“İskele’de her 10 öğrenciden 4’ü Türkçe veya İngilizce bilmiyor”

Ülkenin köklü sendikaları; Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ile Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), eğitimde kangrenleşen sorunları YENİDÜZEN’e anlattı, çözüm önerileri sunuldu.

Ertuğrul SENOVA

Ülkenin köklü sendikaları; Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) ile Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), eğitimde kangrenleşen sorunları YENİDÜZEN’e anlattı, çözüm önerileri sunuldu.

KTOEÖS Başkanı Ozan Elmalı ile KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş; deprem riski nedeniyle boşaltılan okul binalarının akıbetinden; TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından Mağusa’da inşa edileceği açıklanan ilahiyat kolejine, Türkçe ya da İngilizce bilmeyen yabancı öğrencilerin yaşadıkları sorunlardan; Türkiye’den gönderilen öğretmenlere kadar pek çok konuda değerlendirmede bulundu.

Deprem riski nedeniyle boşaltılan okullar konusunda konuşan Maviş, tadil edilip Eylül ayındaki yeni döneme yetiştirilebilecekleri konusunda ciddi şüpheler yaşadığını söyledi, “Tüm binalar yapılacaksa 2 milyar TL, yüzde 50’si tamir edilecekse 25 milyon TL’lik bir bütçeden bahsediliyor. Biz böyle bir bütçe ayrıldığına dair haber almadık” dedi. KTOEÖS Başkanı Ozan Elmalı ise “Bir an önce ikinci aşamaya geçilip ileri tetkikler yapılmalı, hangi adımlar atılacaksa şeffaf şekilde ortaya konmalı” diyerek, hükümete şeffaf ve gerçekçi olma çağrısında bulundu.

Sağlıklı okul binalarına ihtiyaç varken, Mağusa’ya ilahiyat koleji açılacak olmasına ilişkin konuşan Elmalı, “Mağusa’da bir BEAL, bir Fen Lisesi yok. Laik eğitim için gereken yatırımı yapmıyor, aileleri teşvik ediyorsunuz” dedi. KTÖS Genel Sekreteri Maviş ise muhalefetten söz istedi: “Bugün reddettiği ilahiyat kolejini, yarın iktidara geldiğinde laik bir okula dönüştürmeli.”

Farklı ülkelerden Kıbrıs’ın kuzeyine gelen ancak Türkçe veya İngilizce bilmeyen öğrencilerin yaşadıkları sorunlara ilişkin konuşan Maviş, sendika olarak yaptıkları araştırmaların sonuçlarını aktardı: “45 farklı milletten, toplam 1800 yabancı öğrenci var. İskele’de, her 10 öğrenciden 4’ü, Türkçe ya da İngilizce bilmiyor.” Maviş, çözüm önerisi olarak, Atatürk Öğretmenler Akademisi’nde, yan dal olarak eğitilecek özel öğretmenlerin bu çocukları eğitmesi gerektiğini söyledi.

Elmalı ise,  “Bekirpaşa Lisesi’nin nüfusu 800, Türkçe ya da İngilizce bilmeyen öğrenci sayısı 300. Çeteleşmeler başladı, İranlılar farklı, Ruslar farklı, Ukraynalılar farklı çardaklarda oturuyor” diyerek, bu sorunun sürekli ötelendiğini belirtti; çözüm olarak bir an önce hazırlık sınıfları oluşturulması gerektiğini vurguladı.

Son olarak Türkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyine gönderilen öğretmenlerle ilgili konuşan her iki isim de, gelen öğretmenlerin ihtiyaç fazlası, işsiz diploma sahibi yurttaşların istihdam beklediği bölümlere yerleştirildiğini söyledi. Elmalı, “Sizin mezunlarınız varken Türkiye’den öğretmen getirilmesi anlamsızdır. İhtiyacımız yok” derken, Maviş ise, “Türkiye’den gelen öğretmenlerin bağlı oldukları esas makam TC Elçiliği’nin Eğitim Müşavirliği. Müşavir Hızır Aktaş’ın, gelen öğretmenlerle ilgili Eğitim Bakanından daha fazla yetkisi var” ifadelerini kullandı.


YENİDÜZEN: Okul binalarının depreme karşı dayanıklılık konusu bir süre gündemde kaldı, bir liste çıkarıldı, sonra ileri tetkik yapılacak dendi, süreç durdu. İleri tetkik süreci ne durumda? Yol haritası oluşturuldu mu?

“Deprem riski nedeniyle boşaltılan okulların tamir edilip yeni döneme yetişeceği konusunda ciddi şüphelerim var”

Burak Maviş: “Eğitim Bakanlığı, her konuda olduğu gibi bu konuda da şeffaf değil. İki öğretmen sendikası, okulların durumuyla ilgili ne rapor oluşturulmadan önce ne de sonra herhangi bir toplantıya çağrılmadı. Bize bilgi sadece KTMMOB ve İMO’dan verildi. Risk analiz raporu oluşmandan hem önce hem de sonra biz bilgileri sivil toplum örgütlerinden alabildik. Raporda 835 bina, 147 bin metrekarelik bir alandan söz edildi. Değirmenlik, Dikmen, Yeniboğaziçi, Karakol ilkokulları boşaltıld, öğrenciler ya prefabrik sınıflara taşındı ya da başka okula. Risk analiz raporunda Lefke İstiklal İlkokulu, Mormenekşe, Alaniçi, Şehit Tuncer, Arabahmet gibi okulları üst sırada gördük. Bu konuda da Eğitim Bankalığından doyucu bilgi alamadık. Okullar söz konusu olduğunda verdikleri taahhüt konusunda ikinci aşamaya geçeceklerini söylediler. İlk 400 binanın ileri tetkik çalışmalarının yapılacağını, güçlendirme maliyetini ortaya koyacaklarını, hangi binaların yıkılması gerektiğiyle ilgili şeffaf şekilde bize bilgi vereceklerini söylediler. Her bir binanın 20-30 günlük süreçleri olduğunu bildirdiler. Liselerde bazı çalışmalar başladı ancak bu çalışmalar ilkokullara henüz girmedi. Ama Eğitim Bankalığı durumla ilgili herhangi bir şekilde bizlere ulaşmış değildir. Bildiğimiz tek şey, İMO ve KTMMOB, projeleri teslim ettikten sonra siyasi bir kararının gerekliliğidir. Bu kararın ne olacağını, nasıl bir yol haritası çizileceğini henüz kestiremiyoruz. Tüm binalar yapılacaksa 2 milyar TL, yüzde 50’si tamir edilecekse 25 milyon TL’lik bir bütçeden bahsediliyor. Biz böyle bir bütçe ayrıldığına dair bir şey duymadık. Endişe duyuyoruz. Eylül ayında ismi geçen okulların sağlıklı şekilde eğitim hayatlarına başlayabileceğine veya proje maliyetleri ortaya çıkan okulların zamanında bitirilip öğrencilerin de planlı şekilde eğitime başlayabileceğine dair ciddi şüphelerim var. Yeni bir okul inşaatı 6 ay demek. Bugün 6 aylık süre başladı. Eğer binaların tamiratları yetiştirilemeyecekse, çocukların hangi şartlarda eğitim alacakları konusunun şimdiden bilinmesi gerek. Eylül ayında yine aynı sorunlarla boğuşmak istemiyoruz. Maalesef okullar gündemden düştü. Daha farklı sorunlar eğitimin önüne geçti. Tekrardan eğitim ve sağlığı ön plana almamız bizleri daha güçlü kılacaktır.”

 

“Bir an önce ikinci aşamaya geçilip ileri tetkikler yapılmalı, hangi adımlar atılacaksa şeffaf şekilde ortaya konmalı”

Ozan Elmalı: “Eğitim Bakanlığı’ndan sağlıklı bir bilgi akışı yok. Tanıdığımız mimar ve mühendisler aracılığıyla, liselerdeki ileri tetkik sürecinin başladığını öğrendik. Çok geç kalınmış bir süreçtir bu. Çok uzun yıllar ihmal edildiğini uzun zamandır söylüyoruz. Biran önce ikinci aşamaya geçilip ileri tetkiklerin tamamlanması ve verilerin oluşturulması çok önemli. O veya bu şekilde bu dönem için sona geldik. Önümüzdeki yılın eğitimde nasıl başlayacağı konusunda büyük kaygılar var. Şu anda Namık Kemal Lisesi (NKL) boşaltıldı. Bir süre çocuklar okula gitmedi, sonra çadırlarda, ardından çevrimiçi eğitim aldılar. Daha sonra ise yeni açılan bir lisenin binası ile orada oluşturulan prefabrik sınıflarda eğitim görmeye çalışıyorlar. NKL binası Mağusa için önemli. Bölge halkının köklerini yansıtan bir binadır. Mağusalı için önemlidir. Ne yapılacaksa, raporlara göre harekete geçilmeli. Tekrar yıkılıp yapılacaksa, bu konuda aslına uygun yeni bir yapının ortaya konacağı anlatılmalı. Güçlendirme yapılacaksa, bu da ortaya konmalı. Bu adımlar ne kadar sürede tamamlanacak? Ortaya konmalı. Toplumun, öğrencilerin, Mağusalı’nın ne olacağı konusunu bilmeye ihtiyacı var. Bazı spekülasyonlar yapılıyor bunu da önüne geçilmesi gerek. Dr. Fazıl Küçük Endüstri Meslek Lisesi için de aynı olay söz konusu. 3 farklı yerde eğitim alıyor çocuklar. Cumhuriyet Lisesi zaten Yeniceköy’e, polis okuluna taşındı. Orada tek katlı binalar var. Nispeten çözümlendi gibi. Bunların tümü ileri tetkiklere bağlı. Raporlama yapılıp harekete geçilmesi gerek. Benzer durumda liseler var. Bu belirsizliğin netleşmesi gerek. Bunun için de harekete geçmek lazım. Gerçekçi olmak lazım. Gerçekçi olup planlamanın ortaya konması lazım. Topluma hayal satmanın gereği yok.”

 

YENİDÜZEN: Sağlıklı okul binalarına ihtiyaç varken, Mağusa’ya ilahiyat koleji açılacak olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu okulun misyonu ne olacak?

“Mağusa’da bir BEAL, bir Fen Lisesi yok. Laik eğitim için gereken yatırımı yapmıyor, aileleri teşvik ediyorsunuz”

Ozan Elmalı: “Buradaki esas sıkıntı; eğer siz hiçbir yeni okul yapmazken, mevcut okullarda 50 kişilik sınıflar oluşturursanız ve alternatifler yaratmazınız, ‘bakın Mağusa’dan çocuklar buraya geliyor’ dersiniz. Laik eğitim için gereken çalışmaları yapmıyorsunuz, yatırım yapmıyorsunuz. Olumsuz bir eğitim ortamı oluşturup aileleri teşvik ediyorsunuz. İhtiyaç varmış gibi göstermeye çalışan bir senaryo var ortada. İlahiyat meselesi toplumla dalga geçmektir. Bu toplumun ihtiyacı olan bellidir; laik eğitimin verileceği, çağdaş okullar. Bu anlayışla hareket etmek lazım. İlahiyat koleji dediğimiz okulun misyonu nedir? Din eğitimi söz konusu ise kaç hocaya ihtiyacımız var? Kaç mezun var? Mağusa’da bir BEAL, bir Fen Lisesi yok. Ortaokullarda öğrenci sayıları 40’a yaklaştı. Zaten 2 ortaokul var. Siz bu ihtiyaçları görmezden gelerek, imam hatibi topluma dayatma noktasına getirdiniz. Bu tip dayatmayla yapılacak okullara ihtiyacımız yok. Biz henüz protokolü görmedik. Gördüğümüzde netleşecek ama bu noktada bir adımın atılması, bizim şiddetle karşı çıkacağımız bir noktadır.”

“Muhalefetten bir söz istiyoruz: Bugün reddettiği ilahiyat kolejini, yarın iktidara geldiğinde laik bir okula dönüştürmeli”

Burak Maviş: “Anayasa’da devletin bir dini yok. Laik bir sistemden bahsediyoruz. İnanç özgürlüğü bakidir ve sınır da laikliktir. Eğitim Yasası da laik eğitimden söz ediyor. Okul türleri ve programları da buna uygun olarak şekillendi. Teknik liseden sanat okuluna, normal liseden kolejlere kadar okul programları mevcut. Ancak Haspolat’ta, yasalarımızda yazmayan bir okul icar edildi. Yazmadığı için de isme kolej ibaresi konarak yumuşatmaya çalıştılar. İki öğretmen sendikasının bu konuda vermiş olduğu mücadele bakidir. Mahkemelerde olan bir süreçtir aslında var olan okulun programı. Siyaset bunu bu şekilde okumamalı. Ne şuandaki üçlü koalisyonun eğitim manifestolarında ilahiyat koleji açılacağı tahüdü var, ne de Eğitim Bakanlığı’nın böyle bir politikası. TC Eğitim Bakanlığı mevcut ilahiyat kolejini devralmakla ilgili girişimler yaptı ancak başarılı olamadı. Bunları çoğaltmak istiyorlar. Kurumsallaşarak sadece Mağusa değil; Girne, Güzelyurt, Lefke’ye yayılmak isteniyor. Örnek aldıkları parti AKP bundan beslenen bir partidir. Yoksulluktan, cehaletten yararlanan; yeri geldiğinde bayrağa sarılan örgütlenme modeli üzerine çöreklenmiş bir yapı var burada. Talep denilen şey ise Fuat Oktay’ın seçimlere yönelik bir açıklaması. Mağusa’da çocuklar çadırda, bir kısmı evden, bir kısmı prefabrik sınıfta eğitim görürken; Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nin okulu nereye yapacağına yönelik İmar Yasası’na göre sorular sorduğu sırada, Fuat Oktay 28 dönümlük araziye 83 milyon TL’lik bir yatırım yapılacağından bahsetti. 700 kişilik bir okuldan söz etti. Bizim böyle bir okula ihtiyacımız yok. Bizim var olan okullarımızın yenilenmesine ve yoğun olan okulların bölünerek, artan nüfusa göre planlama yapılmasına ihtiyacımız var. Bu bizim tamamen irademiz dışında, Türkiye’den göç etmiş insanlara verilmiş bir taahhüttür. Buna karşı olmamız gerek. Dönüştürmemiz gerek. Sendikalar mücadeleyi verecek. Bir yandan NKL’yi tamir etmeyip, çocukları konteynır sınıflarda tutacaksın, diğer yandan ilahiyat koleji yapacaksın. Siz sanat okulu, meslek okulu, lise, kolej yapmazsanız, artan nüfusu zorunlu olarak bu okula yönlendirmenin yolunu açarsınız. Türkiye’de bunu yaptılar. Meslek liselerinin kontenjanlarını azalttılar, yeni okul yapmadılar, imam hatipleri çoğalttılar. 1000 öğrenci var. Sıradan lise 200 kişi alıp kontenjan dolduruyor, çocukları imam hatiplere yönlendiriyorlar. Bunu reddeden ailelerin alternatifi özel okullar oldu. Mağusaya yeni okullar yapılmazsa çocuklar ya bu okula ya da özel okullara kaydolacak. Ailelere zorunlu bir tercih yaratılacak. Siyasetten istediğimiz bir söz var. Bu hükümetle bir yol yürünmez. Muhalefet bugün reddediyoruz dediğini, hükümete geldiğine dönüştürmeli. Tekrardan böyle bir okulun kurdelesini kesecek bir muhalefet, kendi döneminde Eğitim Bakanlığı’nı aldığı bir dönemde okulun statüsünü değiştirmeyen muhalefetten bir söz istiyoruz. Bu okulları normal okullara dönüştürmeliyiz.”

 

YENİDÜZEN: Yabancı öğrenci sayısı her geçen gün artıyor. Sadece Türkçe değil, İngilizce bilmeyen öğrenciler de devlet okullarında eğitim almaya çalışıyor. Öğretmenler ne gibi zorluklarla karşılaşıyor? Sizin önerileriniz var mı?

“45 farklı milletten, toplam 1800 yabancı öğrenci var. İskele’de, her 10 öğrenciden 4’ü, Türkçe ya da İngilizce bilmiyor”

Burak Maviş: “Sınıflar içinde heterojen bir yapı oluştu. Özel gereksinimli çocuklar var, özel eğitim desteği yok kadar az. Psikolojik sorunlar yaşayan, savaştan kaçıp gelen çocuklar var, psikolojik sorunlarıyla ilgilenecek bir mekanizma da yok. Rehberlik servisleri kurulmadı, öğretmen ilgileniyor. Türkçe okuma – yazma bilmeyen çocuklar var. Anaokuluna gitmeden ilkokula giren, kalem tutma becerisi gelişmemiş, beslenme veya barınma gibi sorunları olan çocuklar var. Tüm bu sorunlarla sınıf öğretmeni ilgilenmeye çalışıyor. Eğitim Bakanlığı’nın çocuk koruma politikası yok. Türkçe ve İngilizce bilmeyen, toplamda 45 farklı milletten gelen öğrenci nüfusu yüzde 8’e ulaşmış durumda. Bu konuda 2 kez araştırma yaptık. Sayılar her geçen gün artıyor. En yoğun bölge Lefkoşa. Ardından Girne geliyor. Üçüncü sırada Mağusa, dördüncü sırada ise İskele bölgesi var. İskele’de toplamda 3 okul var. Bu okullar Eylül ayında 567 öğrenci ile açıldı. Ancak nüfusları şu anda 600 civarı. Civarı diyorum çünkü her gün yabancı bir öğrenci kaydoluyor. Bu okullardaki öğrencilerin yüzde 60’ı Türkçe konuşurken, yüzde 40’ı konuşamıyor. Her 10 öğrencinin 4’ü Türkçe bilmiyor. Ciddi şekilde dil, kültürel ve sosyal problemler yaşıyoruz. Toplam 1800 yabancı öğrenci var. Son araştırmada 45 okulu dikkate alıp daha mikro bir çalışma yaptık. 10 bin öğrencinin olduğu 45 okul. Bu okullarda ortalama Türkçe konuşamayan öğrenci sayısı yüzde 8 olarak aldı. Bu bir taban. En yüksek oran İskele’de.  Oran yüzde 40’a ulaşıyor. Araştırma yaptığımız okulların Yüzde 67’si, Türkçe eğitimi ve oryantasyonla ilgili sınıflarda özel çalışmalara ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar. Bu öğrencilerin yükü de öğretmenlerin üzerindedir. Yabancı ülkelerde 3 örnek inceledik; İsveç, Malta ve Amerika. Adanın güneyinde de benzer bir sorun var ve orada Malta örneği uygulanıyor. Hemen hemen tüm ülkelerde Eğitim Bakanlığı içerisinde bu konuda bir birim var. Malta zaten iki dilli bir ülke. 5 yaşında kendi dillerini ve İngilizceyi öğretme kapasitesine sahip özel öğretmenler var. İsveç, gelen göçmenler içerisinde öğretmen diploması olanları eğitip, sistem içine aldı. Önce onlar karşılıyor gelenleri. Güney, Malta’ya benzer özel sınıfları var. Mayıs’ta bu sınıfları gözlemlemeye gideceğiz. Amerika’da ise Meksika sınırına yakın yerlerde sınıfa iki öğretmen giriyor, biri İngilizce biri İspanyolca konuşuyor. Eğitim Bakanlığı’nda bir birim oluşturulması ve çok kültürlü bir program hazırlanması gerek. AÖA’da yan dal alan olarak doğrudan uzun süreli eğitimle uzman öğretmenler yetiştirip, ihtiyaç duyan okullara yerleştirilmesi gerek. Aileler boyutu da düşünülmeli. Bizim eğitim sistemimizde öğrenci, okulda öğrendiğini evde pekiştirir. Bu konuda yaşam boyu öğrenim adı altında bu ülkede yaşamak isteyen ailelere de zorunlu dil kursları verilmesi gerek. Yabancı akımı devam edecek. Bu ülkenin kendine ait bir kültürü var, bu insanların da bir kültürü var. Herkesin birbirine saygı gösterebilecek bir hale gelmesi gerekiyor. Rus bir çocuğun kahvaltıda domuz yemesi, bir Müslüman çocuğu rahtsız etmemeli.”

 

“Bekirpaşa Lisesi’nin nüfusu 800, Türkçe ya da İngilizce bilmeyen öğrenci sayısı 300. Çeteleşmeler başladı, İranlılar farklı, Ruslar farklı, Ukraynalılar farklı çardaklarda oturuyor” 

Ozan Elmalı: “Bu konuda yeni bir sorun değil ama gittikçe büyüyen bir sorun. Daha önce takip edilen yöntemlerin verimli olmadığını ortaya koyduk. Türkçe ve İngilizce bilmeyen ortaokul öğrencileri var. Bu çocuklar sınıfa giriyor ama anladıkları bir şey yok, ayrıca kendilerini ifade edemiyor, sosyalleşemiyorlar. Bu durum, onları yaramazlığa, haylazlığa sevk ediyor. Bu ciddi bir sıkıntı. İlkokulda adaptasyon bir tık daha kolay atlatılabilir ama ortaokul ya da liseye geldiğine ve kendini ifade edemediğinde sadece oturup kalırsın. Örneğin Bekirpaşa Lisesi’nin nüfusu 800, Türkçe ya da İngilizce bilmeyen öğrenci sayısı 300. Bu rakam her geçen gün artıyor. İskelede 3 tane okul var. Bu okullardan biri meslek lisesi, diğeri kolej. Bu çocuklar meslek liselerine veya koleje gitmiyor, Bekirpaşa Lisesi’ni tercih ediyor. Bu yüzden Bekirpaşa’da bir yığılma oluyor. Mağusa’da NKL ve Canbolat’ta da rakamlar artıyor. Bu problemin aslında çok basit bir yöntemi var. Hazırlık sınıfları oluşturup, kendini bir noktaya getiren, diyalog kurabilen öğrencileri sınıflarda derslere başlatmak.  Şu anda hem bilgi alış-verişi yani eğitim, hem de diyalog eksik. Bekirpaşa’da çeteleşmeler başladı. İranlılar ayrı, Kazaklar ayrı, Ruslar ayrı, Ukraynalılar ayrı çardaklarda oturuyor. Her biri farklı bir dil konuşuyor. Analaşamıyorlar. Sayılar da arttıkça gruplaşma çoğalıyor. Bu sorun sürekli ötelendi ama biran önce hazırlık sınıfları oluşturulmalı. İlköğretimden başlanarak bu süreç planlanmalı. Bunu göstermelik yapmamak lazım. Ocakta baskılar sonucu seviye tespit sınavı yaptılar; ‘sen hazırsın, sen değilsin, notun bu’ dediler ama süreç kaldığı yerden devam etti.”

 

YENİDÜZEN: Önce Kıbrıslı Türklere hakaret eden, ardından da çocuklara izinsiz şekilde ramazan ajandası dağıtan, Türkiye’den görevlendirme öğretmenler gündem oldu. Kamuoyuna yansımamış farklı olaylar da duydunuz mu? Bu iki öğretmenin durumuna ilişkin bilgi sahibi misiniz? Türkiye’den görevlendirme öğretmenlere ihtiyacımız var mı?

“Sizin mezunlarınız varken Türkiye’den öğretmen getirilmesi anlamsızdır. İhtiyacımız yok”

Ozan Elmalı: “Türkiye’den öğretmen görevlendirmesi şu açıdan büyük sakıncalı: Bizim şu anda ülke içinde ve yurtdışında çok sayıda mezun olmuş ancak öğretmenlik yapamayan vatandaşımız var. Sizin mezunlarınız varken Türkiye’den öğretmen getirilmesi anlamsızdır. Her ne adı altında olursa olsun, geçmişteki ihtiyaç doğrultusunda bu olmuş olabilir ama artık bu ihtiyaç yok. Özel bölümlerde evet, olabilir. Örneğin metal öğretmenliği gibi... Ama bunların toplamı 20’yi geçmez. İlgili branşta hiç mezunun yoksa evet, o zaman Türkiye’den getirilmesi belki anlaşılabilir. Ama şu anda öyle bir talep yok. Buranın kültürünü benimseyen öğretmenler de var. Ama ihtiyaç konusunda anlamsızdır. Buradaki sorunlar keyfilikten, otorite tanımamaktan kaynaklanıyor. Bu sorunlar, Eğitim Bakanlığı tarafınca yaratılan sorunlardır. Çünkü gereken iradeyi ortaya koymuyorlar. Herkes şunu bilmeli; burada o veya bu şekilde bizim alışkanlıklarımızı var, bunları keyfi olarak dağıtmaya çalışmak anlamsızdır.”

 

“Türkiye’den gelen öğretmenlerin bağlı oldukları esas makam TC Elçiliği’nin Eğitim Müşavirliği. Müşavir Hızır Aktaş’ın, gelen öğretmenlerle ilgili Eğitim Bakanından daha fazla yetkisi var”

Burak Maviş: “Adanın kuzeyinde, Türkiye’den görevlendirme 280 öğretmen var. Bu öğretmenlerin 138’i ilkokullarda, geri kalanlar ise ortaöğretimde çalışıyor. Yoğunluk özel eğitim, rehberlik, psikolojik danışmanlık üzerine. Peki bu öğretmenler nasıl geliyor? TC ile KKTC arasında Eğitim Kültür Protokolü imzalandı. Ama bu protokol amacından saptı. İlk maddede mütekabiliyet yani karşılıklı öğretmen gönderme ifadesi yer alıyor. Ancak Türkiye’den 280 öğretmen gelirken, Türkiye’ye giden Kıbrıslı Türk öğretmen sayısı yılda bir ya da iki. İkincisi, ihtiyaçlarımıza dönük öğretmen gelmiyor, ihtiyaç fazlası bölümler için öğretmen geliyor. Ülkemizde ilkokulda görevlendirilmiş herhangi bir rehber öğretmeni yok. 500’ün üzerinde rehber öğretmeninin işsiz olduğunu biliyoruz. Bizim kendi mezunlarımız işsizken, özel eğitim alanında sırada bekleyen 36 öğretmen varken, Şubat ayında Türkiye’den 8 tane daha öğretmen getirildi. İhtiyaç fazlası alanlar olmasına rağmen getirilmeye devam ediliyor. Üçüncü konu ise, bu öğretmenler buraya gelirken yeterli adaptasyon sürecinden geçmiyorlar. Bağlı oldukları kurum Eğitim Bankalığı gözükse de aldıkları irade TC Elçiliği’nin Eğitim Müşavirliği… Müşavir Hızır Aktaş’ın, gelen öğretmenlerle ilgili Eğitim Bakanından daha fazla yetkisi var. Rehber öğretmenler, TC Elçiliği tarafından çağrılıyor, depremden gelen aileleri ziyaret etmeleri isteniyor. Okullar bir anda boşalıyor, görevler unutuluyor. Sorumlu oldukları çocuklar, ders yükleri unutuluyor. Öğretmenler, elçilik tarafından göreve çağrılıyor. Eğitim Bakanlığı konudan bir haber. Sorguladığımızda, elçiliğin özel bir görev verdiği söyleniyor. Bu öğretmenler bu ülkeye 5 yıl için geliyor. Kimisi alanında uzmanken, kimisi sadece sertifika almış. Gerçek anlamda lisans sahibi olmayanlar var. Diplomalarını görmek istedik, erişemedik. Eğitim Bakanlığı’nın elinde yok… Bakanlık bugüne kadar yaptıklarına için Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkür ederek, adanın kuzeyine öğretmen akışının önünü kesmeli.”

 

Haberler Haberleri