İşsizlik az gelişmiş, gelişmekte ve hatta gelişmiş ülkelerin bile henüz tam olarak çözemedikleri bir sorun… Ne var ki özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin, işsizliğin yanı sıra çözmeleri gereken önemli bir sorunu daha var: İş kazaları…
Geçtiğimiz haftalarda basın-yayın organlarında yer alan haberleri şöyle bir aklınızdan geçirirseniz iş kazalarının ülkemizdeki çalışma hayatının en önemli sorunlarından birisi haline geldiğini fark edebilirsiniz.
Bu alandaki literatüre baktığımızda, iş kazaları ile ilgili şu bulgulara ulaşabiliriz. İş kazalarının;
- %18’inin mekanik faktörlerden (makine, cihaz, vb),
- %19’unun çalışanlara bağlı faktörlerden (dikkatsizlik, uykusuzluk, alkol alarak işe gelme vb),
- %63’ünün ise ilgili iş kolunda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmamadan kaynaklandığını belirtilmektedir.
Bizdeki iş kazalarının, yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan işçilerden kaynaklanma oranın %63 oranın çok daha üzerinde olduğu düşünenlerdenim. Çünkü bu olgulara ilaveten denetimsizlik, yeterliliğe ve belgeye dayalı bir çalışma yaşamı ve personel istihdamının olmaması bu oranı artıran en önemli etkenlerin başında gelmektedir.
Rahatlıkla fark edebileceğiniz gibi iş kazalarının birinci dereceden temel nedenleri; çalışanların yeterli bilgi ve beceriye sahip olmamaları, içselleştirilmemiş iş güvenliği tutumu ve bu anlamdaki davranış yoksunluğundan kaynaklanmaktadır. Özetle iş kazalarının temelinde “cahil cesareti” olduğu söylenebilir.
Kişilerin davranışlarının kontrol altına alınması, belirli hareket tarzlarını, ihtiyaç duyacakları tutum ve davranışları kazandırılması eğitimin işidir. Dahası bireyin uğraş alanı olan işle ilgi eğitimi yanında genel eğitim düzeyi de iş kazalarının önemli bir parçasıdır. Bu anlamda iki temel unsur dikkate çekmektedir. Birincisi, genel eğitim yeterli düzeyde olmayan işçilerin, hayatlarını sürdürebilmek adına ağır ve tehlikeli işlerde çalışmayı kabul etmesi ve mesleki risklere daha fazla maruz kalmasıdır. İkincisi ise, eğitim düzeyinin yetersizliğinin yapılan işte var olan mesleki risklerin farkına varmayı engellemesidir. Ne yazık ki ülkemizdeki iş kazalarının temelinde bu olgu yattığı da gün gibi ortadadır.
Sonuç olarak yapılması gereken belli aslında;
- Tüm iş kollarında (özellikle ağır ve tehlikeli işlerde) çalışanların mümkün olan en üst düzeyde örgün eğitim almış olmalarını sağlamak,
- Her bir iş kolunda günün ihtiyaçlarını karşılayabilecek bilgi, beceri ve tutumları kazandıran bir mesleki ve teknik öğretim anlayışına geçmek,
- Belgelenmiş yeterlilik ve normlara dayalı iş yeri ve işçi istihdamından taviz vermeyen yaklaşımlarla, sürekli denetimi içeren bir çalışma yaşamı yapısı kurmak…
Eğitim, her anlamdaki iş kolunda profesyonelleşmeyi sağlar. Profesyonelleşme ise, işçinin kaza yapma riskini azaltacağı gibi, ürettiği ürün ve hizmette kaliteyi de artırır. Bir reklam filminde söylediği gibi; “eğitim şart”…
Biliyor muydunuz?
Çocuklarımız Hangi Oyunları Oynamalı?
Bugünkü bilgilerimize göre öğrenme, beyinde bir değişiklik meydana getirmektir. Başka bir ifadeyle, bir çocuk ne kadar çok şey öğrenirse beyninde o kadar çok ve belirgin izler oluşur. Bu izlerin de en kalıcıları oyun oynarken gerçekleşir. Çünkü çocuklar bu sırada oynamakla öğrenmek arasında ayrım yapmazlar, oynarken öğrenirler. Çocuklar oyun oynarken kurallara uymayı ve aynı zamanda diğer oyuncularla birlikte kuralları değiştirmeyi öğrenirler. Yoğunlaşmayı ve bütün güçleriyle bir hedefe doğru çalışmayı denerler. Diğerini dışarıda bırakmadan kazanmayı da, kaybetmeyi de, mutlu olmayı ve saldırganlaşmadan öfke veya başarıyla baş etmeyi öğrenirler. Oyun oynarken kendilerini sosyal bir toplumun parçası olarak yaşarlar, kurallara göre davranmayı öğrenirler. Sorumluluk ve dayanışma, saygı ve adalet duygusu geliştirirler. Duyularını geliştirir, kaslarını, hareketlerini ve becerilerini alıştırırlar.
Peki, ama çocuklar artık hangi oyunları oynuyorlar? “Lingiri”, “pirili” ya da “beş taş”… Yoksa bunlardan daha farklı oyunlar mı? Ne yazık ki sokak oyunlarının yerini artık dijital oyunlar aldı. Hem apartman duvarları ile örülen kentsel yapılaşma hem de teknolojik gelişme elektronik oyunları kaçınılmaz kılıyor… Artık hemen her evde en az bir tane; cep telefonu, bilgisayar, oyun tableti (PSP), oyun istasyonu (play station) veya benzeri dijital cihaz var. Bir de bunlara internet bağlantısı eklenince korkunç bir dijital oyun dünyası evlerimizin içine giriyor.
Günümüzde; 1 milyarın üzerinde kişi dijital oyun oynuyor. İnsanlar giderek daha küçük yaşta elektronik oyunla tanışıyor (4-5 yaş). Tek bir oyuna ait (Angry Birds) yıllık ekonomik sektör 75 milyar doları buluyor. Facebook kullanıcıların %80’i bu siteyi oyun oynamak için kullanıyor…
Galiba yapılması gereken şey, anne-babalar olarak onlarla oyun oynamaya vakit ayırmaktır. Onları bu dijital dünyadan biraz olsun uzak tutacak gerçek oyunlarla buluşturmalıyız. Nasıl yaparız bilemiyorum ama yapmak zorunda olduğumuza hiç kuşkum yok…
Aklınızda Bulunsun
Usta Öğreticilik Kurs Duyurusu
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Mesleki Teknik Öğretim Dairesi Müdürlüğü ve Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odası işbirliğiyle Usta Öğreticilik Kursu açılacağı duyuruldu.
Usta Öğreticilik Belgesi almak isteyen ustaların bu kursa katılmaları gerekmektedir. Duyuruda, kursa katılmak isteyen ustaların Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkârlar Odasına başvurmaları gerektiği duyuruldu.