“Eleman sıkıntımız var. Yetiştirdiğimiz elemanlar da kamuya gidiyor. İktidardaki partinin kurultay seçimlerinde, bir iki personelimizi kamuya kaptırdık.”
“Maalesef yetkililer, başta da Başbakanımız diyor ki işsiz kişileri aldık ama hayır bizim yanımızda çalışan ve işte annesi-babası veya kayınpederi, ailesinden birisi ilgili köyün veya bölgenin delegesidir diye işe alındılar.”
“Ülkenin geleceği böyle kurulmaz. Kıbrıs’ta işsizlik var diyorlar ama bu nasıl bir işsizlik, biz eleman bulamıyoruz.”
“Son dönemki Lefkoşa Belediye süreci gerçekten şunu gösterdi ki siyaset kesinlikle bizim insanımızın düşünce yapısının yansımasıdır.”
“Son 1.5-2 yılı daha yapısal reformlarla geçirseydik, daha yakın gelecekte daha iyi şeylerin olmasını sağlayabilirdik. Siyasi çekişmeler bir sürü şeyi erteletti memlekette…”
“Kayıt dışılık var, kaçakçılık var. Güney’den yapılan et kaçakçılığının veya mal kaçakçılığının hatti hesabı yok. Bunları yapan kişiler rant elde ediyor, ülke kaybediyor.”
“Siz kendi hesabınızı yapmalısınız. Bunu yapamayan çok insan oldu ve battı. Başka insanları da batırdılar, çok zarar verdiler.”
“Faiz sınırlandırılmalı. Bir tavan olması lazım. Siz yüz bin lira aldığınız bir krediyi eğer beş sene ödeyemezsiniz de 1 trilyon olur, bu kabullenilecek bir şey değil…”
DİLEK ÖNCÜL (EKONOMİ SOHBETLERİ)
Bu hafta İlkay M. Genç Ltd’deyiz... Şirketin Genel Müdürü Mustafa Genç’le hem kurumsallaşma yolunda olan Genç yapı marketi hem de ülkenin durumunu ele alıyoruz. Dürüst ticareti kendine ilke edinmiş aile şirketi, geniş bir ürün yelpazesine sahip…
Yenidüzen: Öncelikle firmanızı tanıyalım...
Mustafa Genç: Şirketimiz bir aile kuruluşudur. En büyük özelliği çok eski bir kuruluş olması. 1959’dan bugüne kadar ayakta durabilmek ve ilerleterek gidebilmek büyük başarı. Bizim övündüğümüz şey ne siyasetten ne de herhangi başka bir yerden rant elde etmeden, devlet kredisi kullanmadan, hep ticaret yapıp para kazanıp onu tekrardan işe yatırıp işi ilerletmek. Sadece Sanayi Bölgesi’ndeki yerimizin toprağı devletindir. 50 küsur senelik yapının içinde çok büyük mücadeleler var. Dedem 1959’da şirketi kuruyor, 4 sene sonra şehit ediliyor ve babam 16 yaşında küçük bir hırdavat dükkanını devralıyor. Çocuk yaşta, bu işi yapacağım diyor ve bir sürü mal alıp satarak, köyleri gezerek, yurt dışına gidip fuarları gezip yenilikler getirerek bu işi yapıyor. Babam çok inançlı ve güçlü bir kişiliktir. Bizleri Amerika’da okuttu. Ben 1999’da döndüm, 7kardeşim Mutlu da 2001’de döndü. Biz de işin içinde büyüdük. İşin hem zorluklarını hem güzel yanlarını hep yaşayarak gördük. Yarım asır büyük bir mücadele var, tarih var ve tabii ki onun da getirdiği bir güç ve birikim var. Böyle bir yapıyı, üçümüz, yaklaşık 10-12 senedir hep beraber çalışarak güç birliği ve iş bölümü yaparak daha iyi yerlere getirmek için uğraşıyoruz. Personel sayımız son 12-13 yılda 3 misli arttı, ciromuz aynı şekilde 2-3 misli arttı, yatırımlarımız, iş yeri sayımız %50 arttı. Kazandığımızı ülkeye ve işe yatırdığımız için bunun karşılığını alıyoruz. Bugün 3 şehirde 6 iş yerimiz var. Ayrıca tüm bölgelerde hırdavatçılara, yapı marketlere dağıtım yapıyoruz.
“Kriz yönetimi önemli”
YD: Bunca yıl ülkemiz koşullarında ayakta kalabilmek zor olmalı...
Genç: Bir sürü krizler geçirdik. Krizler olmadan da, krizlerin içinde de ayağımızı yorganımıza göre uzatırız. Genelde kriz döneminde bizim gibi güçlü firmalar çok fazla kan kaybetmez çünkü kriz dönemi bir sürü hesabını kitabını iyi yapamayan firmaların piyasadan elenmesi tekrardan talebin bize yönelmesini sağlar. Krizi iyi yönettiğimiz için de işlerimiz çok geriye gitmez. Son dönemde özellikle 3 yıldır kurumsallaşma adına biraz daha fazla yatırımlar yaptık. Personele eğitim, iş yeri yöneticilerinin belirlenmesi-yetki dağılımı. Bir aile şirketiyiz ama herşeyi patrondan sorulan bir aile şirketi yapısını terkettik. Daha ideal, daha kurumsal bir yapıya geçmek için büyük çaba ve para harcıyoruz. Prim sistemleri yarattık, başarı ile ödüllendirme yapıyoruz. Günümüzde şirket gelirini arttırmadan zam vermek mümkün değil. Çalışanlara eğitimle biraz vizyon katıp şans vererek extra satışlar, extra gelirler elde edebiliyorsunuz. O motivasyon unsurunu kullanmak için herkes daha farklı bakabiliyor yaptığı işe. Bu tür olumlu şeyler son dönemlerde hem sektörümüzde hem ülkede daha iyi yere getirdi şirketimizi. 2011 yılında Türkiye’de de bir firma kurduk, Genç International. Şu an Türkiye’de iki büyük markanın distribütörlüğünü yapıyor firmamız. Tüm Türkiye genelinde de 200 tane alt bayii oluşturduk. Burdaki yapımızı, tecrübemizi ve vizyonumuzu daha büyük bir pazarda da kullanalım, değerlendirelim ve orda da ilerleyelim dedik. Kendi ayakları üzerinde durur şekle geldi. İnşallah önümüzdeki bir iki senede hızlı şekilde büyüyüp iyi bir şeyler yakalayacak.
YD: Sektörünüzdeki sıkıntılar neler?
Genç: Eleman sıkıntımız var. Yetiştirdiğimiz elemanlar da kamuya gidiyor. İktidardaki partinin kurultay seçimlerinde, bir iki personelimizi kamuya kaptırdık. Maalesef yetkililer, başta da Başbakanımız diyor ki işsiz kişileri aldık ama hayır bizim yanımızda çalışan ve işte annesi-babası veya kayınpederi, ailesinden birisi ilgili köyün veya bölgenin delegesidir diye işe alındılar. Siz personelinize eğitim veriyorsunuz, bir şirkete alışma süreci var, müşteriyi tanıma süreci var ama personel böyle bir imkanı buldu mu daha düşük maaşa da olsa Devlete gidiyor. Niçin? Çünkü iş yapmadan oturuyor. Bunların hâlâ daha 2013 yılında yapıldığını görmek ve duymak bizi çok üzüyor. Çünkü bu ülkenin geleceği böyle kurulmaz. Kıbrıs’ta işsizlik var diyorlar ama bu nasıl bir işsizlik, biz eleman bulamıyoruz. Keşke, işsizliği, Devlet Planlama Örgütü anketlerle ortaya koysa; Çalışma Dairesi, Çalışma Bakanlığı daha büyük çalışmalarla ortaya koysa da biz de görsek. Bir bakın son 2-3 aydır gazetede münhal sayfalarına, sayfalar yetmiyor. Herkes deli gibi şirket satış elemanı, şöför arıyor, muhasebeye birilerini arıyor. Korkunç şekilde bir personel açığı var. İşsizlik nerde o zaman. Son dönemki Lefkoşa Belediye süreci gerçekten şunu gösterdi ki siyaset kesinlikle bizim insanımızın düşünce yapısının yansımasıdır. Hiç Ahmet’e, Mehmet’e, A Partiye, B partiye suç bulunmasın çünkü hepsi zaten yine bizim ya arkadaşımız ya akrabamız. Belediye’de bin kişi çalışır. Ailesi ile 3-4 bin kişi. Akrabalar falan 20 bin kişiye geliyor. Lefkoşa’nın o kokuşmuşlukta kalışının en büyük sebebi de halkın hiçbir tepki göstermemesi. Siz bin kişiyi Belediye’ye aldığınız zaman 20 bin kişiyi oraya bağlıyorsunuz. Herkes bağırdı çağırdı, yazdı-çizdi, hiçbir tepki gösteremedik. 20 bin kişi, gık diyemedik.
“Reçete hazır uygulamıyoruz”
YD: Ekonomik Program hakkında ne düşünüyor sunuz?
Genç: Ticaret Odası olarak Rekabet Edebilirlik çalışmamızı yaptık. Ekonomi yazar-çizerlerin fikirlerini de karşılaştırdığınızda yapılması gereken şeyler artık çok net. Hiç başka bir rapor okumaya, başka bir analiz yapmaya, bir uzman getirmeye gerek yok. Yapılacak olan bütün reçeteler, uygulanması gereken herşey hazır. Ama uygulamıyoruz, geciktiriyoruz. Belki de bu son 1.5-2 yılı daha yapısal reformlarla geçirseydik, daha yakın gelecekte daha iyi şeylerin olmasını sağlayabilirdik. Siyasi çekişmeler bir sürü şeyi erteletti memlekette. Bir de bir sürü kişi diyor ki bıraksın bizi Türkiye, ayaklarımızın üzerinde duralım. Bu akılla, bu yapıyla kesinlikle ayakta duramazsınız. Senin gelirin giderinden azsa nasıl ayakta duracaksın. Kayıt dışılık var, kaçakçılık var. Güney’den yapılan et kaçakçılığının veya mal kaçakçılığının hatti hesabı yok. Bunları yapan kişiler rant elde ediyor, ülke kaybediyor. Doğrudur ayağımızın üzerinde durabiliriz ama çok daha ciddi çalışmak lazım. Bir taraftan sendika, diğer taraftan siyaset, insanımızın Kurumlar içerisindeki ailesel ve ferdi çıkarları, memleketin geleceğinin önüne engel oluşturuyor. Kıbrıslı Türk şunu anlamalıdır; eğer bu memleketi ileriye götürmek istiyorsak mazaret üretmeyi bırakacağız. Ambargo altındayız, işte Türkiye bizi bırakmıyor demeyip doğruyu doğru olarak görüp ülke için çalışacağız. Bireysel çıkarlarla bugünü kurtarırız ama yarın karanlık kalır.
YD: Rekabet Edebilirlik Raporu’nda bürokratik engeller en üst sıralarda...
Genç: Maalesef öyle. Devlet Kurumlarında her gelen hükümet kendi yandaşını, partilisini oraya koysun diye orada 20 yıldır yetişmiş, bir yerlere gelmiş elemanı yerinden oynatıyor. Bu sefer ülkeye hizmet edecek, insanların işlerini yapacak kişiler yok oluyor. Yeni, işi hiç bilmeyen insanlar geliyor. İşler yürümüyor. İş çevresi korkunç engellerle karşılaşıyor. Ondan sonra çağrı yapıyoruz, gelin lütfen Kuzey Kıbrıs’ta yatırım yapın. İnşaat patlamasının içerisinde bürokratik engellerden bir sürü insanı kaçırttık. O iyi, parlak dönemde bu yapılandan da daha fazla yatırım yapmak için gelen insanlar vardı. O Daire onay versin, bu Kurum görüş bildirsin dedik, başka yerde daha güzel yatırım imkanları oldu, insanlar gittiler o bölgeyi kalkındırdılar. Bu iş vizyon işi. Halk, ülkeyi gerçekten düşünen, ülke için çalışan kişileri yönetime getirmek zorundadır. Bu yapının içinde herkes mi öyledir, hayır. Yanlış anlaşılmasın. Gerçekten doğruyu savunan, doğru çalışan bir kesim var ama baskın olan kesim diğer kesim ve bu sefer istediğimiz hızda ilerleyemiyoruz.
-----------------------------
“Bölge Sanayi Odası’na devredilmeli”
YD: Önümüzde Belediye seçimi var. Sanayi Bölgesi temizlenmeye başladı ama bir çok önlem geçici. Yeni Belediye Başkanı’ndan beklentiniz ne?
Genç: Hiç daha fazla geç kalmadan Sanayi Bölgesi’nin bakımı, yapımı, geliştirilmesi, temizlenmesi özerk bir yapıya, Sanayi Odası’na devredilmeli. Devlete bıraktığınızda yok arabam yok, yok personelim yok, yok kamyon bozuldu. Son dönemde hem işimizi yapmaktan geri kaldık, hem de getirdiğimiz misafire rezil olduk, müşteri gelmedi. Birçok insanın ekmek kapısı burası. Bu pisliğin içinde, yollar delik-deşik, su basıyor ortalığı, çirkef çıkıyor yerden, dükkanların önü çöp yığını; kim gelip burdan bir şey alır, bir şey yaptırmak ister. Çok kötü günler geçirdik. Şimdi de kalıcı olmayan sadece böyle bir hızlı temizlik ve tamirat makyajı ile işler geçiştirildi. Kesinlikle Belediye de Devlet de burdan elini çekmeli, Sanayi Odası’na bu bölgeyi teslim etmeli.
----------------------------------
“Ayağımızı yorganımıza göre uzattık”
YD: Ülkemizdeki ekonomik durum sizi nasıl etkiliyor?
Genç: Ekonomik durum herkesi çok ciddi şekilde etkiliyor. Çok iyi bir dönemin, ekonomik gidişatın arkasından sadece biz değil Dünya hatta komşumuz bizden daha da kötü bir krizin içine girdi. Biz izoleyiz ve Türkiye’ye bağlıyız. Ekonomik olarak Türkiye’ye gerçekten göbekten bağlıyız. Ama bu dönemde Türkiye’nin krizi diğer ülkeler kadar ağır yaşamaması bence bizim için çok büyük bir şans oldu. Tabii şu var, çok iyi bir dönemin arkasından kemer sıkma politikası uygulanması gereken bir dönem geldi. Hiçbir insan sadece Kıbrıs’ta değil, İspanya’da, İtalya’da kemer sıkmak istemez. Çünkü herkesin bir hayat standardı var, ondan daha geriye gitsin istemez. Kıbrıs’ta Annan Planı sonrası gerek inşaatlarda, gerek mal-mülk satışında yaşanan gelişmeler bir sürü insanımıza ister devlette, ister özelde çalışsın, ister köyde otursun bir gelir artışı sağladı. Bir anda müteahhitlik, ticaret yapmaya başlayan insanlar oldu. Serbest piyasa öyle bir şeydir ki birşey yapmak isterseniz, meydan sizin, kimse size engel olmaz ama hata da yaptınız mı kimse sizi korumaz. Siz kendi hesabınızı yapmalısınız. Bunu yapamayan çok insan oldu ve battı. Başka insanları da batırdılar, çok zarar verdiler. Risk analizi önemli. Biz hiçbir zaman, o patlamanın içinde de aşırı riskler almadık. Belki çok çok daha fazla mallar satabilirdik, çok daha fazla iş yapabilirdik ama ayağımızı yorganımıza göre uzattık.
----------------------------------
“Kötümser değilim”
YD: Nasıl düze çıkacağız?
Genç: Son dönemde polisin bir çok yanlışa el attığını görüyorum, bunlar çok olumlu şeyler. Çünkü eğer bu memleketi adam etmek istiyorsak en üst yerde adalet olması lazım. Herkes yanlış, yalan yaparsa yargılanacağını, ceza alacağını bilmeli. Amerika niçin Amerika, İngiltere niçin İngiltere. Son dönemde Türkiye de adalette, hukukta reformlar yaptı. Kuzey Kıbrıs’ta daha gelişmiş, daha çağdaş, daha huzurlu bir ortam yaratmak istiyorsa burda yaşayanlar, kesinlikle adaleti en üst seviyeye çıkarması lazım. Sabıkası olan kişilerin temiz kağıdı alıp devlete girdiğini duyduk. Bunlar çok çirkin şeyler. Bunlar bu ülkeyi öne götürmez. Tam tersi siz adaleti sağlayacaksınız ki ülke doğru insanlarla öne gitsin. Hata yapmış yanlış yapmış insanları siz sokarsanız doğru gitmesi gereken sistemin içine, o sistem kötü olur. Borcunu ödemeyenler için yapılan uyugulamalarda da eksik var. Her hapise girecek olan veya yargılanan da faiz mağduru değil. Siyasiler dedi ki ben adamı çekini ödeyemedi diye hapise mi göndereceğim. O zaman biz 50 senedir yaptığımız dürüst, doğru yolda, günü gününde ödemesini yapan, sorumluluklarını yerine getiren şirket olmayalım. Herkes kursun bir şirket, dolandırsın batırsın, ertesi gün başka bir şey kursun, devam etsin. Siz yanlış yapan ile doğru yapanı ayırmalısınız yoksa bizlerin de gücü kırılır, piyasa allak-bullak olur. Tabii ki faiz sınırlandırılmalı. Bir tavan olması lazım. Siz yüz bin lira aldığınız bir krediyi eğer beş sene ödeyemezsiniz de 1 trilyon olur, bu kabullenilecek bir şey değil. Ama şu an hapishaneye girmesi gereken insanlar sadece faiz mağduru değil. Altına çok pahalı araba çekiyor ama borcunu ödemiyor. Bunları siyasilere bırakmamak lazım. Türkiye’de Odalar Borsalar Birliği, devletin denetimi altında özerk bir yapı kurdu. Kredi Sicil Kurumu var. Bütün iş insanları orda derecelendirilecek, sicili olacak. Çek yasağını kaldırdılar Türkiye’de ama sen kötü niyetle çek yazıp ödemezsen bir daha hiçbir banka sana borç vermeyecek. Bir şeyi yaparken altını da doldurmak lazım. Ticari mahkemeler de kurulmalı. Mahkemeye gidiyoruz alacağımız için, 1-1.5 senede sonuçlanıyor dava. Çünkü aynı mahkeme cinayete de bakıyor, hırsızlığa da bakıyor. Mahkemeler uzmanlaşmalı. Kısacası ekonomi ve adaleti düzenlemek için yapılacak olanlar ortadadır. Artık icraat zamanıdır. Şu an biz doğru şeyleri yapmaya başlasak beş senede ancak güzel yerlere geliriz. Bu ülkede çalışırsak üretirsek, doğruları yapıp kokuşmuş siyaseti, kişisel çıkarları bir kenara bırakırsak kesinlikle bu ülke gelişir. Gelişmemesi için hiçbir sebep yok. Ama bu anlayışta değiliz henüz. Herkes kendi çıkarına bakıyor. Yalan-dolanla, yanlış beyanlarla, birbirimizi kötülemeyle, kuyu kazma ile hiçbir şey olmaz; olmadığını da gördük. Ancak kötümser değilim. Hazır olan reçeteleri uyguladık mı, ülkenin geleceği de ekonomisi de kesinlikle aydınlık. Yeter ki bunu görelim ve uygulayalım.