Ekonomi ve göç!
Bu iki unsur, Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını belirleyen iki önemli faktör olarak tarihe not edildi.
İki şekilde oldu bu; öncelikle AB’nin başta ekonomik krizi yönetim biçimi ve işsizliğin yarattığı gerek ekonomik gerekse sosyal artçılar nedeniyle vatandaşlar sandığı protesto etti (Avrupa genelinde seçime katılım oranı sadece %43).
Geriye kalanlar ise sandığa giderek, geçmişe oranla AB politikalarına karşı çıkan sağ ve sol uç partilere daha çok oy verdi.
Yunanistan’daki SYRIZA gibi siyasi cetvelin sol ucunda bulunan partilerin oy artışı, AB’nin ekonomi politikalarına karşı, mevcut düzene karşı bir başkaldırıyken, Avrupa’nın geleceğine ilişkin kaygı yaratan yükseliş ise cetvelin sağ ucuna doğru kayan eğilimde ortaya çıkıyor.
Bu noktada önemli bir diğer unsur ise sağa doğru kaymakta olan siyasi partilerin de kendi içinde sınıflara ayrılabileceği.
Avrupa şüphecileri, sağ kanat/popülistler/halkçılar, aşırı sağcılar, ırkçılar...
Dünyaca ünlü dijital blog Huffington Post’un, ‘Avrupa’nın en çok korkutan 9 aşırı sağcı partisi artık parlamentoda’ başlığıyla yayınladığı listede bakın kimler var:
Aşırı sağ Fransız Ulusal Cephe (Front National)
Neo-Nazi Almanya Ulusal Demokratik Partisi (NPD)
Bir diğer Neo-Nazi partisi olan Macar Jobbik
Yunanistan’dan aşırı nasyonel Altın Şafak (Golden Dawn)
Finlandiya’dan The Finns (Finliler)
Danimarka’dan The Danish People’s Party (Danimarkalılar’ın Partisi)
Hollanda’dan Party for Freedom (Özgürlük Partisi)
Avusturya’dan Freedom Party (Özgürlük Partisi)
İtalyan Lega Nord (Kuzey Ligi)
İngiltere’de sandıktan birinci parti olarak çıkan UKIP (İngiltere’nin Bağımsızlığı Partisi) bu listede yer almamış; bunun nedeni, göç karşıtı ve Avrupa şüphecisi (Eurosceptic) yapısına rağmen, yukarıdaki partiler kadar aşırı sağ uca uzanan ırkçı bir parti profili çizmemesi.
İngiltere’nin kendini faşist olarak tanımlayan esas ırkçı partisi BNP (Brisitish National Party), bu seçimde Avrupa Parlamentosu’ndaki tek sandalyesini de kaybetti.
Hatta BNP’nin lideri, seçim gecesi yaptığı açıklamada, ‘gerçek ırkçılar onlar değil biziz’ diyerek UKIP’e sataştı.
Avrupa genelindeki bu karamsar tablonun tek olumlu yanı belki de BNP’nin parlamento dışında kalmış olması.
Ve işte bu dokuz ‘korkutucu’ partiye ilişkin ‘korkutucu’ birkaç not:
Fransa’da oyların dörtte birini alarak birinci parti olan Ulusal Cephe’nin lideri Le Pen son olarak geçtiğimiz ay, ‘Avrupa’daki göç sorununu Ebola virüsü ile çözme’ önerisi yaptı.
Marie Le Pen bir başka açıklamasında, Naziler’in gaz odaları için ‘ufak, basit detaylar’ ifadelerini kullanmıştı.
Hollanda’daki aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin lideri Geert Wilders ise İslam karşıtı söylemleriyle ünlü.
‘Müslümanlardan değil, İslam’dan nefret ediyorum’ diyen Wilders, İslamiyeti Avrupa’daki Truva atı olarak niteliyor.
Macar Neo-Nazi Jobbik başkan yardımcısı ülkedeki Yahudileri bir ‘ulusal güvenlik sorunu’ olarak gördüklerini açıklarken, Avusturya’da oylarını iki katına çıkaran aşırı sağcı Özgürlük Partisi lideri Heinz-Christian Strache’nin geçtiğimiz hafta en çok kullandığı slogan, “Çocuklarının okullarında duvarda asılı olan Haç’tan şikayet eden Türkiyeli göçmenler görürseniz, ülkelerine dönmelerini söyleyin’ şeklindeydi.
Bu ve benzeri sloganlara rağmen ‘Ben ırkçı değilim’ diyen Strache’nin bu iddiasını desteklemek için kullandığı gerekçe ise kebap yiyor oluşu.
***
Tüm bu partiler ve tabii ki daha fazlası, esasen göçmen karşıtı argümanlarıyla oy topladılar.
Neredeyse tüm AB üyeleri parlamentoya aşırı sağcı ya halkçı (far-right extremist/right-wing populist) partilerden temsilci gönderdiler.
Kimisi ülkesinde sandığın lideri oldu, kimisi beklediğini bulamadı ama şu anda tümü de Avrupa Parlamentosu’nda.
Sayıları toplamın içinde çok fazla değilse de ve tümünün bir araya gelip güçlü bir siyasi grup kurması ‘siyasi pozisyon karşıtlıkları’ nedeniyle mümkün görünmese de şu andan itibaren esas görev, ulusal hükümetlerde.
Çünkü göçmenlerin gelip yerlilerin işlerini ellerinden aldığı ve sosyal güvenlik pastasına ortak oldukları yönündeki ‘abartılı’ söylemi zayıflatmak da güçlendirmek de ulusal hükümetlerin uygulayacağı doğru ya da yanlış politikalara bağlı.
Örneğin Bulgar göçmenler İngiltere’deki seçim kampanyasında çok ciddi şekilde kullanılmış olmalarına rağmen, Bulgaristan Başbakanı’nın açıklamasına göre İngiliz sosyal güvenlik pastasından faydalanan Bulgar göçmen sayısı sadece bin kişi.