Maaşlar dışında Türk Lirası’nı kullanan kalmıyor.
Kiralar Sterlin, çarşı iyice Euro’ya endekslendi, inşaat sektörü Dolar!
Adanın güneyinden gelenler “can suyu” oluyor çarşıya, pazara, yeme içme sektörüne, giyime, kuşama… O nedenle etiketler de menüler de “Euro” üzerinden yazılıyor giderek…
Pek çok tedarikçi elindeki ürünü Euro ile satıyor, ödeyen alıyor, ödemeyen bekliyor.
***
“TC-KKTC Protokolü” dedikleri “talimatname”ye milli para yazdılar ya…
Türk Lirası için!
Şimdilik sadece maaşlar öyle!
Bir de emeklilik birikimleri…
Eriyip gidiyor göz göre göre…
Bilimin, bilginin, aklın, medeniyetin yerine sürekli “milli” kavramlar yerleştiriyorlar.
Irkla, soyla, soydaşlıkla, marşla batıyoruz!
***
“Dava” diyor birileri, kendisi Ankara’dan “atama” ile Başbakan olarak görev yaptığını unutarak…
Gördük sizin davanızı!
Ne zaman tüm siyaset “kan, vatan, millet” üzerine odaklansa, bu ülkenin gençleri göç etmeye başlıyorlar.
Güneyde iş arıyorlar yana yana!
Çok daha “hesaplı” diye domuz pişiriyor, tercih ediyor kimi insanlar evinde…
Hiç abartmıyorum…
***
Yıllarca çalış, çabala, uğraş, didin, “milli para” dedikleri Türk Lirası üzerinden bir tasarruf planı ile yoksullaş…
100 bin TL’lik İhtiyat Sandığı birikiminin son 10 yılda, yıllık döviz karşılığında kaybı 30 bin Sterlin’in üzerinde… 200 binse 60 bin sterlin…
“Milli dava” bu!
Bir avuç ayrıcalıklı makam paylaşacak, mülk üleşecek, menfaat bölüşecek diye ne yurdumuz kaldı, ne haysiyetimiz…
Geleceğimiz kalmadı en önemlisi…
İrademizi çiğnediler, özgürlüklerimize göz koydular şimdi!
***
Maaşlar dışında hayat dövize dönüşüyor.
“Türk Lirası yüzünden, insanların onca senelik birikimi yok oluyor, bu mağduriyeti nasıl gidereceğiz” diyemiyorlar.
Ağızlarını açamıyorlar müsaade almadan…
***
Şimdi siz 6 bin 100 lira maaş alan birine bir ay nasıl yaşayacağını anlatınız.
O zaman görürüm “dava”nızı!
Maaşının yarısı benzine giderken…
Et girmezken evine…
Kamusal hizmet almak eziyete dönüşürken…
Demokrasi ve irade hiçleşirken…
Anlatınız…
Yüzünüz, cesaretiniz ve kalmışsa eğer haysiyetiniz…
Güneyde iş aramak
Güneyde deli gibi iş arıyor insanlar…
Euro maaş var, istikrarlı bir para birimi, siz uyurken cebinizden ve hayatınızdan eksilmiyor.
Garson olsanız, müsteşar maaşına denk geliyor…
Kıdemliyseniz, ‘KKTC Cumhurbaşkanı’ kadar kazanabiliyorsunuz.
Elbette “avantaları” ve “örtülüsü” dışarı!
***
Kıbrıs Cumhuriyeti koşullarında iş arıyor genç, yaşlı pek çok insan…
Elbette adanın güneyine geçebilenlerden söz ediyorum.
Toplumun bu kesimini “gözden çıkarmışlar” zaten…
Herkes de güneye geçemiyor.
Unutulmasın, adanın kuzeyinde yaşayan ve nüfusun en az yarısını oluşturan bir kitle güneye geçemiyor.
Asıl “rehine” pozisyonunu onlar yaşıyor!
İki yanlı bir milliyetçiliğin acımasızlığı var üzerilerinde…
***
“İki devletli” dedikleri yapıda, iki devlet, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye!
Övündükleri siyaset bu!
Kıbrıslı Türkler ya Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki hakları için uğraşacak ya da Türkiye Cumhuriyeti’ne ilhakı seçecek.
KKTC yurttaşlığı da TC’nin “iç vatandaşlığı” yerine geçecek.
Pratik bunu gösteriyor.
Kıbrıs ülkesinde eşit ve kurucu irademizle bir ortaklığa ve dünyaya ulaşmaya karşı çıkıyorlar.
Tek bir kurtuluş var: “Kıbrıs, ortak yurt, ortak gelecek.”
“Kıbrıslı Türkler itaate ve boyun eğmeye dayalı soydaşlık muhabbetini bir kenara bırakıp kendilerini Kıbrıs ülkesinin yurttaşları olarak yeniden yaratmalıdırlar” diye geleceği işaret etti, Niyazi Kızılyürek…
Bundan korkuyorlar!
Ecele faydası yok elbette…
Bloke!
“Doktorlar, polisler, cezaevi, mahkemeler üçüncü dünya ülkelerinden gelen öğrencilerle(!) bloke olmak üzere. Ekonomiye büyük getirisi var diyorsunuz ama ya hesabınızı yanlış yapıyorsunuz ya da size yanlış veriler iletiliyor…” diyor bir Başhekim.
Abidin Akbirgün yalan da söylemiyor.
Ne standart var, ne de kriter…
Denetim derseniz, ne gezer!