Öyle!..
Yetmez konuşmak...
Çünkü sadece söyledikleriniz anlatmaz sizi.
Sustuklarınız da anlatır...
Yaşamı söylediklerimiz değil sustuklarımız değiştirmeye adaydır çoğu zaman.
***
En çok da ‘sustuklarımıza’ ağrır galiba vicdanlarımız...
Pişmanlıklarımız, sustuklarımızdan olur en fazla...
Hani kızarız ya birbirimize, kendimize, “Aç ağzını, konuş” diye...
Oysa “yumarız” gözümüzü...
Susarız boş yere.
***
Hepimizin var, sustukları...
İçimize oturur...
Bir taş gibi ağırlaşır yüreğimiz...
Yutkunurken bir topak olur.
İçimize düğümlenir sustuklarımız...
İlla ki hissederiz...
***
Bir işçi daha öldü inşaatta...
Kaçakmış!..
“Ölmemiş” mi kabul edilir yani...
“Kayıt dışı” mı olur ölümü...
Peki sevdikleri...
Anası, kardeşi, komşusu, yoldaşı...
Gözyaşlarının kaydı düşer mi vicdanlara...
***
25 seneyi geçti bu meslekte, tek bir kişi görmedim hapse giren!..
İş cinayetinden bir kişi...
Sorumsuzluktan!
Bir tek insan görmek nasip olmayacak mı bana şu üç adım ötemizdeki cezaevinde?
- “Ne düşünüyorsunuz” diye sormak...
- “Pişman mısınız?”
***
Tek bir siyasi cinayetin, zulmün, vahşetin, tehdidin aydınlatılmadığı bu yarım coğrafyada...
Bu ‘yarim’ coğrafyada, ki tek tırnak ‘ot’la keyif yaptı diye çocukları içeri tıkılıyor...
Gün boyu ağaç altında miskinlik yapacağı seferberliğe gitmedi diye hapse giriyor gencecik insanlar...
Çok mu isteğim?
“İş kazası değil bu, cinayet ve sen bu cinayetin taammüden katilisin” denecek bir suçlunun içeriye girdiğini görmeyecek miyim acaba?
***
‘İnsan söylediklerinden değil sadece sustuklarından da sorumludur’ diye girdim ya lafa...
Aslında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin yaz okullarını yazacaktım...
Oralardaki vurgunu!.. O da yarına kaldı...
Çünkü yine bir işçiye takıldı vicdanım...
Yine bir ‘soruşturma’ya...
Artık “soruşturma başlatıldı” açıklamaları da yetmiyor bana....
“Sonucu ne oldu” görmedikçe...
Yetmiyor işte...
Bir ‘işçi’ ölünce, bir damla gözyaşından başka düğümlenmiş kaç boğaz kalıyor geriye?