İş kazaları arka arkaya geldikçe ve bunların ölümlü olanları basına düştükçe bir ilgi oluşuyor.
Sert ve keskin ifadelerle bezenmiş sendika bildirileri, bazı köşe yazıları, o an hükümette kim görevliye onu suçlayan açıklamalar yapılıyor.
Bazı işveren kuruluşlarından üzüntü ifade eden ve gerekli tedbirlerin alınacağını söyleyen açıklamalar da yapılıyor.
Hükümetler ise suçlanan olarak savunma da içeren ve tedbirler çerçevesinde gerekenin yapılacağı kapsamında açıklamalar yapıyor.
Bir müddet sonra bazı denetim uygulamaları ve cezalar da basında yer alır.
Peki bu nereye kadar sürer?
Bir başka ölümlü iş kazasına kadar.
Soma'da yüzlerce işçinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan o felaketin ardından toplumsal vijdan, yalnız Türkiye içinde değil, evrensel olarak sızlamıştı.
Belli tedbirlerin alındığı haberlerini okuyoruz.
Ancak bizde ilginçtir ki ölümlü iş kazalarından sonra yapılan siyasi parti, sendika ve sivil toplum açıklamaları ile medyada yapılan yorum ve haberlerde bir konuya hemen hemen hiç değinilmemektedir.
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ YASASI
Bu da " İş Sağlığı ve Güvenliği " yasasıdır. Bu yasanın uygulamaya sokulması ve buna dayalı olarak önlemlerin alınması ya da tedbirlerin alınması noktası bu açıklamalarda yer almaz.
Eğer yeterli değilse, geliştirilmesi talebi de yok.
Ne acı, bırakın yetersizliğini, söz konusu yasa ve bunun çıkması süreci dahi hatırlanmaz.
Bu yasa, 14 Temmuz 2008'de Meclis'ten geçti.
İş yerlerinin güvenliği, işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili pek çok unsuru çağdaş anlamda söz konusu yasa içinde taşımaktadır.
Bu yasada İşverenin ve İşçinin sorumlulukları ve yükümlülükleri açıkça belirtilmiştir.
Söz konusu yasa, 14 Temmuz 2008'de Meclis'ten geçer geçmez, dönemin Hükümetine, Çalışma Bakanına ve CTPBG'ye dönük büyük bir karşı kampanya başlatılmıştı.
Dönemin kimi işveren kuruluşları, onların yöneticileri CTPBG'yi çok ağır dille suçlayan açıklamalar yaptılar.
Halk indinde kimi " dost" görünen ağızların da eşliğinde, özellikle Çalışma Bakanı'na dönük dedikodu kampanyaları başlatılmıştı... Ne " kahramanlardan" bu odakların yaymak istedikleri temelde lakırdılar duydum...
O günlerde bu odaklar, kendileri ortaya çıkmadan, rezalet düzeyinde paralı ilanlarla basında bir de kampanya başlattıydı...
Bu karşı kampanyanın parti içinde etkisi olmadığını söylemem, gerçeği gizlemem olur.
Hükümete karşı başlatılan bu kampanyaya, " karga denize düştü, sorumlusu sizsiniz" yaklaşımına dayalı saldırıları yapan, kimi sendika liderleri de ayni dönemde, başka ağızlarla dahil oldular.
Bu konu popülist yaklaşımlarla ele alınmadığı için ayni rahatlık yine oluştu. Özellikle CB seçim kampanyası içinde yapılanlar ile seçim bittikten sonra oluşan "suhulet" bu konuda tekrarlanan yeni örnek oldu.
Popülizme sonuç almak için düşünsel, siyasal yaklaşımları önemsizleştirenlere bunlar örnek olsun...
O günlerde, bu yasaya dönük yapılan ve "vahşi kapitalizmin" sözcülüğü temelinde yapılan saldırılara karşı, bir iki sendika ve esnaf hariç cevap dahi verilmedi.
Siyasi tehdit ve kaos kısmi sonuç verdi.
Bu yasa çerçevesinde hazırlanan Tüzüklerin geçirilmesini biraz geçiktirdik.
Ama onları da sonuçta parti içinde ciddi insanların desteği ile geçirdik...
O günlerde, özellikle yasanın 11. ve 23. Maddelerine dönük sert eleştirileri, "anden ane " sonuç çıkartıp da yapan bazı iş merkezleri, bu yasaya karşı en büyük karşı kampanyayı yapıyorlardı.
MALiYET SAÇMALIĞI
Buna bağlı olarak söz konusu yasaya dönük o günlerde yapılan bir eleştiri vardı ki akıllara seza idi.
Bunların "maliyetleri" artıracağından söz ediyorlardı
Bakın, şimdilerde ölümlü iş kazalarının olduğu bazı iş yerleri, bu maliyet artışı lafazanlığını örgütleyenlerin sorumluluğundadır.
Bu nasıl bir mantıktır öyle?
İş güvenliği ve çalışanın güvenlikli çalışması için alınması gereken tedbirler, maliyetleri mi artırır?
Peki onlara soralım?
Bir inşaatın yapım sırasında çökmesi. Tonlarca, demir, çimento ve kalıpın bitmesi. Ölümlü veya çalışanın ağır yaralanmasına yol açan bir iş kazasından sonra üretimin durması.
Polis, Çalışma Bakanlığı soruşturmaları. O işyerinde, o çalışanın iş arkadaşlarının, müdürlerinin ve diğer insanların üzüntü ve vijdanlarında bu olayın yol açtığı yıkım ve yorgunluk.
Basında o işyeri ve işveren için çıkan haber ve yazılar....
Ölene ,onun ailesine karşı yüklenilen vijdani ve maddi yükümlülük, bunların görünür ve görünür olmayan pek çok maliyeti, iş güvenliği için alınacak tedbirlerin maliyetinin yanında devede kulak kalmaz mı?
Evet kalır.....
Maliyet hesabı yapanlara şunu söylemek gerekir.
Bu yasanın öngördüğü düzenlemelerin yapılması, iş yerlerine prensiplerin ve kurumlaşmanın yerleşmesini getirir.
Uyduruk işverenliği ortadan kaldırır. Yani bu temelde ciddiyeti ve kurumlaşmayı getirir iş alanlarına...
Ayrıca, Çalışanın kendi güvenliğine uygun eğitiminden tutun, iş güvenliğine, kuralları ile uyması, o işyerine dönük onun hem bağlılığını, hem de verimliliğini artırır.
Üstelik tek bir insanın canının, sağlığının, vücut bütünlüğünün kaybının toplumsal ve bireysel maliyeti, para ile ölçülemeyecek bir büyüklüğe sahiptir.
İşte böylesi tantanalardan sonra Meclis'ten geçen söz konusu yasa, ne acıdır ki şimdilerde, ölümlü iş kazalarından sonra dahi, sendika ve siyasi parti açıklamalarında yer almıyor.
Medyada bu konu hemen hemen hiç yer almıyor.
Çünkü hafızalarda hala, bu yasa çıktıktan sonra bazılarının reklam gücünü kullanarak savurdukları tehditler yer etmiştir.
Evet hakkını yemeyelim.
Yasanın kendisine dönük açıklamaları Çalışma Bakanı Sayın Aziz Gürpınar ifade etti.
Evet, söz konusu yasa ele alınmalıdır.
Ticaret Odası, Sanayi Odası, Müteahhitler Birliği artık bu yasanın gereklerini yerine getirmenin çağdaş ve kurumsallaşmış bir yapının gereği olduğunu görmelidirler.
Sendikalar, kısır dar zümresel çıkarlar kavgası yanına, bu ve benzeri konularda etkin baskı unsuru olmayı da almalıdırlar.....
Siyasi güçler kısır tartışmalar yerine, bu ve benzer konuları siyasi çalışmaların odağına almalıdırlar.
Meraklısı internetten bir okusun söz konusu yasayı.
Eğer gereksiz ise kaldırılsın. Ama değilse ki değil, herkes yaşama geçmesi için buna sahip çıksın.
Bu yasalar ve konular" beytambal" mal gibi ortada kalırsa daha çok ölüm olur.