyeceğim arkadaşlarımla tavla ve kahve ikilisini yapmaya devam mı etmeliyim diye düşünekalmışken, kendimi arada bulmuştum. Gitmek. Kalmak. İyi ki aradan çıkıp gitmeyi tercih etmiştim; ki genelde bu tarz arada kalmalarda, hep gitmeyi tercih etmişimdir. Ders yaptık, sonrasında da sınavı konuştuk. Sonra her şeyi kapatın dedi hocamız. Son dakika golü atacak kadar tecrübeliydi ve ben de onu iyi tanıyordum artık. Ve onu tanıyor olmak içimdeki endişe duygusunu uyandırmıştı hafiften. Çok emin ve biraz da gururlu bir gülüşle, sınav öncesi hazırlık sınavına giriyorsunuz dedi ve kâğıtları dağıtmaya başladı. Herkese bir kâğıt ulaşana kadar çevirmemiz yasaktı. Ve ben hala daha şoktaydım. O gün kendi kendime bu neyin sınavıydı böyle diye sormuştum da, bugün bu sorumu kendim yanıtlıyorum; Hayatın...

Birçok sınav gibi bu da hayatın sınavıydı... Havadissiz geliyordu. Diğer birçok hayat sınavı gibi... "ÇEVİRİN" dedi. Çevirir çevirmez gürültülü bir kahkaha toplandı 4 duvarın içinde. Kahkaha daha da samimileştiriyor bizi. Kimimiz Nijerya’da doğmuştu, kimimiz Filistin’de, kimimiz erkek olarak gelmişiz şu dünyaya, kimimiz kadın. Kimimiz siyah, kimimiz esmer, kimimiz de beyaz; kimimiz eş cinsel, kimimiz mülteci, kimimiz tesettürlü, kimimiz yarı çıplaktık, kimimiz aynı sabaha gözlerini annesinin öpücükleri ile uyanırken, kimimiz annesinin uyanıp uyanmadığını merak ederek açıyor gözlerini bu acımasız hayata. Fakat o an tüm bunları bir iki dakikalığına askıya alıyor ve hep beraber bakışıp gülüşüyoruz. Ne güzel şey şu bakışıp gülüşmek. Samimiyet... Ah! Ah ne güzel şey şu gözündeki ışığı görebilmek insanın; ten renginden, cinsel organından, cinsel kimliğinden, ırkından, doğduğu yerden önce... Ne güzel şey kahkaha atmak... Yüzünde gizleyemediği fakat hafifleştirdiği bir tebessümle, "Yeter! Sınav başlamıştır" diyor hoca... Hepimiz kâğıtlara gömülüyoruz hemen. Birkaç kıkırdama geliyor ilk bir iki saniye... Ve devresinde, ya ben artık bir şey duymaz olmuştum ya da herkes benim gibi satırların ağırlığı altında ezilmeye başlamıştı. Yoğun bir sessizlik vardı sınıfta. Ağır bir ciddiyet. Fakat hissedebiliyordum... Samimiyet hala daha oradaydı… Diğer sınavlar gibi değildi bu sınav. Farklıydı. Tüm dünyanın sınıfta kaldığı sınavdan kaçmayanlardan olduğumuzu anladığımız andı bu… İnsanlık sınavı... Kâğıtta soru yoktu. Sadece şarkı sözleri vardı.

Bob Dylan- Blowin’ in the wind.

Bir insanın katetmesi gereken ne kadar yol var, ona insan demeniz için?
Top gülleleri kaç kez atılmalı, sonsuza dek yasaklanmalarından evvel?
Bir insanın kaç kulağı olmalı, insanların ağladığını duyabilmesi için?
Ve kaç ölüm olmalı, ne kadar çok insanın öldüğünü bilebilmesi için?
Evet ve kaç yıl geçmeli bazı insanların yaşayabilmesi için, özgür olmalarına izin verilmeden önce?
Evet ve bir adam kaç kere çevirebilir başını, sadece görmemek için?


 
Herkes okumayı bitirince, şarkıyı 90’lardan kalma radyosu ile bize dinlettirip, "Sınavınızda başarılar!" diyerek sınıfı terk etmişti Forsinski.
Girdiğim en zor sınavdır şu İNSAN OLMA sınavı.

Dergiler Haberleri