“Bir deniz bizi ayırır, haysiyet bizi birleştirir” sloganını anımsattı Ceyda Karan, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde…
SYRİZA, Türkiye’deki ‘Gezi’ direnişini işte bu sözcüklerle selamlamıştı.
Kıbrıs’ta ‘denizin’ dahi ayırmadığı toplumların ihtiyacı belki de bu: Haysiyet!
***
Pek çok ‘sol’ unsur, utanması gerektiği yerde böbürleniyor şimdi, Syriza üzerinden.
Bu “rüzgar”dan kendine pay alma gayreti var…
Sanki ‘Syriza’nın Kıbrıs bayiliği verilecek de, temsilci aranıyor!..
***
Öyle de “ekonomik programı yeniden masaya yatıracağız” diyerek uyumak, yol ortasında her seferinde tanklar ve toplar geçerken selam durmak, hamasi nutukları güneş gözlüklerinin ardından izlemek, sigara markasından bozma tek bir köyün isminin altına ya da üzerine orijinalini yazamamak, ‘bölünmüşlüğü’ selamlayan heykellere dokunmamak, ortopedik engelli bir yurttaştan kaymakam atamaya niyetlenmek ama başaramamak, ulusal sembol fetişizmini kitle toplantılarında bayrakları masa örtüsüne çevirerek sürdürmek, başşehrin küçücük bir tiyatro binasını dahi özelleştirmek, emeğin ucuzlatılması anlamına gelen taşeronlaşmaya senelerce seyirci kalmak, onca inşaat çökerken tek bir müteahhidi yargılamamak, iş kazalarında ölen işçiler dışında suçlu bulmamak; en sinsi tartışmaları eşi, dostu, partiliyi makam sahibi yapmaya ayırmak; bıraktım farklı partilerin ittifakını aynı partiler içerisinde dahi birbirini yemek halleri ne olacak?
‘Şimdi hassas dönem’deyiz diyerek her seçimde ‘aman oy kaybetmeyelim’ kaygısıyla popüler kültüre yenilerek mi öyküneceğiz Syriza’ya?
Bu kadar uzun cümleler kurmazdım genelde köşemde.
Şaştım !
Sonra yeniden okuyunca gördüm ki, az bile yazmışım!..
***
Şimdi bu satırları okuyarak, herkes, kendi dışındaki suçluyu ilan edecek!..
En güzel kolaycılık bu ülkemde…
Sorumluyu bul, boynuna as günahı, kurtul!..
Yok yok!..
Mesele bu değil.
Örgütlenmek, ittifak yapmak, güçleri birleştirmek ve tüm bu sorunları çözmek mesele…
“Ezberlerin nasıl bozulacağını” anlatmak değil, çatır çatır ezber bozmak, bedeline katlanarak hem de…
‘Güç’e tapmak, ‘konfor’a aşık olmak, ‘bireysel haz’ ve statüko içinde yaratılan statüleri koruma sevdasından vazgeçebilmek mesele...
***
Yine dönelim Ceyda Karan’a…
“… SYRİZA’nın bizde yarattığı heyecan son derece anlaşılır. Fakat yakıştırmalar, öykünmeler ve eleştirileri mübalağalı buluyorum…”
“… Seçmenin ezici bölümü sosyalizmi getirmesini istemiyor, AB yahut NATO’dan çıkmak da… Yolsuz siyasi sistemin yerine insanca yaşamak, meritokrasi, şeffaflık ve haysiyet istiyorlar.”
***
Tam da bu istediğimiz…
Türkiye’yle ilişkilerde de…
Güneye bakışta da...
Hükümetlerin yurttaşa bakışında ya da yurttaşın ‘siyaseti kullanarak’ taleplerinde... Sendikaların eylemlerinde de bu...
Şeffaflık, haysiyet, insanca yaşamak…
İkiyüzlülüğü bırakarak.