İnsan ve Hayvan Sevgisi

Verda Gülçür

Hayvan sevgisi, hayvanlarla olan iletişim ve onlar ile kurulan bağ kişinin ruh sağlığına olumlu yönde katkıda bulunur.

Hayvan sahibi olmak otokontrolümüzü geliştirir, günlük stresimizi azaltır, bizi daha anlayışlı ve huzurlu bir insan kılar, yalnızlık hissimizi azaltır.

Oldukça kötü bir gün geçirmiş olsanız dahi evinizin kapısını açtığınız zaman size doğru koşan “dostunuzun” verdiği huzur hissi sizi rahatlatacaktır.

Sevimli dostlarımızın hayatımıza birçok katkısı mevcuttur.

. Depresyon: Depresyonun en belirgin özelliklerinden biri de kişinin hayata karşı olan ilgisizliğidir. Ancak hayvan sahibi olan birey, kendine muhtaç olan dostunun temel ihtiyaçlarını karşılamak için zorunlu olarak da olsa ayağa kalkmak zorundadır. Onu beslemek, sahip olduğu hayvan türüne göre yuvasını temizlemek, suyunu değiştirmek yürüyüşe çıkarmak vb… Aktivitelerini yerine getirmek kişinin bu süreci daha kolay atlatmasına sebep olur. Konuşamasalar dahi bize bakan bir çift göz, elimize uzanan bir pati, akvaryumun içinde yüzen balıkların görüntüsü, yavaşça yürümeye çalışan bir kaplumbağa, tekerleğinin üzerinde koşan hamster, ayağımıza sırnaşan kedi bize yaşamın her şeye rağmen devam ettiğini ve koşulsuz sevgiyi bize hatırlatarak bu dönemi atlatabilmemizde olumlu yönde aktif rol oynarlar.

 

. Sorumluluk Duygusu: Hayvan sahibi olmak sorumluluk duygumuzu geliştirir. Daha düzenli bir yaşam tarzı edinmemize yardımcı olur. Bizi bekleyen ve biz olmadan ihtiyaçlarını karşılayamayacak bir canın sorumluluğuna sahip olmak bizi daha düzenli bir yaşam tarzına iter. Hayvan sahibi olmak özellikle çocuklarda sorumluluk duygusunu büyük ölçüde geliştirir, sevgi duygusunun sorumluluk istediğini çocuklarımıza deneyimleyerek öğretmenin en güzel örneklerinden biridir.

 

. Kayıp, Ayrılık, Dönem Başlangıçları:

 

Sevdiğimiz birini kaybetmek hayatta yaşadığımız en acı olaylar arasındadır. Bu dönemde içimize kapanıp, yalnız kaldığımızda bize bakan bir çift göz, sevgimize ihtiyaç duyan bir varlık, kimseyle konuşmak istemediğimiz zaman yanımızda oturan bir can bu dönemde bize destek olacaktır.

Hayat akıp giderken ayrılıklar yaşarız çocuklarımız büyür evden ayrılırlar, kendilerine ait evleri, yuvaları olur. Yine bu dönemde evde her zaman bizimle olacak can dostumuzun varlığı yalnız hissetmememiz konusunda bize yardımcı olacaktır.

Yaşımız ilerledikçe iş yapabilme gücümüz azalır emekli olarak veya kendi isteğimizle ev içerisinde daha çok vakit geçirmeye başlarız. Bu dönemlerde evimizin içerisinde ilgilenmemiz gereken hayvanımızın varlığı bizi yalnız hissettirmemekle kalmaz, bizim için meşguliyet oluşturarak kendimizi boşlukta hissetmememizi sağlar.

Hayvan dostlarımız fiziksel olarak da daha aktif olmamızı sağlayarak kendimizi daha dinç hissetmemize neden olurlar. Hem fiziksel olarak daha sağlıklı oluruz hem de psikolojik olarak bir canlının bize ihtiyacı olduğunu bilmemiz bizi ayakta tutar.

Hayvanlar her insan için terapi niteliğindedir. Yunuslarla yapılan tıbbı-psikolojik terapiler, eğitimli köpeklerin fiziksel rahatsızlığı olan insanlara yardımcı olabilmesi, atlarla yapılan terapiler bir rastlantı değildir.

Bu yüzden hem bir canlıya destek olmak için hem de kendi hayatımıza olumlu anlamda katkı koymak için sahiplenemesek de hayvanlarımızı sevelim, çocuklarımıza da bu sevgiyi aşılayalım. “Köpek seni ısıracak”, “kedi yemeğini yiyecek” şeklinde ifadeler kullanmak yerine “ yemeğini bitirdikten sonra biraz da köpeğe veya kediye verelim” şeklinde ifadeler kullanalım.

Çocuğumuz hayvan sahibi olmak istediği zaman buna hazır olmasak da hayır demek yerine ona buna hazır olmadığımızı ancak her gün onlar için bir kaba biraz yiyecek ve su koyabileceğimizi anlatalım. Hayvanlara karşı sevgi ve merhameti öğrenen birey, insanlara karşı da anlayış, sevgi ve merhameti öğrenir.