O kadar çok işsiz var ki ülkede, biliyoruz, görüyoruz, üzülüyoruz. Pek çoğu üniversite diplomalı… Ama işsiz.
Gelecek belirsizliği için için kemiriyor düşlerini.
Ana baba harçlığı yetiyor şimdilik.
Oysa o ‘harçlığa’ muhtaç kalmak dahi, kim bilir nasıl da acıtıyor canlarını.
Sorunların en can yakıcısı bu.
***
Ama gelin görün ki, 44 bin kişi ‘çalışma izni’ ile iş yapıyor ülkemde.
Yurt dışından gelen 44 bin işçi var.
Bu rakam, sadece ‘izinli’ çalışanları anlatıyor.
Resmi veri!..
Bir de ‘izinsiz’ çalışanlar var.
***
Tahminim onlar da en az “izinliler” kadar.
Diyelim ki yanılıyorum, ki çok zor yanılma şansı.
Öyle 8 – 10 personelle ülke genelinde ‘işçi denetimi’ yapmak ne mümkün.
Ama diyelim ki, yanılıyorum.
Ve yarısı kadar.
Yani bir 20 bin de ‘kaçak’ diyelim.
Bu hesapla bile 64 bin yapıyor sayı.
***
En büyük sorunun ‘işsizlik’ olduğu ülkede, 50 binin üzerinde yabancı iş gücü var.
Artık ‘Türkiye’den gelenler dahi azınlık.
Pakistan’dan Türkmenistan’a, Vietnam’dan Sri Lanka’ya pek çok başka ülkeden işçi geliyor.
“Ucuz iş gücü” coğrafyası değişiyor giderek, “sömürü” şartları değişmiyor.
***
İyi de bu ‘yabancı iş gücü’nü kimler çalıştırıyor peki?
Kıbrıslı kökenliler çoğunlukla.
“Neden ülkeden istihdam yapmıyorsunuz” sorusuna, genelde benzer yanıtlar.
- “Bu şartlarda bulamıyoruz.”
- “Bizimkiler ağır işlerde çalışmıyor.”
- “Herkes memur olmak istiyor.”
- “Hem iş yapmak istemiyorlar, hem de çok para.”
***
‘Üniversiteler’ adeta para basarken, tümüyle ‘plansız’ bu yapı içinde ‘işsizler’ ordusuna ‘asker’ yetiştiriyor.
İşsizlikle birlikte, ‘yabancı iş gücü’ azalmıyor oysa!..
Peki nereye kadar?
İşçisi, emekçisi, zanaatkarı, çırağı, kalfası olmayan bir toplum da ‘yok olmaya’ mahkum değil mi?