Öykülere taşınan hayaller…
Yenidüzen-Deniz Plaza Öykü Yarışmamamızın beşincisini düzenlediğimiz bu yılda derece alan öyküleri yayınlamaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta 9,10,11 yaş grubunda birinci gelen öyküyle başlarken bu hafta da 12,13,14 yaş grubunda birinci gelen öyküyle devam ediyoruz.
Ada Özkul
Yakın Doğu İlkokulu
6/C
*************
İnsanlık Aşkına
Arkadaşlarımla dışarıda buluştuktan sonra eve doğru yürürken, aniden gürültülü bir ses duydum. Ses yakınlardan gelmişti. Herkes olduğu yerde durup ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İçimden bir şey akıp gitmişti sanki, koşarak olayın olduğu yere gittim. Herkesin neye baktığını merak ediyordum. Biraz daha yakına gittiğimde yerde yatan bir köpek gördüm. Koşarak yanına gittim ve başını kucağıma yatırdım. Neyi olduğunu anlamaya çalışırken karşımda bir araba olduğunu fark ettim. Adam neye çarptığını öğrenmek için arabadan indi ve yere yatan küçük köpeği gördü. Bir an için göz göze geldik. Tam ondan köpeği veterinere götürmesini isteyecekken adam yüzünde alaycı bir gülümseme ile arabasına binip oradan uzaklaştı. O an çok şaşkındım. Adam sanki bir çöp tenekesine vurmuş gibi oradan uzaklaşmıştı. Etraftaki insanlara baktım. Hiçbiri köpeğin yanına gelip ona yardım etmiyordu. Hepsi birbirine bir şeyler fısıldıyordu.
Oradaki insanlardan yardım istedim, fakat kimse tenezzül edip bana cevap bile vermedi. Sadece bir kişiden cevap almıştım fakat o kişiden yardım istediğime pişman olmuştum. Kadın bana:
-Bırak yavrum o köpeği, boşuna üstünü kirleteceksin. Zaten o bir sokak köpeği, şimdi ölmese bile yarın öbür gün açlıktan ölecek…
O an çok şaşkın ve kızgındım. Gözlerim dolmuştu. Zavallı köpek orada can çekişirken, insanlar sanki hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyordular. Köpek çok büyük değildi. Zaten bir deri bir kemik kalmıştı. Onu kucaklayıp yürümeye başladım. Etraftakilerin hakkımda konuştuklarını duyabiliyordum. Biraz ilerledikten sonra yoldan geçen bir kadına en yakın veterinerin yerini sordum. Kadın üzüntüyle kucağımda yatan köpeğe baktı ve bana yardım edebileceğini söyledi. İçimde insanlığın hala ölmediğine dair bir umut ışığı doğmuştu.
Kadın köpeği kucağımdan aldı ve kollarının arasına sardı. Hızlı adımlarla veterinere doğru yürüdük. Çok geçmeden bir veteriner bulduk ve köpeği orada görevli olan adama verdik. Yaklaşık olarak yarım saat koltuklarda oturarak bekledik. Beklerken annemi arayıp benim için endişelenmemesini eve biraz geç geleceğimi söyledim. Daha sonra koltuklara oturdum. Bana yardım eden kadın da köpek için dua ediyordu. Onunla tanıştık. Daha sonra bana üyesi olduğu Hayvanları Koruma Derneği’nin kartını verdi ve orada yaptıklarından bahsetmeye başladı. O anda kadına hayranlık dolu gözlerle bakıyordum. Birden veteriner köpeğe baktığı odadan çıktı ve bize doğru yürüdü.
Gözlerinin içi gülüyordu. Bana, eğer gecikseydim şu an köpeğin hayatta olmayacağını söyledi. Kadın köpeğin sorumluluğunu üstelenmişti. O gün eve gittiğimde bütün gece kadının anlattıklarını ve köpeği düşündüm. Ertesi gün kadının üye olduğu derneğe gidip üyeliğimi yaptırdım. Kayıt işlemlerinden sonra dernekte gezinirken o bayanla karşılaştık. Bana köpeğe burada baktığını ve onu ne zaman istersem görebileceğimi söyledi. Koşarak köpeğin yanına gittim. Ona her bakışta hayran kalıyordum. Onunla aramda bir bağ oluşmuştu. O günden sonra her gün derneğe gelip hayvanların bakımına yardım ediyor ve köpeği ziyaret ediyordum. Köpeğe günümü anlatıyordum.
Adeta konuşuyordum onunla. Okulda bu konuda etkinlikler düzenlemeye başladım. Dernekte artık hayvan bakımı dışında başka görevlerim de vardı. Hayvan hakları için etkinlikler düzenliyordum. İlk düzenlediğim etkinlik Karpaz’daydı. Amacımız caretta caretta kaplumbağalarını sahillerdeki pisliklerden koruyup, güvenli bir şekilde onları denize ulaştırmaktı. Sabah çok erken saatlerde sahile vardık. Saat neredeyse üçtü. Yumurtaların gömüldükleri yerleri belirledikten sonra, o bölgenin yakınındaki bütün çöpleri topladık. Bu sırada sahilin on metre arkasına bir girilmez bandı çekmiştik. Bu sayede bize destek olan insanlar kaplumbağaların gidişini izleyebilecekti. Biraz daha temizlik yaptıktan sonra sonunda beklenen an gelmişti. Yumurtaların gömülü olduğu yerlerde bazı hareketler görüyorduk. Birden kumun içinden minik kaplumbağalar çıkmaya başladı. Hepsi yürümeyi o anda öğreniyordu. O çevredeki ışıkları kapattırdığımız için görüntü pek net değildi ama bu mucizevi an her türlü göz kamaştırıyordu.
Onların gidişini belli bir süre izledik. Bazı yavrular denizi bulmakta zorluk çekti fakat bizim yardımlarımız sayesinde denize ulaştılar. Akşam küçük kulübelerde kalmıştık. Ertesi gün Karpaz’daki eşekler için bir çalışmamız olacaktı. Sabah olunca topladığımız bağışlarla gidip eşekler için yemek, şampuan ve ilaç aldık. Neredeyse hepsini bir avluda toplayıp onlara güzel bir banyo yaptırdık. Daha sonra onları yedirdik ve hasta olanlara ilaç verdik.
Hepsi çok mutlu görünüyordu. İlk etkinliğimin bu kadar ilgi toplayacağını tahmin etmiyordum. Oradaki hayvanlarla vakit geçirmek hem eğlenceli, hem de mutluluk vericiydi. Akşamüstü Lefkoşa’ya döndük. Dernekte işler bizi bekliyordu. Ben her zamanki gibi tam gaz çalışıyor ve hayvanlar için çabalamaktan zevk alıyordum.
Dernekte bana “minik gururumuz” diyorlardı. İçten içe beni şımartıyorlardı. Artık neredeyse bir yıldır derneğe üyeydim. Artık etkinliklerle yetinmiyordum. Zaman zaman bakanlığa mektuplar yazıyordum. Hayvanlara zarar verenlerle ilgili fikirlerimi sunuyordum. Amacım hayvan haklarını daha iyi bir hale getirmekti. Bazen olumsuz cevaplar alsam da pes etmiyordum. Bu yaşta bu dilek ve şikâyetlerde bulunmam ve bu konudaki hırsım da bakanın ilgisini çekmişti.
Çevremdeki insanlar, o gün bana neden polisi aramadığımı sorup duruyorlardı. Tabii ki aramıştım. Fakat polis hiçbir şey yapmamıştı. Bakanlığa yazdığım her mektupta bunu söylemeyi de ihmal etmiyordum. Okulda düzenlediğim etkinlikler çok fazla ilgi topluyordu. Kurtardığım köpek benim hayatımı değiştirmişti. O gün kimsenin yapmadığı şeyi yapıp bir hayat kurtarmıştım. Ama yapacaklarım bitmemişti; hala ülkemizde ve dünyada hayvanlara değer vermeyen insanlar var. Ertesi gün derneğe gerçekleştirmek istediğim “Farkında Ol, Fark ET” etkinliğinden bahsettim. Bu tüm Kıbrıs’ın katılacağı bir etkinlikti. Dernektekiler yardım alabilecekleri kurumlara gidip etkinlikten bahsetmişti. Herkes yanına evcil hayvanlarını aldı ve bir sahne kuruldu. Tüm hayvan dostları teker teker sahneye çıkıp, hayvanlarıyla ilgili en mutlu anlarını anlattılar. Sıra bana geldiğinde insanlara, hayatımı değiştiren o günden beri yaşadıklarımı anlattım. Hayvanların duygularından, yaşadıkları zorluklardan bahsettim. Konuşmam bitince ben dahil herkesin gözleri dolmuştu. O günden sonra insanlar bana yarattığım farkındalık dolayısıyla “Minik Mucize” diye seslenmeye başlamıştı. O gün kendime bir söz verdim:
“Önce çocuklardan başlayarak hayvan haklarının öğretilmesine ve bu konuda herkesin eğitilmesine kendimi adayacaktım.”