İşçi, işveren, iflas

Cenk Mutluyakalı

İşçinin “yaşayabileceği” ücret, işverenin “ödeyemeyeceği” rakama gelmişse eğer bunun adı toplumsal iflastır.

İşçiye az, esnafa çok oluyor asgari ücret!
Biri yaşamak için can çekişiyor, bir diğeri ödemek…

İşçi, emekçi, çalışan, üreten insanlar mevcut asgari ücretle mutlu olamazlar.
Hele kirada yaşıyorsa, imkansız!
Aç kalmazlar belki ancak kahırla ve ezgiyle yaşarlar; uzaktan bakarlar, yerinirler…

7 bin lira iyi bir ücrettir.
Eğer ödenebilirse…
Eğer hayat pahalılığı artmazsa…
Eğer işsizlik ve kayıt dışılık körüklenmezse…

İşçinin özlemini duyduğu ücret, çoğu işletme için ödenemez bir rakama gelmiştir. Esnaftan, çok da büyük olmayan işletmelerden, aslında çoğunluktan söz ediyorum. Korkuyorum gerçekten…
Slogan atmak kolaydır, yüzleşmek zor!

*  *  *

Esnafın ve mütevazi işletmelerin, hele de yüksek kârlılığı olmayan kurumların destek programları yaratılmadan bu ekonomik krizi atlatabilmesi mümkün değildir.

Asgari ücretteki artış işsizlik sarmalına dönüşmemelidir.

Eşit işe eşit ücret ve adil gelir dağılımı için bu ülkenin kaynakları hakça paylaşılmalı ve rasyonel bir ekonomi politikası uygulanmalıdır.

Asıl tehlike, asgari ücret artarken, hayatın da olağanüstü pahalı olmasıdır. Böyle bir durumda alım gücü değişmeyecek ve büyük bir yanılsama ortaya çıkacaktır.

Fakirleşeceğiz, cebimizde daha fazla para varken!

Birbirimizi kandırmayalım.
Alım gücünüz gerçekten artmadığı sürece salt maaşınızın artması suya rakam yazmaktır.
Kaybolur!

Bu zemin çürüktür!
Enflasyon ve kur hepimizi yiyecek.

Üstelik asgari ücrette yapılan yeni düzenleme ile birlikte, kamu ve emekli ücretleri de yeniden hesaplanacak.
Bütçe açığı malum!
Daha da büyüyecek.

“Türkiye’den para gelecek” sözleri sağ ve sığ siyasetin malzemesi olmaktan öteye geçmeyecektir. Hep de oradan gelecekse, talimat ve itaatle denkleşecektir hesap…

*  *  *

Borcuna borç kredisine kredi büyüten bireyler ve işletmeler, haciz baskısı altında ve tefecilerin insafında yaşıyorlar.

Kirli paranın giderek arttığı, yasa dışı işlere ve kayıtsızlığa kaçışın çoğaldığı bir gerçeklikle yüzleşiyoruz.

Uluslararası hukuk, siyaset ve ticaretin içine girmeden, dünyanın onayladığı birleşik Kıbrıs’a ulaşmadan ve bu uydu(ruk) devletten kurtulmadan olmayacak.
OL-MA-YA-CAK!

Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder” der George Orwell…

Gerçeklerden uzaklaştıkça, nefret ve öfkeyle yaşıyoruz, gün be gün, çok daha fazla…

Hesapsız, umarsız, kendimizi kandırarak!