Hrant Dink:
" "Siyaset, politika" gibi ürkütücü lâfları bıraksak da eğitimden mi başlasak yoksa?
Farklılıklarımızı hiç çıkmamacasına belleğimize kazıyacak ders üniteleri, araştırma konuları mı koysak ders kitaplarımıza?
Belki de en iyisi alfabeden başlamak.
“Ali topu Veli’ye at”ın yanına, bir de “Ali topu Hagop’a at”ı eklemek…”.
Kendi doğrularımız mı,
hakların savunuculuğu mu?
"Ben haklıyım sendromu" çok yanlı bir yaklaşım!
Muhakeme etmeden, kendinizle uyumlu olan "doğruları" kabul ediyorsunuz...
“Siyasetinize uymayan” olguları kabul etmiyorsunuz...
Kafanızda bir demokrasi fikri mi var?!
İşte o fikri desteklemek için ülkeyi başka biçimlere sokuyorsunuz...
Eğer bir ülkenin hukuk düzeni varsa,
“İnsan Hakkı” olarak kabul edilen hakları tanıması gerekir...
İnsan hakları uygulansa, basından "AİHM yine mahkum etti" diye haberler okunmaz...
İnsan hakları evrenseldir...
Ve kamuoyu gücüyle korunması gerekir...
Neden bir ülke, insan haklarını "yok sayma" politikasına sığınsın ki?
İnsan hakları bir ülkenin iç sorunu olarak görülebilir mi?
"Bölücülük" mü sorun?
Bölücülüğü bitkisel hayata sokacak olan düzenin temeli, eşitlik ilkesi ve ideolojisidir...
"Devlet benim" denen çağı aşmaktır...
Eşitlik ideolojisini, devletin temeli yapmaktır.
Asrın mümessili olmaktır!
Cemil Meriç, İslam'ın, Batı toplumlarının gerçekleştirmeye çalıştığı eşitlik fikrini çoktan elde ettiği fikrini ileri sürer...
Cemil Meriç'e göre, İslâm irfanında eşitlik zaten mevcuttur...
Batı'yı da referans almak gerekmez...
Cemal Meriç, sosyolojiyi bir ideoloji olarak görür ve "sosyal realite değişkendir" der...
Bu yüzden, kendi kültürel değerlerimizin yeniden formüle edilmesi teklifinde bulunur...
Nasıl bir tekliftir bu?
Cemal Meriç'e göre İslam Cemiyeti, muhtelif iktisadi menfaatlerin çatıştığı bir topluluk değil, kaynaşmış bir bütündür...
İslâm’a göre insan, sadece hakk’ın ve hakikatin emrindedir.
Allah’ın dışında, cismani bir otorite yoktur.
Dolayısıyla da Kur’an hem bir ibadet kitabı, hem bir anayasa muhatabıdır .
Vatandaşlığı yapan kan ve toprak değil, inançtır...
Benjamin Franklin ise:
"Konstantinopolis Müftüsü bile Amerika’ya ‘Mohammedanism’i anlatacak vaizlerini gönderse, hizmetine verilmiş bir kürsü bulabilir" diyerek,
"yeni ülkede"ki ifade özgürlüğünün boyutunu anlatmıştır...
Yeni kuracağı düzeni, bir tebaa kültürüyle ele almamıştır...
Kısacası, özgürlükler ve insan sevgisi bütün hedeflere açık bir yönelimdir ve tek hedefle, sınırlamayla bağdaşmaz!