Feminist Atölye
info@feministatolye.org
Neoliberalizmin stratejisidir;
“Hak, hukuk, özgürlük” laflarını düşürmez hiç dilinden.
Süslü cümleler içerisinde öylesine kullanır ki bu kelimeleri, kelimeler harflerinden utanır.
Neoliberalizmin dilinde eprimiş,
Boşalmış kabuklara döner insanlığın en güzel değerleri ve SOMA’da yerin dibinde kalır insanlığımızı
acıtan nefessiz soluklar.
Maharetlidir neoliberalizmin dili;
“Değişim” der, “Yenilenme” der, “Çağdaşlık” der
Tumturaklı demeçlerle örter üzerine karaçalınmış,
Kan kokan adaletsizlikleri.
Bu yüzden özgürlüğe ve insan onuruna dair ne varsa hep eğreti durur neoliberalizmin dilinde…
Haysiyeti yoktur neoliberalizmin,
Başkasının alın teri ile yoğrulmuş kar hesapları, bilançoları, gelir-gider dengeleri vardır.
Vicdanı yoktur neoliberalizmin,
Takım elbiselerine uyumlu kravatlarını gevşeterek ihmale “kaza”,
Cinayete “kader” diyen beyanatları vardır.
Gözyaşı yoktur neoliberalizmin,
İnsanları rakam yapan matematiğinin soğuk mesafesinden,
“Taziyeler” bildirir kömür olmuş yüreklere.
Utanması yoktur neoliberalizmin,
Gözümüzün içine baka baka koltuğunda oturmaya devam eder.
----------------------------------
Tek tipleşme ve Cinsiyetçilik Değil, Özgürlük!
“Öteki” yaratmaya ve “düşman” var sayımlarına ihtiyaç duyan milliyetçilik ideolojisi; ulus devletler içerisinde kendisini militarizm ve cinsiyetçilikle birlikte var etmeye çalışır. Birbiri ile doğrudan bağlantılı olan milliyetçilik, militarizm ve cinsiyetçilik, toplumlar üzerinde başta ordu olmak üzere, “güvenlik” yalanları, eğitim müfredatları ve ataerkil sistemin cinsiyetçi rollerini yeniden üretmeye çalışarak kendisini kurgular.
Ordu içerisinde bulunan emir komuta zinciri, var olan hiyerarşilerle bireylere psikolojik şiddet uygulanmasının yanında, ordunun gücü karşısında bireylerin pasifize olmasını sağlar. “Herkesin asker doğduğu” veya “askerliğin vatan borcu” olduğu gibi söylemler üzerinden militarizm bireyleri inşa edilmiş bir borçla tahakküm altına alır. Ordu içerisindeki tek tip düzen ve şiddet normalleştirilirken, disiplin adı altında bireyler üzerinde baskılar oluşturarak kendi varlığının sorgulanmasının önüne geçmeye çalışılır.
Militarizmin bir diğer bileşeni olan cinsiyetçilik ise gerek ordu içerisindeki söylemlerle gerekse sosyal hayatın içerisinde sıklıkla karşımıza çıkmakta. Vatan-millet söylemlerinin namus üzerinden kurgulanması ve kadın bedeni üzerinden türetilmesi bunun en önemli göstergesidir. Saldırgan ve fetihçi bir zihniyet olan militarizm siyasi tarih boyunca kadın bedenine saldırmayı veya tecavüzü bir savaş yöntemi olarak meşrulaştıragelmiştir. Militer mekanizmaların bir ‘’erkeklik mektebi’’ gibi kurgulanması ve erkeklik üzerinden toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üretmesi militarizmin cinsiyetçilikle olan tehlikeli bağını ortaya koymaktadır.
Birey olmayı yok sayan bir bakış açısı olan tek tipleşme ordunun yanı sıra kendisini eğitim sistemi içerisinde de kurgulama yöntemini seçer. İlk ve orta öğretimden başlayarak milliyetçilik ve militarizm çocuklara öğretilmeye çalışılması aslında bunun eğitim sistemiyle nasıl kurgulanmaya çalışıldığını göstermekte. Okullarda milliyetçilikle şekillenen ve çocuklara kendi varlığını millete armağan eden ‘’Andımız’’ı okutarak başlayan, milli günlerde çocukları askeri nizam sıralara dizen ve milli güvenlik dersleriyle zirve yapan milliyetçi ve militarist bir eğitim sistemi içerisinde birey olmayı ve sorgulamayı değil mutlak şekilde itaat etmeyi öğrenen bireyler yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Bu nedenlerden dolayıdır ki militarizmi reddederken sadece tek tipleştirici hiyerarşik yapı ve ilişki biçimlerini değil aynı zamanda militarizmle birlikte kurgulanan cinsiyetçi rollerin reddedilmesi de bizler için önemlidir. Siyasi görüşü, dini inancı veya etik değerleri dolayısıyla askere gitmeyi reddetme anlamına gelen vicdani ret bir insan hakkı olarak da anayasada garanti altına alınmalıdır. 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’nde Feminist Atölye olarak bizler vicdani ret mücadelesi verenleri selamlar ve dayanışmamızı bildiririz.