İsias Davası’nda tatsız kimi gelişmeler yaşanıyor.
72 canı almış bu otel…
Bugüne kadar yayımlanan tüm bilirkişi raporları insan kalbinin ve bilimin kabul etmeyeceği onca kusuru, ihmali, sorumsuzluğu, denetimsizliği, göz yummayı, hileyi ortaya koymuştu.
Şimdi yeni bir rapor çıktı ortaya…
Gazi Üniversitesi imzalı bu rapor sonrasında iki tutuklu “tahliye” edildi.
İki isimden biri, Efe Bozkurt.
Otel sahibi ailenin en küçüğü….
Bir diğer isim “İnşaat Mühendisi.”
Hani otuz beş evladımıza yaşam alanı bırakmayan kum yığınının mühendisi…
Apartmanı otele çeviren statik hesabın da imzacısı…
“Tahliye” kararı suçsuz bulundukları anlamına gelmiyor elbette…
“Tutuksuz” yargılanacaklar…
Yine de yeni bir rapor, yeni bir karar, bu süreç ve imzacılar mide bulandırıyor.
***
Gazi Üniversitesi’nin yeni raporunda belediye için “kusursuz” sonucu çıkıyor.
İnşaatta onca kusur varsa, bunu denetlemekle yükümlü, “yapı ruhsatı”nı onaylayan, her aşamasında denetim yükümlüğü bulunan belediye nasıl kusursuz oluyor?
Yapıda kusur yoksa çocuklarımız nerede?
Meseleyi yine “kader, kısmet, alın yazısına” bağlamayınız sakın!
***
Gazi Üniversitesi raporu altında “siyasi rozetli” bir ismin imzası da konuşuluyor…
İsias Otel ailesinin siyasi nüfuzu hep endişe kaynağı olmuştu zaten…
Unutulmasın, bu meselede bir “nüfuz”un karşısında bir “ülke” var!
Türkiye’de yargı bağımsızlığı zaten sorunlu…
Dünya biliyor, görüyor, raporluyor.
Hepsi bir yana “İsias Davası”nın açık, şeffaf, adil olmasını istiyoruz.
***
Otelle ilgili yeni raporun tam da “seçim” öncesi yayımlanması…
İki ismin serbest bırakılması…
Hani sokak deyimiyle “huylandırıyor” insanı…
***
“Biz Türkiye gerçeğini biliyoruz, adaletin sökülüp alınması gereken bir hak olduğunu da biliyoruz” diyor hem bir hukukçu, hem her yeni güne evladının özlemiyle uyanan bir anne olarak Pervin Aksoy İpekçioğlu…
“Her gün insanlığı öldüren bir Türkiye gerçeği ile yeniden karşılaşıyor ve yeniden öğreniyoruz” ifadelerini kullanıyor, en son gelişmeleri yorumlarken…
“Onlar da öğrensinler, adalet er ya da geç sağlanacak…”
***
6 Şubat’ın yıl dönümünde uzun uzun konuşmalar yapmıştı protokol…
Yine milliyetçi saplantılara girilmiş, masum çocukların toprak olan sevinçleri düşmanlık öğretilerine alet edilmişti…
“İsias Davası”na dair hassasiyet ve kararlılık hep gündemde tutulmalı…
Söz değil eylem önemli olan…
Yapanın yanına kalmamalı…
İbretlik bir ceza çıkmalı ortaya…
***
İsias Otel sahiplerinin bu sonuçta ağır sorumluluğu vardır elbette!
Ama sadece onlar değil…
Göz yumanlar… Denetlemeyenler… Yapı güvenliği için sorumluluk almayanlar… “İmar barışı” diyerek affedenler… İnsan canı üzerinden ranta eşlik edenler… Hepsi ödemelidir bedelini… Kamu görevlileri de profesyoneller de siyasiler de…
Adaleti söküp almak için kararlılık zamanı şimdi…
Unutmadan, gündemden düşürmeden, affetmeden…
Erkekler için kota!
Dikkatimi çekti.
CTP Girne Gençlik Örgütü seçiminde “erkekler” için kota kullanıldı.
Hani geçmişte siyasette “kadın kotası” denirdi ya…
Çünkü genelde kadınların sayısı azdı.
“Cinsiyet Kotası”na dönüştü bu tanım zamanla…
Tüm seçilmiş birimlerde eşitlik sağlanması için…
CTP Girne Gençlik Kongresi’nde ilk kez şahit oldum, kadınların sayısı fazla olunca, kimi erkek adaylar, yönetimde “kota” ile kendilerine yer buldular.
İyi gelişmeler bunlar.
Ülke olarak halen çok gerideyiz çünkü...
Bakanlar Kurulu’nun tümü erkek…
Orada sorun cinsiyet eşitliğinin de ötesinde malum!
Belediyelerde 18 başkanın sadece 1’i kadın…
Meclis’te ülke nüfusunu yansıtan bir temsiliyet yok.
***
CTP Gençlik’te Girne ilçe başkanlığını devralan Dünay Laçin Soyal’ın sözleri ile “Kadınların gücü ve liderlik kabiliyeti, toplumumuzun her alanında daha fazla temsil edilmeyi hak ediyor.”
Kantin açmak!
Bir ailenin, iş insanının, hayırseverin, ihtiyaçlı bir okula “kantin” inşa etmesi elbette önemlidir, anlamlıdır, değerlidir.
Ancak bir kantini o ülkenin “Başbakanı”nın açması komiktir!
Son dönemde “Büyükelçi” de “Başbakan” ile yarışıyor.
“Aslı varken temsili olana gerek yok” der gibi!
Haklarını yemeyelim, üç de bakan katıldı ayrıca açılışa…
Her daim yazarım, gösteri ne kadar büyürse, hakikat o denli küçülür!
İşin aslı avaracılıktır!
Kıbrıslı sözüdür, “Avaracı popaz, sağları gömer!”
Ne yazık, yapacak pek başka işleri de kalmadı.
Kıbrıslı Türkleri ada yarısına hapseden “siyaset” dedikleri “garabet”in ardından, gezip gezip kurdele kesiyorlar.
Dünyayla ilişki yok, diplomasi yok, görüşme yok.
Gösteriş, laf, reklam dışında ne var, söyleyiniz.
Bir “kurdele” telaşıdır gidiyor böylece!
Bir de “sahtelik” geçidi!