İnsan Ticaretine ilişkin Kısa Bilgi

İnsan Ticaretine ilişkin Kısa Bilgi

 


Meltem Hamit
meltemhamit@yahoo.com

Son yıllarda artan biçimde tanınmaya başlamış olan insan ticareti suçu, küreselleşme ve kapitalizmle yakından ilişkili olup, ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel boyutları bulunan bir insan hakları ihlalidir.

İnsanların alınıp satılması, tehdit ve baskı yoluyla imalathane, inşaat, fabrika, tarla ve ev işlerinde zorla çalıştırılması, zorla fuhuş ve organ ticareti gibi farklı şekillerde görülebilen insan ticareti suçu; kadınları, erkekleri ve çocukları mağdur etmektedir. UNODC verilerine göre, insan ticaretinin en yaygın biçimi kadınların cinsel sömürü amaçlı insan ticaretine maruz kalmalarıdır; aynı biçimde istemedikleri işlerde çalışmaya zorlananların çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. (bknz. http://www.unodc.org/unodc/en/human-trafficking/faqs.html) Diğer bir deyişle, toplumsal cinsiyet ilişkilerindeki eşitsizliklerin bir tezahürü de özellikle kadınların göç etmeye çalışırken insan ticareti mağduruna dönüşmesinde görülmektedir.

İnsan ticareti mağdurları çoğunlukla tecavüz, işkence, borç esareti ve aileleri ya da onlara yakın diğer kişilere karşı tehdit ya da başka fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz bırakılmaktadır. Küresel ölçekte insan ticaretini sayısal olarak ölçmek pek mümkün olmasa da, yılda ortalama 800,000 kişinin uluslararası sınırları aşarak ve bundan çok daha fazla sayıda kişinin de kendi ülkeleri içerisinde insan ticaretine maruz kaldıkları tahmin edilmektedir. (bknz. http://www.iom.int/cms/countertrafficking)

Göçle bağlantılı bir risk olan insan ticaretinin,  göç etmenin zorlaştırılması ile azaltılabileceğine yönelik herhangi kesin bir bulgu yoktur. Aksine,  sınır geçişlerinin zorlaştırılmasının göç etme teşebbüslerini aracılara bağımlı kıldığı ve bu bağımlılığın da insan ticareti riskini arttırdığı pek çok araştırmacı tarafından öne sürülmüştür. (Elif Özer, Kimse Duymaz: Türkiyede İnsan Ticareti Mağdurları Üzerine Bir Araştırma, 2012, s.17)

İnsan ticareti mağdurlarının tespiti ve gerekli koruma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi açısından  öncelikle insan ticareti suçu ile göçmen kaçakçılığını birbirinden ayırmak önemlidir. Aksi takdirde insan ticareti mağdurları kaçak göçmen olarak değerlendirilip,  bulundukları ülkeden sınırdışı edilebilmekte ve hayati tehlike altında kalabilmektedirler.

Uluslararası hukuk bağlamındaki tanıma göre göçmen kaçakçılığı, “doğrudan veya dolaylı olarak, mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek için, bir kişinin vatandaşlığını taşımadığı veya daimi ikametgah sahibi olmadığı bir devlete yasadışı girişinin sağlanması” anlamına gelmektedir. (Sınıraşan Örgütlü  Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne Ek Kara, Deniz ve Hava Yoluyla  Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol, Md.3)

İnsan ticaretinin tanımına dair farklı yaklaşımlar mevcut olmakla birlikte, uluslarası hukuk bağlamında konuya ilişkin en güncel teşebbüs olan  “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol” (Palermo Protokolü) tanımına göre insan ticareti,  “kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması” anlamına gelir. Burada sözü geçen istismar, “asgari olarak, başkalarının fuhuşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını” içermektedir. İnsan ticaretinin yukarıda belirtilen yöntemlerden herhangi biriyle yapılmış olması durumunda,  mağdurun bu istismara razı olup olmamasına bakılmaksızın, sözkonusu durumun bir insan hakları ihlali olduğu ve insan ticareti suçunun işlenmiş olduğu kabul edilmektedir (Bkz. Palermo Protokolü, Md. 3). Diğer bir deyişle, kişinin bu koşullar altında çalıştırılmayı kabul edip etmediğine bakılmaksızın, sözkonusu durum kölelik koşulları olarak değerlendirilmektedir.

İnsan ticareti mağdurları, bedensel, cinsel ve duygusal olarak oldukça kötü muameleye maruz kalmıştırlardır ve defalarca satılmış olabilirler; birçoğu borçları karşılığında kölelik durumundadır; yasal statü, pasaportları veya vizelerı olmayabileceğinden, yetkililer tarafından belirlendiklerinde başlarına gelecekler konusunda endişeli ve korkutulmuşlardır, bu yüzden de polis ve diğer yetkililere karşı güvensiz olma ihtimalleri oldukça yüksektir, ve kötü muamele görmüş olsalar da kendilerini sömüren insanlara bağımlı hale gelmiş olabilirler. Ayrıca mağdurlar, tehdit ediliyor olduklarından durumlarını açığa çıkarma konusunda adım atamayabilirler. Bu ve benzeri sebeplerle, insan ticareti suçunun tespiti ve mağdurların korunması için yalnızca mağdurların bunu şikayet etmesini beklemek hem oldukça yetersiz hem de hiç gerçekçi değildir.

Palermo Protokolüne taraf olan devletlerin, insan ticaretini önlemesi, mağdurların koruması ve suçluların yargılanmasına ilişkin çeşitli yükümlülükleri bulunmaktadır. İnsan ticaretinin mevzuatta bir suç olarak tanımlanması, insan ticaretini önlemek ve bununla mücadele etmek için kapsamlı politikalar, programlar oluşturulması, insan ticareti mağdurlarını tespit edilebilecek mekanizmaların kurulması, bu alandaki sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi, insan ticareti için yargılama ve cezalandırma sistemlerinin harekete geçirilmesi, mağdur olarak tespit edilmiş kişilerin bulundukları ülke sınırları içerisindeyken fiziksel güvenliğinin sağlanması; bu kişilerin sivil toplum örgütleri ve ilgili diğer kurumlarla işbirliği yapılarak uygun barınma, tıbbi, psikolojik ve maddi yardım gibi desteklere erişimi, onlara eğitim, öğretim ve istihdam imkanlarının sağlanması, yenilenebilir oturma izni aracılığı ile mağdurların geçici veya kalıcı olarak ülkede kalmasının sağlanması ve mağdurların güvenliği gözetilerek kendi ülkelerine geri dönüşlerinin sağlanması, bu yükümlülüklerden belli başlılarıdır. (Bkz. Palermo Protokolü, Md.6, Md. 9)

Yerelden küresele uzanan karmaşık ilişkiler ağı neticesinde gerçekleşebilen ve birçok boyutta ele alınması gereken insan ticareti sorununun tek başına bu protokolün kabulü ve uygulanması ile üstesinden gelinmesi mümkün olmasa da, protokol çerçevesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve burada öngörülen mekanizmaların kurulması ile insan ticaretinin önelenmesi ve bununla mücadele için bir ilk adım oluşturulabilecektir.

Dergiler Haberleri