Önce, okulda sus-konuşma…
Sonra kolej sınavında kaldıramayacağın yüklerin altı ezil…
ÖSS, YGS, LYS, GCE, IGCSE ve daha birçok kısaltmadan oluşan plansız, programsız bir geleceğe doğru kanat çırpmak için sınavlarla cebelleş…
Bunların hiçbiri olmazsa yine de gel üniversiteli ol. İhtiyaçların, yeteneğin ve isteklerin çok önemli değil, diplomalı ol ama aynı zamanda işsiz de ol…
Her türlü yanlışa rağmen; bir taraftan ait olduğun kültürün kimliğine ait özellikleri kazanmak için uğraş, diğer taraftan da dünyadaki büyük ailenin bir parçası ol…
Ve eğer başarabiliyorsan genç ol…
Bütün bunlara rağmen ne harikasın genç kardeşim… Ne güzeldir genç olmak. Perde açılırken senaryoyu değiştiren insanlara; “dur bir dakika bu oyunda başrol benim” demek… Ne güzeldir; hep bir ağızdan ve yılmadan; biz koordine edilmek istemiyoruz demek…
Gençliği tanımayan bir anlayış istemiyoruz demek. Çünkü bu anlayış gençliğin ne olduğunu ya da ne olmadığını bilmeyen, tanımlayamayan ve ona uygun yaklaşımları gösteremeyen bir anlayıştır.
Gençlik, geleceğe havale edilen bir yaş grubu değildir. Zaten gençlik, bir yaş sorunu veya atlatılması gereken bir dönem de değildir. Çünkü gençlik bugünün ta kendisidir…
Gençlik, sürekli aktif ve dinamik olma halidir. Gençlik dürüstlüktür, doğruluktur; kandırılmaya karşı tahammülü olmayan bir yaklaşımdır. Gençlik, müdahale edilmiş adetlerin, transfer edilmiş törelerin, uydurulmuş senaryoların kabul görmediği bir yerdir. Gençlik, ne istediğini bilmenin en heyecanlı kısmıdır… Gençlik, böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek diyebilmektedir…
Oysa gençleri yöneten anlayış bu olgulardan çok uzaktadır. Toplumsal hizmetlerin, hizmet edilen kesimin ilgi, istek ve ihtiyaçlarını dikkate alma zorunluluğu yok sayılmaktadır. Eğitimde öğrencinin, hastanende hastanın, gençliğe yönelik uygulamalarda gençlerin ne görüşleri, ne ihtiyaçları ne de isteklerini dikkate alan yok... Ne yazık ki; Kıbrıs Türk Toplumunu ve bu toplumu oluşturan tüm bireyleri özne yapan, onları merkeze alan yönetim anlayışından çok uzakta bir yönetim yaklaşımıyla karşı karşıyayız…
Gençleri, onların isteklerini ve onların geleceğe bakışını görmeyen bir anlayışın yaşaması mümkün değildir. Eğitime, kültüre, spora, gençliğe kısacası bu toplumun dünü, bugünü ve yarınına çok daha geniş bakabilen anlayışlar istiyoruz…
Aslında büyük bilim insanı Albert Einstein bu durumu izah eden ifadeyi yıllar önce söylemişti: “problemi yaratan beyinlerle, aynı problemi çözmek mümkün değildir.” Öyleyse biz bu beyinleri “is-te-mi-yo-ruz” demek, ne güzelmiş…
--------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Şimdi Ne Olacak?
İki eğitim sendikası Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ve Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) tarafından, 2014 yılında Hala Sultan İlahiyat Koleji hakkında Yüksek İdare Mahkemesi’nde açtığı davalar sonuçlandı.
Yüksek İdare Mahkemesi, Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin ‘müfredatının yasa dışı’ olduğuna karar vererek, ‘Eğitim Bakanlığı’nın okulun faaliyete geçmesiyle ilgili iki yıl önce aldığı idari kararı yetkisiz bularak’ iptal etti.
Esas soru şimdi ne olacak?
Bir hukukçu değilim ancak bir eğitim bilimci olarak söyleyeyim; nur topu gibi bir eğitim sorunumuz daha oldu… Üstelik öyle pek de kolay çözülebilecek bir sorun gibi de durmuyor…
------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
YÖK’den Kalite Artırımına Yönelik Önemli Bir Adım Daha
YÖK tercih kılavuzunda çok önemli iki değişikliğe de imza atıyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın bu konudaki açıklamaları şöyle:
Bu sene merkezi sınavlarda üniversitelerin mezunlarının başarılarını belirteceğiz. Adaylar, tercih etmeyi düşündükleri üniversitelerin o programından mezun olanların başarılarını artık görebilecek. Örneğin tıp fakültesini tercih edecek bir aday gitmeyi düşündüğü üniversitenin tıp fakültesi mezunlarının, o programdaki akademisyen sayısı dışında, merkezi sınavlardaki başarılarını da görebilecek. Kılavuzda şunlar olacak: Programın adı, öğrenim süresi, puan türü, genel kontenjan, özel koşullar, başarı sırası, ek puan başarı sırası, en küçük puan; prof, doçent ve yard. doç. sayısı; programın akredite olduğu kurum, (o üniversite mezunlarının merkezi sınavdaki başarılarını gösteren) merkezi sınav sonuçları, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Diş Hekimliği Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Adalet Bakanlığı Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı, Kamu Personel Seçme Sınavı...
Devreye sokacağımız diğer yenilik ise üniversitelerin programlarının hangilerinin akredite edilip edilmediğine dair bilgi. Bu bilgi üniversitelerimizi bir yarışa, kalitede rekabete yöneltecek. Üniversitelerimiz bunun için verdikleri eğitim öğretimi daha da iyileştirme yolunda gayret sarf edecek. Verilen eğitimin YÖK’ün dışından bağımsız kurumlarca değerlendirilmesinde büyük yarar var. Bu süreç programların niteliğinin yükselmesini de peşi sıra getirecek.