İnternette gezinirken bazı notlar aldım...
Birincisi, Dostoyevski’nin “Ezilenler” adlı kitabından bir alıntı...
Dostoyevski diyor ki, “... Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp, yemesi sizi mutlu ederdi...”
“Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı...”
“Yani başlangıç noktasını farklı seçersen, aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.”
-*-*-
Ve Hollanda’da bir aktörün televizyon konuşmasından bir alıntı...
“... İsrailli ölülerin, kayıpların isimleri medyada yayınlandı... Hayatları, hayalleri, idealleri tarafımızdan bilinmektedir... Ve bunu haklı buluyorum... O insanların hikayelerini sonsuza dek hatırlayacağız... Ancak bir sorum var: Filistinli yaşamlar da bizim için aynı değere sahip değil mi? Onların ölen bebeklerinin adlarını biliyor muyuz? Aşağılanmış nenelerini veya öldürülen çocukları? Onların hayallerini biliyor muyuz? Arkadaşları kimdir? Okul karneleri nasıldır?”
-*-*-
“Filistinli hayatlar genellikle sayıyla anılır... 48 ölü, 4 bin ölü... 8 bin yaralı...İsimleri değil, sayıları... Ve bu, merhametimizi nasıl böldüğümüzü gösteriyor... Çünkü Filistinliler de canlı canlı yakılıyor... Filistin köyleri de İsrailliler tarafından gerçekleştirilen katliamları biliyor... Filistinli çocuklar işkence görüyor... Suçlama olmaksızın yıllarca hapislerde tutuluyor... Ve yardım alamıyorlar... Ve bu nesiller boyunca sürüyor... 75 yıldan fazladır devam ediyor... Belki de bu yüzden bizim için insan değiller gibi hissediyoruz...”
-*-*-
“Bu acı hiç bitmeyecek mi? Açıkça bir ayrıcılık ve etnik temizlik olan kör destekten bahsediyorum... Bariz ırksal ayrımcılık vardır... Ve bariz etnik temizlik söz konusudur... Bunun adı apartheidtir... Batılı siyasetçiler, yöneticiler, Hamas’ın saldırıları sonrası genellikle çatışmaların sıradan insanları hedef aldığını açıkladılar... Açıkça, Filistinlileri sıradan insanlar olarak görmüyorlar... Ama onlar da sıradan, bizim gibi insanlardır... Biz de buradayız... Küçük bir Gazze söz konusu... 2.2 milyon insan yaşıyor... Onların yarısı çocuk... Gazze’de çocukların tamamına yakınına depresyon teşhisi konmuştur... Onların hayallerini düşünüyor muyuz?”
-*-*-
“İsrail, 2 milyondan fazla umutsuz nsanların tümüne, buradan kaçın diyor, kaçanları da gittiği yerde, yolda bombalıyor, öldürüyor. İsrail, Kuzey Gazze’nin yok edileceğini söylüyor... Peki nasıl? Hastalar ve yaralılar, hastanelerde öldürülerek mi? Tıbbi ekipmanlara bağlı olanlar, yaralılar, çocukla,r engelliler, yaşlılar, nasıl kaçacaklar? Demek ki onlar kaçamayacak ve kaderlerine terk edilecekler... Hastane bombalanmasına hepimiz tanık olduk... Gazze’de dolu bir hastane bombalandı. Ve görüntüleri izledik... Bir adam, elinde plastik torba ile dolaşıyordu... O torbayı kalabalığın üzerinde tutuyordu... Yüksekte... Sanki değerli bir yiyecek taşıyordu, ekmek taşıyordu... Ama o torbada ekmek yoktu... Çocuklarının kemik ve et parçaları vardı...”
-*-*-
“Ve oturup izledik, ağladık da... İnsanlıkla ilgili bir sorun var...Bizim ve izleyen herkesin, sadece izleyip bir şey yapmaması, müdahale etmemesi... Ve hala bir dileğim var, bu cehennemde insanlık yok... Binlerce ölü ve yaralı Filistinlinin gece – gündüz ismini yazabilecek, aileleriyle ulusal kanallarda röportaj yapabilecek birinin olmasını diliyorum... Bu da sayısı televizyon yayını demektir... Çok absürt değil mi? Ama kesinlikle adil olurdu...”
Savaş nedir?
Ukrayna – Rusya Savaşı’nı kim başlattı?
Devamını kim “adeta” teşvik ediyor?
-*-*-
Hamas’ın İsrail’e saldırısını kim organize etti?
Kim destekledi?
Kim izin verdi?
-*-*-
İsrail’in Gazze’ye saldırısına açıkça kim destek veriyor?
-*-*-
Bu soruların tek bir yanıtı vardır; Amerikan silah piyasası!
Evet!
Joe Biden veya Pentagon değil; tümü bu savaşları kışkırtan, Amerikan silah piyasasının patronlarıdır...
-*-*-
Ve savaş, birbirlerini çok iyi bilen, birbirlerinden nefret eden ama kavgadan dolayı zenginliklerine zenginlik katanların; biribirinden nefret etmeyen genç ve yoksulların birbirini öldürmesini sağlaması oyunudur...
Korkak!
Bir gazetecinin karşısına çıkamayacak olan siyasetçinin demek ki “saklayacak” bir şeyleri vardır veya “cevap veremeyeceği sorular” söz konusudur...
-*-*-
Bir gazetecinin karşısına çıkamayacak olan siyasetçi, “dürüst” değildir...
Tek kelimeyle “korkak”tır!
Ve korkması için kesinlikle “gizledikleri” söz konusudur...
-*-*-
Ersin Tatar, “yeniden adayım, yeniden adayım, yeniden adayım” açıklamasını yapmak için basınla bir araya geldi...
“Bazı gazetecileri” davet etti...
“Bazılarını” etmedi!
-*-*-
Bu açıkça, KKTC’nin “dmeokratik ve şeffaf” bir ülke ya da devle tolmadığının göstergesidir...
“Cumhurbaşkanı”, gazetecilerin soracağı, sorabileceği bazı sorulardan, konulardan çekinmektedir!
Açıkça korkmaktadır!
-*-*-
“Yemekli” basın toplantısına davet etmediklerinden biri benim!
Neden etmedi?
Neden daha önce sarayından da kovdurttu?
Soracağım sorulardan mı çekindi?
Yoksa beni “tehdit” mi görüyor?
Yani basın toplantısında, kalkıp da kendisine veya Tayyip Erdoğan’a mı saldıracaktım?
Ne yani “sözüm meclisten dışarı”, ben deli miyim?
-*-*-
Ha bu arada gazetelerde okudum; Ersin bey basın toplantısında, “aklım yerinde” açıklamasını neden yaptı?
Şüphe eden mi vardı?
Biri mi sordu?
Çok merak ettim, ortada fol ve yumurta mı vardı da böyle bir ifade kullandı?
Allah Allah, çok meraktayım!