Kıbrıslıtürkler’in “İşçi Salih” diye tanıdığı Salih Mehmet, Larnaka’dan Londra’ya Larnaka Uluslararası Havaalanı’ndan gidişini kaleme aldı… Hayatını Londra’da sürdürmekte olan İşçi Salih arkadaşımızın sosyal medya sayfasında paylaştığı İngilizce olarak kaleme almış olduğu bu ilginç yazıyı, okurlarımız için Türkçeleştirdik. Salih Mehmet, şöyle yazıyor:
“Londra’ya Larnaka Uluslararası Havaalanı’ndan geldim…
Londra’ya uçuşumdan önce Larnaka’da bir hafta geçirdim. Larnaka’dayken, pek çok Kıbrıslı arkadaşım benimle temas kurarak beni ziyaret etti. Belki de onlara “kardeşlerim” demeliyim, arkadaşlarım değil! Kesinlikle onlar benim düşmanım değildir, ben de onların düşmanı değilim!
Onlarla harika bir hafta geçirdik… 1974’ten bu yana ilk kez barışçıl bir Kıbrıs’a kendimi bu kadar yakın hissettim!
Kalacağım yeri, halen Larnaka’nın Kiti kasabasında yaşayan Maratovuno göçmeni arkadaşlarım Yulia ve İlia ayarladı.
Londra’ya gideceğim gün ise, uzun yıllardır arkadaşım olan Aretemiz eşlik etti bana havaalanına kadar… 1974 Ağustosu’nda genç bir oğlandı ve köyü Angastina’dan kaçmak zorunda kalmıştı…
Birlikte British Airways gidişler masasına doğru yürüdük, ben de pasaportumu ve biletimi uzattım.
Check-in masasında iki genç Kıbrıslı hanım vardı… Tüm evraklarımı onlara uzattım, herşeyi düzgün biçimde doldurmuş olduğumu zannediyordum.
Bu hanımlardan birisi belgelerimi kontrol edince, belgelerimden birinin düzgün doldurulmamış olduğunu farketti… Ben şok, panic ve çaresizlik içindeydim… O anda, orada o sorunun çözülebileceğinden emin değildim, belki de geri gidip bu formları doldurup başka bir gün oraya tekrar gitmem gerekecekti…
Bu kibar genç kadınlardan birisi, masadan uzaklaşarak eksik dökümanlarımı belirlemek için daha ileriye geçmemi istedi. Söylediği gibi yaptım. Telefonumdaki dökümanlarımı incelerken, Kıbrıs’ın neresinden olduğunu sordum.
Bana İngilizce olarak yanıt verdi: “Annemle babam Vadilili’dir, Vadili şu anda Türkiye’nin işgali altındadır” dedi.
“Evet, Vadili’yi biliyorum” diye yanıt verdim kendisine.
Sonra babasının adını sordum. “Pavlos’tur” diye yanıt Verdi…
Ona tekrar sordum: Ninenin adı nedir?
“Urania” dedi bana.
O zaman ona bir soru daha sordum:
“Andrikkos diye bir amcan var mıdır?”
Merakla doğrudan yüzüme bakarak “Evet” dedi, kim olduğumu ve ailesini nereden tanıdığımı merak ederek. Ve evet, bir Kıbrıslıtürk olduğumu biliyordu…
Bu noktada artık altıncı hissim onun benim gençlik arkadaşım olan Andrikkos’un (Pavlos’un kardeşi) yeğeni olduğunu söylüyordu…
Aynı zamanda Fekkos ve Urania’nın torunu olduğundan da neredeyse emindim, onları 12 yaşımdan beridir tanıyordum.
Sonra ona akrabalarıyla çocukluk hatıralarımdan söz ettim kısaca… Özellikle amcası Andrikkos’la olan hatıralarımdan… 13 yaşında inşaatlarda birlikte çalışıyorduk. (Şimdilerde o yaşta çalışmak yasaktır)…
Sohbet etmeye çok zamanımız yoktu çünkü kendisi görevdeydi ve gidiş yolcularının işlerini yapmak üzere arkadaşının yanında masadaki yerine dönmek durumundaydı…
Tam olarak tamamlanmamış belgelerimi doldurmak için eliden geleni yapmaya söz verdi. Bunları internet üzerinden yaptı ve çıktısını alarak benim seyahatime devam etmemi sağladı. Böyle bir zorunluluğu yoktu ama yaptı bunları! Kişisel isteğiyle bunu yaptı… Son derece özgün ve yardımsever bir insandı!
İşte bu genç ve kibar hanımı böyle tanıdım, çocukluk arkadaşımın yeğenini – ailesiyle vahşi 1974 savaşı ardından hiç temasım olmamıştı… O savaşta pek çok masum insan hayatını kaybetmişti…
Temmuz 1974’te ben ve onun babası, bu kirli ve tehlikeli çatışmada, karşıt taraflardaydık. Şanslıydık ki her ikimiz de hayatta kalabilmiştik…
Pek çok Kıbrıslı, bizler kadar şanslı değildi… Binlercesi hala “kayıp”tır…
Temmuz ve Ağustos 1974, tüm Kıbrıs için bir felaket dönemiydi… Her iki toplumdan Kıbrıslılar’ın ezici çoğunluğu evlerinden edilmişti, doğdukları topraklardan ve kendi evlerinden uzakta başka yerlere yerleşmek zorunda bırakılmışlardı. Pek çoğu da Avrupa’ya ve başka batılı ülkelere göç ederek yeni bir hayat kurmayı umdu savaştan sonra… Ben de Kıbrıs’ı daimi olarak terkedenlerden biriydim…
Bugünün bölünmüşlüğü 1950’li yıllardan beridir “aşırı görüşlü” örgütlere destek sağlayan “dış” güçlerin eseridir.
İç savaşa girişen tek ülke biz değildik. Dünyada benzer durumda pek çok küçük ülke vardır.
Yurdumuzda atlattığımız tüm travmalara ve kan dökülmesine karşın ben hala eğer o şans bize verilirse, “yerli” Kıbrıslılar’ın barışçıl, egemen ve tüm Kıbrıslılar’a refah getirecek bir Kıbrıs’I kurabileceklerine kuvvetle inanıyorum.
Her iki toplum da aynı acıyı çok uzun süreden beridir yaşıyor…
Her iki toplumdaki aşırı milliyetçi gruplar azınlıktadır ve yurdumuzda daimi bir barış için ağlayan çoğunluğu temsil etmiyorlar…
1950’li yılların ortalarından beridir “hayali” politikalar “oluşturulmuş” ve “empoze” edilmiştir dış güçler tarafından, sırf bizi bölmek için… Ve ne yazık ki bunlar başarılı olmuştur!
Pek çok yabancı diplomatın adı, trajik Kıbrıs savaşına karışmaları nedeniyle uluslararası basında yazılmıştır.
Kıbrıs’taki iki toplum yüzyıllardan beridir adayı uyum içinde paylaşmaktaydı…
Her iki toplum da uygardır ve dış müdahale olmaksızın, kendi sorunlarını çözebilecek kapasiteye sahiptir.
Dış destek olmaksızın, her iki toplumdaki “azınlık” aşırı milliyetçi gruplar, bizleri uyuşturup da silahlı çatışmaya sürükleyecek başarıyı elde edemezdi…
Larnaka Uluslararası Havaalanı’nı, Urania’nın yardımseverliği nedeniyle hayatımın sonuna kadar hatırlayacağım… Bu zayıf, koyu renk saçlı, Vadilili kibar genç kadını hatırlayacağım – onun yetişkin ailesini çok iyi tanıyordum…
Son nefesime kadar da barışa inanmaya devam edeceğim, Urania’nın kibar tavırları da bu inancımı güçlendirmiştir!!!
Salih Mehmet – 21.3.2021”
Maraş’ın “kayıp” kütüphaneleriyle ilgili yazımız, yankı yarattı… Elinde kitap olan bazı Kıbrıslılar, bunları sahiplerine iade etmeye çalışıyor…
Sahibini arayan kitaplar, fotoğraflar…
Aşağı Maraş’ta bir evde çöpe atılmak istenen bazı kitapları tesadüfen bulan bir Kıbrıslıtürk, bu kitapları sahiplerine gönüllü olarak iade etmek üzere harekete geçti… Bunu tetikleyen ise, Maraş’ın “kayıp” kütüphaneleriyle ilgili yazımız oldu…
Bu yazımız gerek Kıbrıslıtürkler, gerekse Kıbrıslırumlar arasında yankı yaratırken, elinde kitap ve fotoğraf olan bazı Kıbrıslılar’ın bunları sahiplerine gönüllü olarak iade etmeye çalışması, son derece insancıl bir hareket olarak takdir edilmesi gerekiyor… Sosyal medyadan elde ettiğimiz bilgilere göre, gönüllü biçimde iade edilmek istenen kitaplar arasında ansiklopediler ve fotoğraflar da bulunuyor. Sosyal medyada yayımlanan kitapların resimleri ve fotoğraflar sonucunda, sahipleri bulundu… Koronavirüs gerekçesiyle getirilen sınırlamalar hafifleyince, eminiz kitaplar ve fotoğraflar sahiplerine gönüllü olarak iade edilebilecektir…
LAPTA-KARAVA’DAN BİR KIBRISLITÜRK, KİTAP SATMIŞ…
Öte yandan bize ulaşan bir Kıbrıslırum okurumuz, Mitsos Marangoz’un “kayıp” kütüphanesinden bazı kitapları, Lapta-Karava’dan bir Kıbrıslıtürk’ün, Kıbrıs’ın güneyinde bulunan bir eskiciye/antikacıya sattığını, bunun izini süren bazı Kıbrıslırumlar’ın ise sözkonusu şahsa yıllar önce ulaştıklarını söyledi. Kıbrıslırum okurumuzun anlattığına göre, sözkonusu Kıbrıslıtürk, Marangoz’un kütüphanesinden bazı kitapları “okka usulü” kendisine giden bazı Kıbrıslırumlar’a sattı. Buna göre “en ince kitapları beş Kıbrıs Lirası, orta kalınlıkta kitapları on Kıbrıs Lirası ve en kalın kitapları da yirmi Kıbrıs Lirası”ndan satışa çıkaran sözkonusu Kıbrıslıtürk, kitapların içeriğiyle ilgili herhangi bir bilgiye sahip değilmiş, yalnızca elde ettiği bu “ganimet”ten kar elde etmeye çalışmaktaymış… Kitapları sahibine gönüllü biçimde iade etmek ise asla düşündüğü bir şey değilmiş…
Bir yanda insancıl düşünen Kıbrıslıtürkler, bir yanda da şu veya bu şekilde elde ettiği ganimetlerden kar elde etmeyi geçmişte düşünmüş olup bunu gerçekleştirmiş Kıbrıslıtürkler – ne yazık ki bu tablo geçmişte kalmış bir tablo değil… Günümüzde dahi böyle durumlar görülebiliyor…
Oysa yapılması gereken şey, her iki taraftan insanların, şu veya bu şekilde ellerine geçmiş fotoğraf, kitap ve aileler için çok büyük manevi değere sahip bu tarz şeyleri, hiçbir karşılık beklemeksizin, insancıl biçimde sahiplerine iade etmeye çalışmak olmalı…
“MARANGOZ’UN BAZI KİTAPLARINI ARŞİV’DE GÖRDÜYDÜM…”
Bu arada bizi arayan bir diğer Kıbrıslırum okurumuz, barikatlar açıldıktan sonra bir ara Girne’deki Milli Arşiv’de Mitsos Marangoz’a ait bazı kitapları görmüş olduğunu söyledi ancak Milli Arşiv’de Marangoz’a ait kaç kitap olduğunu bilmediğini belirtti.