Niki Marangu’nun, “Karşı Kıyıya Geçenler” adlı şiir kitabı okurların beğenisine sunuldu. Kitapta, ön kapak görseli olarak Marangu’nun kızı, ressam Katerina Attalidu’ya ait sulu boya resim kullanıldı. Attalidu, söz konusu resimde, annesi Niki Marangu’nun bahçesini ve oradan kopardığı çiçekleri resmetmiş. Vazodaki çiçeklerin yanı başındaysa, okuru bir güvercin selamlıyor.
Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümdeki şiirleri, İngilizce üzerinden Gürgenç Korkmazel; ikinci bölümdeki şiirleriyse, Yunanca asıllarından Ahmet Yıkık çevirdi. Kitapta, ayrıca, Korkmazel tarafından Niki Marangu’ya mektup mahiyetinde yazılan metinler de yer alıyor. 2013’te Mısır’da geçirdiği araba kazasında yaşamını yitiren Marangu’yla arasındaki dostluğu ve onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdiği metinler bunlar. Ayrıca, Yıkık tarafından kaleme alınan eleştirel bir önsözle, kitabın yaşam bulma süreci okura aktarılıyor. Bu bağlamda, “Karşı Kıyıya Geçenler”, sıradan bir şiir kitabından öte bir işlev kazanıyor; şiirler ve düzyazıların birlikteliği, okura, varsıl bir yazın zevki vadediyor: Mektup, anı, eleştiri ve şiir ele ele tutuşuyor... Ancak, yapıtın en önemli özelliği, kuşkuşuz, Marangu’nun şiirlerinin Türkçe olarak ilk defa bir kitap(çık)ta dolaşıma çıkması. Kim bilir, bölünmüş adamızda, şiirin birleştirici sesine kulak vermek, barışa varmak için katedilmesi gereken yolu kısaltmaya katkı koyar belki. Edebiyatın temel işlevlerinden birinin, bu dünyada, türlü türlü sıkıntılardan bunalan insana umut aşılamak olduğunu unutmamak gerek...
Korkmazel, kitapta Niki Marangu’yu şöyle anlatır: “Bu coğrafyadaki bütün çiçeklerin adını bilirdi Niki. Şiiri, buralarda yazılan ölüme en uzak şiirdi belki de. Batan güneşlerin, doğan dolunayların, eski ve otantik eşyaların, yeni keşiflerin peşinde koşardı. Gerçek bir şairin nasıl yaşaması gerekiyorsa öyle yaşadı Niki.
Gitti – şimdi ne olacak Lefkoşa’ya?”
Yıkık’sa, Marangu’nun poetikasını şu sözlerle betimler: “Başat güdüsü ‘merak ve hayret’ duygusundan beslenir Niki Marangu şiirlerindeki söyleyicinin. ‘Şimdi’ ile ‘geçmiş’ arasında kavisler çizerek yaşam yolculuğunu sürdürürken kaynağını umut ve yaşama coşkusundan alan ışığı izlemekten tarifsiz bir haz duyar ve bu hazzı okuyucuyla paylaşmak için can atar.”