İşe ve yat Serhat!

Serhat İncirli

Bir yığın gerekli ama bir yığın da gereksiz bilgi…
Mesela en gereksizden başlayalım; “Bugünlere kolay gelinmedi. Bu halk çok büyük acılar çektikten sonra bu devleti kurabildi”…
Kim demiş?
Tatar!
Fotoğraflarda saçlar beyaz…
Ama Londra’ya giderken boyamış, şimdi “kahvemsi”…
Ettiği laf da saçlarını boyaması da gereksiz bilgi…
Haaa ettiği lafın en ilginç yanı mı?
Bu halk çok büyük acılar çekti diyor ya, kendisi o halkın içinde değildi ki!
Ayrıca, bu halk, o devleti kurduktan sonra, acıları daha da artmadı mı?

-*-*-

Türkiye’de “yakalandığı iddia edilen bombacı” ile ilgili olarak hiçbir mahkeme kararı olmaksızın, suçlanan bazı örgütler var… 
Hatta Amerika’yı mutlak sorumlu gösteren bakan bile var…
Peki ya bu bombacı kadın; “bombacı” değilse?
Veya evet bombacı bu kadınsa ama radikal dinciyse?
Allah korusun!

-*-*-

Bu arada Amerika, PKK ve YPG bu patlamayı birlikte mi gerçekleştirdi yoksa “korkutmak amacıyla birilerinin kurgusu mu söz konusu?”
Kafam karıştı!

-*-*-

Ve aklıma takılan konuyla alakalı son bir soru; “Taliban, Afganistan’da şeriat uygulamaya başladı…
Şimdi diyorum ki, 2023’ün ortasından sonra, darısı Türkiye’nin başına mı?”
Çok mu abarttım?
Sürpriz olmaz!
Hey erkekler, sakalları – takkeleri hazırlayın…
Hey kadınlar, kapanıyoruz!

-*-*-

Ve yine aklıma takıldı, acil durum hastanesi de kaçak inşaattı ama hadi o hastaneydi, ses çıkaran çok olmadı, ses çıkaranı da kolay susturdular…
Külliye de izinsiz değil mi?
İzinsiz!
Yani kaçak inşaat!
Aciliyeti de yok üstelik!
Ve açık bir kültür faşizmi örneği!
Peki, ne demek lazım?
Bu ülke sorma gir hanı mı?
Bu ülke yasadışı mı?
Bu ülke, Dingo’nun ahırı mı hanı mı?

-*-*-

Ve bir şey daha çok aklıma takıldı…
Lefkoşa Türk Belediyesi’nin toplu taşımacılık izinleri, yani “T” izinleri zamanında satılmış… 
Belediye toplu taşımacılık yapamıyor!
Kaçak inşaat yapılıyor da, belediye neden kaçak toplu taşımacılık yapamıyor?
Polis ceza mı yazacak?
Aynı polis külliyeyi neden mühürlemiyor?
Yasal yetkisi yok da ondan mı yoksa mühürleyecek müdürün rütbelerini cız bız mız kız hız mı?

-*-*-

Ve gelelim esas meseleye…
Haddimi aşarak soruyu sayın yargıçlarımıza sormak istiyorum; her hangi bir avukat da yanıtlarsa kabulümdür…
Soru şu: 
Bu Pazar günü ava gideceğim. Av ruhsatı çıkarmadım. Çok pahalı. Yakalanır ve mahkemeye çıkarılırsam, “kardeşim koskoca külliye kaçak, yasadışı… Hiçbir şey yapmıyorsunuz. 2008’den beri tek bir kekliği olmayan benim gibi ısgarta bir avcıyı mı içeri sokacaksınız?” 
Evet sorum bu kadar!
Yoksa hiç hakkım yok mu?
İki olay bir birinden farklı mı?
Kaçak külliye uygundur ama kaçak av uygun değil midir?
Kafama takılmıştı, kafamı karıştırdı…
Neyse, siz üzmeyin tatlı canınızı!
Izgarası çok güzel, yiyin patlıcanınızı!

-*-*-

Son soru: Kıb – Tek’i soyuyorlar, dosta, sevdiklerine ihalesiz akaryakıt taşıma işini veriyorlar… Borcu biriktiriyorlar… Sonra Kıbrıslı deyişiyle “ayıptır söylemesi ama bize kaktırıyorlar”. 
“Ödemiyoruz!” diye bir kampanya başlatıp, “gittiği yere kadar keserlerse kessinler” deyip, elektriksiz yaşamaya katlanabilir miyiz?
Zaten her yer karanlık!
Ve eskiden elektrik mi vardı!
Yoksa, “işe ve yat Serhat” mı?
Doğru!
Milletin lüksüne müdahale etmemek lazım…
Yaşasın külliye, yaşasın Anavatan Türkiye, da gene!


Eşit ve egemen mi?
Domuz ölünüzün körü!

Güney Kıbrıs’ta CYENS diye bir “şey” var… 
Evet bir “şey”…
“Mükemmellik Merkezi” deniyor adının altında…
Avrupa Birliği’nden, Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nden aldığı maddi katkılarla çalışmalarını yürütüyor…
11 – 23 Kasım tarihleri arasında, Avrupa Komisyonu’nun katkıları ile S+T+ARTS adlı proje kapsamında Sanat ve Teknoloji Festivali düzenledi…
Bu festivale, saydıklarımın yanında Institut Français, Avusturya Büyükelçiliği, Lefkoşa Belediyesi ve bazı özel kurumlar maddi katkıda bulundu… 

-*-*-

Ve ortaya, muhteşem bir “festival” havasında “sergi” kalabalığı çıktı…
Bu sergi kalabalığının yanında, canlı performans, müzik gibi etkinlikler de düzenleniyor…
Neredeyse 100 civarında kişi veya grup, eserlerini ya da performansını sergiliyor…

-*-*-

Bu 100 kişi içerisinde kızım da var…
Kızımla eserinin sergilendiği binaın önünde fotoğraf çektirdik… 
Florenza Deniz İncirli İngiltere’de uluslararası ilişkiler ve tarih eğitimi sonrası, yine aynı ülkede antropoloji ve filmcilik üzerine master eğitimini tamamladı.
Belgesel benzeri 11 dakikalık bir film hazırladı…
Kıbrıs’taki trenlerle ilgili…
Belgeselimsi çalışmanın adı “What we have left” yani “elimizde ne kaldı”…

-*-*-

Gittim, gezdim gurur duydum…
Haaa, bunları övünmek veya kızımı övmek için mi yazıyorum?
Asla!
Öyle bir şey yapsam zaten kızım çok kızar, “babaaaa” diye de çığlıcığını yapıştırır!

-*-*-

Bir: Sanata, sanatçıya, üretime, bilime, teknolojiye verilen önem…
İki: AB ve Avrupa Komisyonu başta olmak üzere, alınan maddi destek…
Üç: Devletin ve belediyenin ağırlığı ve tabii ki hissedilen varlığı…
Dört: Dünya’nın dört bir yanından katılımcılar…

-*-*-

Bizde mi?
Türkiye’den isteyin, “Cuma namazına gidene bisiklet” versinler!
Üzgünüm ama öyle!

-*-*-

Ve çözümsüz kaldıkça Kıbrıs sorunu, bizim yukarıda saydığım kurumlardan uzaklığımız daha da açılacak… 
Daha yalınız, daha kimsesiz ve haliyle daha sefil kalacağız…
Haaa “sizden” olmadığımızdan dolayı, başvursak da işe giremeyeceğiz… 
Çare mi?
Çocuklarımız göçsün!
Sizinkiler de müdür olsun!

-*-*-

Ohhhh ne güzel!
Eşit ve egemen devlet mi demiştiniz?
Ve de gözlemci!
Domuz ölünüzün körü!