“Hükümet” olarak anılan UBP-DP-YDP ortaklığı basın toplantısı düzenledi ve defalarca “işgal”i anlattı.
- İşgal…
- İşgal…
- İşgal…
Tarihsel aşinalıkla dudaklarımıza pelesenk bu sözcüğü, onların ağzından böylesine yüksek sesle ve sıklıkla duymaya alışmamıştık.
***
Basın toplantısının sonunda soru alınmadı.
“Meclis Başkanı” hitabı ile sevindirdikleri çok mühürlü vekil, kabahat işlemiş bir çocuğun utangaç yüz hatlarıyla yerinde kalktı, yürüdü, gitti.
Hepsi de öyle yaptı.
Duymak istemedikleri sorular vardı muhtemelen…
Yanıtını veremedikleri sorular…
İçlerini yakan sorular…
Utandıran sorular…
- “Meclis hukukçularından görüş istediniz, madem bu görüşü tanımayacaktınız, neden istediniz?”
- “Yüksek Mahkeme Başkanları’nın bile geçersiz dediği oylarla kendinizi nasıl başkan ilan ettiniz?”
- “29 vekilinize güveniyorsanız niye açık, temiz, sarih bir seçim yapmıyorsunuz?”
İnsanının yanıtı olmayınca, soruya da tahammülü olmuyor.
***
- İşgal…
- İşgal…
- İşgal…
Muhalefet dün gün boyu Meclis’teydi.
“Hükümet” dışarıda…
Meclis Başkan Vekili kürsüde oturuyordu.
Belki bugün tersi olacak…
Belki yarın, öteki hafta…
Kimi gerçeklerse hep hatırlanacak.
“Cumhurbaşkanı” nasıl seçildi biliyoruz.
Başımıza vura vura…
Beyaz Ev’e çağrılmıştı vekiller…
Büyükelçi, komutanlar, MİT şefi…
Unutmuyoruz…
“Başbakan”ın nasıl atandığını biliyoruz.
Henüz parti başkanı değildi o dönem…
Bakanlar nasıl belirlendi biliyoruz.
Kurultay’ı biliyoruz.
Biliyoruz “Villa Fırtına”dan kimler geldi, kimler geçti.
“Meclis Başkanı” seçimini biliyoruz.
Gün, gece, sabah, akşam, 15 tur…
***
- İşgal…
- İşgal…
- İşgal…
“Taşınmaz Mal Komisyonu” sonrasında “Taşınır Meclis Komisyonu” kurulur mu şimdi?
Takas ya da iade yaparız.
Zorlu…
Kutlu…
Ziya…
Sırada ne varsa…
***
- İşgal…
- İşgal…
- İşgal…
Meclis kürsüsüne bir değil üç kişi oturursa ne olur?
Nihayetinde iç tüzükte böyle bir şey yazmıyor (!)
“Hukukçuların hukuksuzdur görüşüyle hukuksuzluk ortaya çıkmayacağını” anlatıyor, kendine “Başkan” dendikçe sevinen vekil!
Böylece kendine “devlet” denen “kktc”de bir gün daha geçiyor.