İspanya’nın Katalan bölgesinden hayaller, projeler, inanç, tutku, çalışma ve başarı örneği: Marc Uroz Quintet

Uluslararası Etel Caz Festivali’nde sahne alan İspanyol Katalan müzik topluluğu Marc Uroz Quintet ile Yenidüzen Gazetesi adına keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Murat OBENLER

Uluslararası Etel Caz Festivali’nde sahne alan İspanyol Katalan müzik topluluğu Marc Uroz Quintet ile Yenidüzen Gazetesi adına keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Vokalde Marc Uroz, kontrabasta Miquel Casanova, vurmalılarda Pau Gurpegui ve piyanoda Vicente Marín’den oluşan bir kadro ile festivalde sahne alan topluluk ile hem kuruluş aşamalarını hem de Hollywood Glamour’undan Bolero’ya, flamenkodan caza uzanan repertuarlarını konuştuk.

İlk olarak Quintet öncesi kişisel müzikal yaşamınızdan biraz bahsetmenizi isteyeceğim.
Vincente Marin: Şarkıcı bir annenin çocuğuyum. Amcalarım ve halalarım da müzisyendir. Büyükbabam da şarkı yazarıydı. O yüzden müziğin içine doğmuş ve büyümüş birisiyim. Konservatuvarı kazanarak orada klasik müzik okumaya başladım ama daha sonra iyi bir değişiklik yaparak modern stile geçtim. Uzun yıllar Almanya’da kalarak modern tarzı da tecrübe ettim. Barselona’ya dönerek caz üzerine üniversite bitirdim.
Marc Uroz: Benim ailemde profesyonel müzisyen yoktur. Ancak nenem ve dedem Flamenko ve İspanyol geleneksel müziği Copla’ya tutkuyla hayrandılar. Ben onlarla büyüdüm ve piyanoya 6 yaşında başlayarak 10 yaşında da şarkı söylemeye başladım. Üniversite öncesinde özel bir lisans eğitimi aldım. Barselona yakınlarındaki Tarrassa Konservatuvarı’nda müzik eğitimi almaya başladım ama müzik çalışmalarımdan dolayı okulu dondurdum. 4-5 yıl önce tanıştığım caz müziği ile ilgili hem öğrenme sürecim hem icra sürecim paralel devam ediyor. Daha önce çok iyi gruplarda klasik caz parçalarından oluşan repertuarlara vokalistlik yaptım. Daha sonra Pau ile tanıştım ve saksafoncu-flütçü Joan Martí ’yi de dahil ederek bu projeyi hayata geçirdik. Glamour caz yapmak istedik çünkü benim Amerikan film müziklerine olan ayrı hayranlığım bu konuyu sahneye taşımama sebep oldu. Flamenko caz ve deneysel müziğin karışımından oluşan bir başka projemiz de vardır.

Pau Gurpegui: Grubun bateristiyim. Benim babam da müzisyendi. Amerika’da kiliseye gittiği içim ben de onla giderdi ve oradaki gospel müziğinde kullanılan küçük piyanolarla yakından ilgilenirdim. Oyunla başlayan mesele onu öğrenmeme ve müzik yapmama, Pazarları konserler vermeme kadar ilerledi. Televizyonda gördüğüm her melodiyi bu piyano ile tekrar edip öğreniyordum. Sonra aniden bateriye geçiş yaptım. Ailem bu durumdan müthiş bir mutluluk duymamıştı. Müzik dinlemeyi çok fazla sevmelerine rağmen bateri onlara farklı gelmişti. Terrassa’da  Marc ile tanıştım. Barlarda Caz müziğini icra etmeye başladıkça benzersiz bir sound tutturduk. Eğitimi de birlikte aldığımız için kardeş gibi olduk.

Miquel Casanova: Grubun kontrabas çalan müzisyenlerinden birisiyim. Annem opera sanatçısı ve babam da müzisyen olduğu için bizim evin yoğun bir sanat ortamı olduğunu söyleyebilirim. Ben de o ortama doğdum ve büyüdüm. İlk olarak 5 yaşında keman ile başladım, 15 yaşında kontrabasla tanıştım ve aşkımız o günden bugüne sürüyor. Üniversitede klasik müzik eğitimi alıyordum ve arkadaşlarımla tanıştım, onlar beni gruba davet ettiler ve gruba dahil oldum.

Hollywood Glamour müziği grup üyelerini bir araya getiren faktör oldu

Başka gruplarda çalarken bu projeyle bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Uroz: Ben klasik Amerikan sineması müzikleri hayranıyım ve oradaki divaların söylediği şarkılar, dansları beni çok etkiliyor. Onlara saygı anlamında tributelerinden oluşan bir proje düşündüm. Rita Hayworth bu harika divalardan birisiyle ve filmlerinde İspanya’dan da dansçıları kullanıyordular. Fred Astaire’yi danslarda kullanıyordu. Fred’in kız kardeşi Adele de dansçı olması için yönlendirdi ve o da birçok festivallere katılan bir dansçı oldu. Rita, Fred Astaire’nin altında dans ediyordu ama sesi ile, dansları ile, oyunculuğu ile sinemanın altın çağına imza atan oyunculardan birisi oldu. Ayrıca o dönemde yetersiz görülen LGBT Cole Porter gibi besteciler de vardı. Bu Glam müziği benim de çok ilgimi çekiyordu ve daha çok 1930’lar 40’lar VE 50’lerin müziklerinden şovlarından bu dünyayı sahneye yansıtmak istedim.

Marin: Çok iyi bir müzik grubu olduğumuzu düşünüyorum. Çok iyi bir vokalimiz var ve aile gibi hissediyoruz, eğlenceli zamanlar geçiriyoruz.

Gurpequi: İlk kafeteryalarda toplanıp düzenlemeleri ve şovu konuşuyorduk. Her aşamasından keyif alıyoruz.

Uroz: Ben vokal olarak öne çıkıyorum ama bir grup olarak düzenlemeleri birlikte yapıyoruz. Grupta çok akıllı ve yaratıcı müzisyenler vardır ve birlikte bu şovu üretiyoruz ve icra ediyoruz.

Pau: Marc sahnedeki keyifli liderliği yanında bizlere de kendimizi ifade etme alanı yaratmasıyla da takdir edilecek bir karakterdir.

Marin: Bu proje 3 yıl önce başladı ve Covid sürecini de yaşamamıza rağmen yolculuğu (repertuar, şov, birliktelik, sahne) da gelişerek devam ediyor. Terrassa’daki Estrada Nova Festivali’nde ilk konserimizi verdik ve daha sonra Avrupada birçok caz festivalinde kendimize yer bulduk.

Uroz: Festivallerde sadece müzik yapmıyorsunuz. Jam sessıons da başka müzisyenlerle tanışıyorsunuz, sanatseverlerle tanışıyorsunuz, festival organizatörleriyle tanışıyorsunuz. Festivaller bir sanatçı müzesi gibi oluyor, kimi ararsanız buluyorsunuz ve onların tecrübelerinden de yararlanma imkanı buluyorsunuz, başka müzisyenlerle yeni projeler üretiyorsunuz vs. İlk konserde biraz gergindim ama ne istediğimi bilen, sesimin gücünün farkında olan ve sağlam bir ekiple sahnede olduğum için şansıydım. Sorunsuz ilk sahneyi atlattık. Güzel bir başlangıç oldu ve şov sürüyor.

Marin: “Farklı müzik deneyimlerinden geldiğimizden dolayı farklı repertuvarlar hazırlayabiliyoruz”

Belli bir sahne repertuarınız mı var yoksa festivale, kitleye veya etkinliğe göre farklılaşıyor mu?
Marin : Bizler başka projelerde de çalışıyoruz ve farklı müzik deneyimlerinden geliyoruz. Bu da farklı repertuarlara hakimiyeti de yanında getiriyor. Marc bir repertuar listesi çıkarıyor. Hepimiz de buna yeni şeyler ekleyecek alana sahibiz, önerilerde bulunuyoruz ve güzel bir son liste belirliyoruz. 

Uroz: Ben Hollywood Glamour’u çok seviyorum ve her sahneye koyuyorum. Mesela orijinali Katalan olan  “My Heart Belongs to Daddy” şarkısını hiç eksik etmem. Cole Porter’in müthiş şarkısında hem caz hem Katalan kültürü vardır. Gilda, Lets Make Love,Some Like Hot, Affair in Trinidad filmlerinin müziklerini de sıklıkla söylüyoruz.

Sizler İspanya’nın Katalan bölgesinde yaşayan müzisyenler olarak bu kültürü nasıl, ne şekilde ve yoğunlukta sunuyorsunuz?
Uroz: Ben kendimi Katalan kültürünü dünyaya tanıtan elçilerden birisi gibi görmüyorum ama o kültürü de repertuarlarımızla yansıtıyoruz. Mesela Katalonya’nın Girona bölgesinden olan “Abemeras” şarkısını kendime çok yakın buluyor ve hissederek okuyorum.

Uroz: “Sahnede kendim gibi davranıyor,giyiniyor, dans ediyor, şarkı söylüyorum. Bir kategorizasyon yapmayı doğru bulmuyorum.”

Sizin LGBTQI kimliğinizin müzikle nasıl birleştirdiğinizi de merak ediyorum.
Uroz : Ben sahnede kendim gibi davranıyorum ve içimden geldiği gibi giyiniyorum, dans ediyorum, şarkı söylüyorum. Bir kategorizasyon yaparak, kesimleri birbirinden ayırmayı doğru bulmuyorum. Sahnede hep birlikte işimizi yapıyoruz. Hayatta olduğu gibi saygı duyarak, severek ve paylaşarak. Ben kendimi caz müzisyeni olarak da tanımlamıyorum. Ben sevdiğim müziği yapan bir müzisyenim. Geçmişte ciddi ciddi rock müzik de yaptım.

Bir albüm kaydetme veya müzik paylaşım sitelerinde yayınlama düşünceniz var mıdır?
Uroz: Bir albüm kaydetmeyi arzuluyorum. Kafamda bir şeyler var ama benim tarzımı yansıtan bir şeyler olsun istiyorum. İnsanlar da istiyor ama çok da kısa zamanda değil.

Kültür & Sanat Haberleri