Eğitim bilimlerinin temel uğraşı insandır. İnsan ise biyolojik ve sosyal bir varlıktır. Bu nedenle de sosyal güvenlik ve çalışma yaşamı gibi kavramlar eğitimle direk ilgilidir…
Hal böyle iken dikkate alınması gerektiğini düşündüğüm bazı rakamlardan bahsetmek istiyorum. Yüksek Öğrenim ve Dışilişkiler Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın resim web sitesinden yayımladığı açıklamaya göre:
• 2013-2014 öğretim yılında; genel, mesleki ve mesleki liselerden toplam 2.500 öğrenci mezun olmuş. Bu öğrencilerin 1.800’ü üniversiteye kayıt yaptırmış. Yani 2013-2014 öğretim yılında liseden mezun olan öğrencilerin %72’si üniversiteye gitmiş…
• 2014-2015 öğretim yılında; genel, mesleki ve mesleki liselerden mezun olan toplam 2.437 öğrencinin, 1.611’i üniversiteye kayıt yaptırmış. Yani 2014-2015 öğretim yılında da liseden mezun olan öğrencilerin %66’sı üniversiteye kayıt yaptırmış…
Daha basit bir ifadeyle söyleyecek olursak çağ nüfusunun yaklaşık %70’i üniversiteye giderken, geriye kalan %30’ ise doğrudan iş piyasasına giriyor. Çağdaş eğitim sistemlerinde bu oran tam ters durumdadır.
Öte yandan eğitim bilimleri ile ilişkili olarak Kuzey Kıbrıs odaklı yapılan birçok sosyal araştırmada;
• Diplomalı işsiz sayısının, çok uzun olmayan KKTC tarihinin en yüksek seviyesine ulaştığını,
• Nitelikli iş gücü dediğimiz üniversite mezunu gençlerin ülkeden göç etme hızlarının son 3 yılda tırmanışa geçtiğini,
• Diplomalı işsiz gençlerimizin %9’u çalışmaya hazır oldukları halde iş bulma ümitlerinin olmadığı, bu nedenle de iş aramaktan vazgeçtikleri belirtmektedir…
Bilimsel veriler böyle… Ne yazık ki, Kıbrıs Türk Eğitimi’ne de hakim olan geleneksek eğitim anlayışı bu verilerin temel nedeni gibi… Çünkü bu tür sistemler kalıp yargılar, şablon öğretiler ve ezbere bilgi bombardımanından daha fazlasını kazandırmıyor.
Oysa onlara, “girişimcilik” “iş ahlakı”, “işbirliği”, etkili iletişim”, “sosyal sorumluluk”, “eleştirel düşünme”, “problem çözme” ve “inisiyatif alma” gibi becerileri kazandırmamız gerekli… Ve belki de en önemlisi mesleki teknik öğretimi bugünkü yapısından kurtarıp mesleki standartları geliştirmeyi, meslek sahibi olmayı sertifikalaştırmayı başarmalıyız... Çünkü her önüne gelen her mesleği yapmaya devam edecekse ne mesleki eğitimi statüsünü yükseltebiliriz ne de üniversitelere yığılan bu genç beyinleri çalışma yaşamına taşıyabiliriz…
---------------------------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Yeni Çağın Yeni Mesleği
Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Hepimiz çocukken bu soruyu duyduk. Çoğumuzun yanıtı da, doktor, pilot ya da öğretmen olmaktı! Oysa şimdilerde seçenekler değişti ve ilginçleşti. Birçok makalede gelecek 10 yılın en önemli mesleklerinden birisinin “Etik Bilgisayar Korsanlığı” olduğuna dair yorumlara rastlamak mümkün
Bir bilgisayar korsanı nasıl mı etik olabilir? Artık kurumlar kendi online sistemlerine saldırması için etik bilgisayar korsanlarına iş veriyor. Böylece tehlikeli, art niyetli saldırganlardan önce güvenlik sistemlerindeki problemleri kesin olarak saptamak için harekete geçebiliyorlar. Etik bilgisayar korsanları, kurum sistemlerini onarıyor, kimi zaman virüs oluşturup etkilerini gözlemliyor. Bugün ABD’de bu işi yapmak isteyenler için ‘Certified Ethical Hacker’ (CEH) gibi sertifikalar verilmeye başlandı. ABD’de etik bilgisayar korsanları yıllık ortalama 92 bin dolar civarında kazanıyor.
Etik bilgisayar korsanlığı tehlikeli bir potansiyeli de barındırdığı için işe alım süreçlerinde sıkı bir denetim mekanizmasını zorunlu kılıyor. Eğer bu meslek dünya çapında hızlı gelişim gösterecekse, neyin etik olup olmadığının resmi bir şekilde belirlenmesi gerekmiyor mu acaba!
----------------------------------------------------------------
Biliyor muydunuz?
Sınıfta Nereye Oturmalı?
Okullarımızda geleneksel oturma düzeni uygulanıyor. Öğrencilerin arka arkaya oturduğu bir sıra düzeni var. Okulun ilk günlerinde öğretmen bu oturuş düzenine müdahale etse de ilerleyen günlerde öğrenciler oturma düzenlerini kendileri belirliyor. Peki, ama öğrencileri sınıfta nereye oturacağını neye göre belirliyor?
TÜBİTAK tarafından yapılan bir proje kapsamında 600 öğrenciyle oturma düzenlerine yönelik bir çalışma düzenlendi. Çalışmada, sınıftaki oturma düzeninin başarı düzeyiyle ne derece örtüştüğü ortaya konuldu.
Çalışmanın sonucuna göre; ön ve orta sırada oturan öğrencilerin daha başarılı, ancak özgüvenlerinin düşük olduğunu, arka sırada oturanların ise başarısız, fakat daha sosyal olduklarını ortaya çıktı.