“İnsan ticareti günümüzün modern köleliğidir”

Biz her ne kadar görmezden gelsek, yok saysak da insan ticareti büyük utanç olarak yaşanmaya devam ediyor. Özellikle renkli ışıkların ardında konsomatrist diye çalıştırılan kadınlar, fuhuşa zorlanıyor.

Biz her ne kadar görmezden gelsek, yok saysak da insan ticareti büyük utanç olarak yaşanmaya devam ediyor. Özellikle renkli ışıkların ardında konsomatrist diye çalıştırılan kadınlar, fuhuşa zorlanıyor. Genç avukatlardan Ali Yeğen yüksek lisans tezinde bu konuyu çalışarak, “Kuzey Kıbrıs Hukukunda Fuhuş Yaptırmak Amacıyla İşlenen İnsan Ticareti Suçu” ismiyle bir kitap yayımlıyor. Böylece konuyu gündeme taşıyarak, en azından tartışılmasına, üzerine düşünülmesine olanak yaratıyor. Kendisi anlattıkça, benim içim sızlıyor, gözlerim doluyor. Bu kadar korkunç olaylardan, bu denli habersiz yaşıyor olmamız beni ayrıca ürkütüyor.   

“Fuhuş amaçlı insan ticareti ülkemizde yaygın olarak görülmekte”

Serbest avukat olarak çalışan Ali Yeğen, hukukun aslında çok geniş ve farklı bir alan olduğunu söylüyor. Yüksek lisans eğitimi sırasında insan ticareti konusuna eğilerek, yazdığı kitapla, çok önemli bir konuyu gündeme taşıdığını düşünüyorum.   

“İlk başta avukat olmaktan ziyade hukuk okuma isteği ile fakülteye başladım. Somut olayların daha rahat görülebileceği alanlar olduğu için, özellikle ceza ve aile hukukuna yöneldim. Böylece avukatlık mesleğine de karar verdim. İşimi çok severek yapıyorum. Yüksek lisansa başladığımda amacım ceza hukuku üzerinden ilerlemekti. Ne yazık ki ülkemizde hukuki kaynaklara ulaşmak çok sıkıntılıdır. Bu alanda kaynak bulmakta zorlanırdım, bulduğum kaynaklar da çok yetersizdi. Ülkemizde ictihadı, anglo-sakson hukuk dediğimiz, İngiliz hukuk sistemi uygulanır. Eğitimimiz her ne kadar Türkiye hukuku üzerine olsa da ülkemizde çok fazla geçerliliği yoktur. Ben de hiç üzerinde çalışılmayan, yeni bir konu olan insan ticareti konusunda çalışmaya karar verdim. İnsan ticareti ülkemizde korkutucu boyuttadır. Oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu nedenle sınırlandırarak, ülkemizde en sık görülen fuhuş amaçlı gerçekleşen insan ticareti üzerine çalışmaya karar verdim. Bu kitap fikri bu şekilde ortaya çıktı.”

Kitapta da anlatıldığı gibi, farklı ülkelerden ülkemize gelen her bireyin amacı daha iyi bir hayata kavuşma çabası... Oysa bu insanlar bazen geldikleri yerden bile daha kötü şartların içine kendilerini buluyorlar. Kitap insan ticareti konusunu, örnekleriyle detaylı olarak işliyor.  

“Bu düşüncelerle ülkeye gelen insanlar genellikle tahsili olmayan, yaşadıkları yerde ciddi sıkıntı yaşayan, savaştan, ekonomik sıkıntılardan kaçan, daha iyi yaşam bulma umuduyla gelen insanlardır. Kıbrıs adası stratejik, ekonomik ve sosyal anlamda önemli bir yerdir. Burada iş bulmanın kolay olacağı inancıyla geliyorlar. Tabii insan tacirleri de onları kandırıyor, çünku bu insanlar zaten hayatlarını sürdürmek için ışık arıyorlar. Gerçek dışı vaatlerle bu kişileri kandırıp, hedef ülkelere getirmektedirler. günümüzde her ne kadar kölelik kaldırılmış olsa da, insan ticareti günümüzün modern köleliğidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de bu konuda alınmış pek çok karar bulunmaktadır.”

“Gönüllü geldikleri ülkede fuhuş yapmak zorunda kalıyorlar”

Okuduklarımdan anlıyorum ki insanların çaresizliğinden yararlanarak, üzerlerinde denetim kuran kişiler insan ticareti suçunu işliyor. Çok karmaşık bir konu olmakla birlikte insan ticaretinin çok farklı çeşitleri var.  

“İnsan ticareti konusunu bir kerede anlamak da anlatmakta da kolay değil. İnsan ticareti mağdurları bir şekilde insan tacirlerinin ağına düşerek,  sömürülecekleri ülkelere getiriliyorlar. Konsomatristler de bir şekilde ülkeye bu işi yapmak üzere getirilirler. Bu kişilerin yasalarımızda fuhuş yapmaları yasaktır. Normalde müşterilerle birlikye yiyip, içen, dans eden kadınlar olmalıdırlar. Bu beyanla gelmeden önce, bir borç senedi imzalatılarak, pasaportları ellerinden alınarak buraya getirilirler. Başta rızalarıyla konsomatris olarak gelen kadınlar, zamanla borçlarını gerekçe göstererek, fuhuşa zorlanıyorlar. Gönüllü geldikleri bu ülkede fuhuş yapmak zorunda kalıyorlar. Mağdur haline geliyolar. Bir vakada zorla çalıştırılmayı, fuhuş amaçlı insan ticaretini, esarete tabii tutulmayı da görebiliyoruz. O nedenle suçların soruşturulmasında bu alanda eğitimli insanlar yer almalı. Böylece suçu, suç unsurlarını, somut noktaları, iyice ortaya koyabilsin.”

“Çok fazla kadın gece kulüplerinde imdat diye bağırıyor”

Günümüzde gece klüplerinde konsomatristlerin fuhuş yaptığı bilinmesine rağmen soruşturma yapılmıyor, yasal mekanizmalar çalıştırılmıyor. Ali Yeğen bu durumu şöyle açıklıyor.

“Bu insanlar o kadar bastırılmış, korku altına alınmış ki, şikayette bulunamıyorlar. Gidecek yerleri yok. Pasaportu yok. Mecburiyetten gönüllü yapıyoruz diyorlar. Artık biraz daha bilinçlenme başladı. Pasaportlar da gece klüplerinde değil, poliste muhafaza ediliyor. Ancak bildiğimiz şu ki çok fazla kadın gece klüplerinde imdat diye bağırıyor. Biz bir şey yapamıyoruz. Yasaların bize verdiği çok bir yetki de yok. Sadece ceza yasasında suç olarak düzenlenen tek bir madde var. Başka hiçbir şeyimiz yok. İnsan ticareti dünyanın en eski sorun, ülkemide de çok eski bir sorun. Yasaya suç olarak girmesi ise 2020 yılında oldu. Çok sıkıntılarımız var. Sözleşmelere tamamen taraf olmıyoruz. Suç olarak düzenleme yükümlülüğünü getiren protokol, Palermo Protokolü’dür. Sadece suç olarak düzenlemeyi değil, önlemler almayı da kapsayan bir protokdür. Kitapta tüm bu konulara detaylarıyla yer verdim.”  

Kuşkusuz insan ticareti farklı yönleriyle anlatılmakla birlikte benim dikaktimi çeken konulardan biri de Ranseva Kararı oldu. Karar, Kıbrıs’ın güneyinde fuhuş amaçlı bir kadının istismar edilmesini konu alıyor.   

“Tipik bir insan ticareti vakası olduğu için kitapta yer vermek istedim. Yabancı uyruklu 21 yaşında genç bir kadın ülkesinde insan tacirleri ile iletişim kurup çalışmak için Kıbrıs’ın güneyine geliyor. Uçaktan iner inmez, pasaportuna el konuyor. Çalışacağı gece klübüne götürülüyor. Senin için çok masrafta bulunduk bize borçlusun bunu da fuhuş yaparak ödeyeceksin diyorlar. Kadın kabul etmiyor. Dövüyorlar, aç bırakıyorlar. Sonunda çalışmaya başlıyor ama dayanamıyor oradan kaçıyor. Başka bir iş buluyor. Ancak eski iş yeri sahibi ona ulaşarak bu kez kadını kaçak diyr polise teslim ediyor. Ancak polis kadını kabul etmiyor. Kadına yine patron tarafından el konuluyor, bir apartman dairesine kapatılıyor. Beşinci kattan kaçmaya çalışırken, düşüp ölüyor. Rum polisi bu olayı kaza olarak gösteriyor. Ancak kızın babası, bu işin peşini bırakmıyor. Avrupa İnsan Hakları mahkemesine dava açıyor. Mahkeme güney Kıbrıs polisinin ihmalini tespit ederek, bunun insan ticareti vakası olduğunu söylüyor. Bizim için de önemli bir karardır. İstanbul Halkalı’da da benzer bir olay yaşanmıştı. Yine de Türkiye insan ticareti yasası konusunda bizden çok daha iyi durumda. İnsan ticaretisi sadece suç saymıyor, mağdurları koruma yönünde önlemler de alıyor.”   

 

Röportaj Haberleri