İNSANDA GİZLİ MUCİZEYİ HATIRLAMAK

Neşe Yaşın

Yoğun bir zamanın, seyahatlerin, buluşmaların ardından sessizliğe, bir boşluğa ulaşıyorsun birden. Kafanda sayısız imge, onca yaşanmışlık… Yepyeni deneyimlerin olmuş hayatta. Artık başka birisin, üç gün önceki kendin değilsin. Bu çağın mobilitesi, değişim hızı nasıl da baş döndürücü. İnsanın iç yolculuğunda da nefes kesen bir hız var artık.

Ağaçlara doğru bakıyorum yazımı yazarken. Sakin, dimdik duruşlarına, bulundukları yere kesin aidiyetlerine… Benim ise her an bir yerlerde olmam, çok uzaklara gitmem mümkün. İçimde sonsuz tanıklıklar, başkalarının hikayeleri, karmaşık bir kelimeler denizi…

Benden çok daha yoğun hayatlara sahip olanları düşünüyorum. Randevu defterleri, navigasyon haritaları kalabalık olanları. Gün boyu karşılaşılan görüntüleri, sözcüklerin çoğulluğunu, renkleri, sesleri, dokunuşları… Gerçek anlam, mutluluk nerede diye düşünüyorum sonra. Her yakınlık içinde gizli yabancılık, hazda pusu kurmuş hüsran içimi burkuyor.

Yalnızız… En yalın gerçek bu. Yalnızlıkta buluşuyoruz ve aynılaşıyoruz ama. Birbirimizi ta içten hissedebilmemiz mümkün. Her birimizin paylaşmak için kıvrandığı birer belleği var. Paylaşınca, anlatıya dönüştürünce ağırlıklarından kurtulacağımızı, biçim vererek huzursuzluğunu azaltacağımızı sandığımız hatıralarımız var.

Gündelik hayat gaileleri, yaşama tutunabilmek için ekonomik, duygusal güvenlik arayışları, tökezlemeler, düşüp düşüp ayağa kalkmalar, hızla yükselip hızla yere çakılmalar… İnsanlığın ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarıyla boğuşması tevekkeli değil. Elli, yüz yıl öncesi hayatlar düşünüldüğünde nasıl bir evrim yaşandığını hayretle görüyoruz. Şimdilerde ise değişim hızı inanılmaz. Geçmişteki onlarca yılın değişimini bir yıl içinde gözlemlemek mümkün.

Göçüp gidenleri düşünüyorum bazen. Hayatları bir noktada sonlananları… Birden çıkıp gelseler, onlar yokken neler olmuş neler.

Yaşamak nasıl da güzel her şeye rağmen. Pek çok şey için sevinçle dolmak olası. İstersen her an kanatlanabilir kalbin. Her sorunu bir biçimde çözebilir ya da hafifletebilirsin zekâ ve gayretle. Birilerinin hayatına dokunup onlara iyi gelebilirsin. Gökyüzü hala orada, kalbin tatlı bir gülüşü sevgiye tercüme etmesi mümkün.

Bir yanda ise derin bir karamsarlık ve kötülük mevcut. Didişme, kıskançlık ve nefret alev alev. Pek çok insan başka biri yaratmakla meşgul kendinden. Burnunu, dudağını, kalçasını, ruhunu değiştirmekle meşgul. Bunun sanayisi var ve birileri daha fazla kazanmak, çarkı döndürmek için mutluluk sattığı iddiasında. Var olmak, yükselmek, daha büyük hazlara uğraşmak, dünya nimetlerinden alınabilecek payı yükseltmek gayretinde kalabalıklar. İhtiyaçları gözetip onların tatmini için pazarlama ağları kuranlar var.

Birbirinin kuyusunu kazmakla meşgul olanlar o kazmayı vurmakla geçen zamanın nasıl da heba edilmiş bir yaşama denk düştüğünün, başkalarına zehir sunanlar o zehrin kendi ellerine de bulaştığının farkında değil. Yalanlar ve sahtelikle dolu hayatların kazancı nasıl bir mutluluk olabilir? Seni güzel buluyorlar ama bu sen değilsin, plastik cerrahın yarattığı bir bebeksin. Banka hesabın türlü üçkağıtla, başkalarına attığın kazıklarla oluşmuş. Çevren yoksulluktan kıvranan, düşüşün acısıyla inleyen insanlarla dolu. Servetin için katlettiğin doğa senden de intikam almaya hazırlanıyor.

Bunca yoğunluğun nedeni durup düşünmekten kaçmak biraz da. Delirtici acılarla dolu dünya. Mutluluk da her koşulda mümkün ama.

Sonsuz keşiflerle dolu hayat. Kendi küçük evrenimizde debeleniyoruz çoğu zaman oysa güzelliklere açılmayı bekleyen pek çok pencere var çevremizde. İyilikle, iyimserlikle yaklaşsak güzelliklere evrilecek pek çok boyut var hayatlarımızda.

Sevinebilir ve sevindirebiliriz umutsuzlukla söndürdüğümüz iç ışıklarımızı yakarak. Pek çok karanlıkta umutsuzca oturacağımıza birer mum yakabiliriz her birimiz. Bir bakmışız ki etraf ışıl ışıl. Yeter ki kabul etmeyelim yenilgiyi. Yeter ki unutmayalım insanda gizli mucizeyi.