Simge Çerkezoğlu
İstanbul Solistleri özünde Türk müziğinin gelişimi ve teşviki için 2013 yılında bir araya gelen bir grup. Kendilerini tanımlarken kullandıkları ifade biraz daha karmaşık; “Bizler Kaplumbağa Terbiyecisi tablosuna baktığınızda gördüğünüz gerçeklik ve antiklik düzeyinde eski ve doğal müzik yapmak için bir aradayız.”
Özünde doğudan batıya farklı tarzları sesleriyle, nefesleriyle ve parmaklarıyla yeniden canlandırdıkları hissine kapıldığım müzisyenler tarzları için “İstanbul Müziği” tanımını kullanıyor. Dürüstçe söylemek gerekirse biraz kibirli, biraz başka dünyalılar ama olağanüstü de yetenekliler. Grup üyelerinden Derya Türkan ve Murat Tokaç nasıl biraraya geldiklerini ve müzikal hedeflerini anlattılar. Türk Müziği’nin farklı yönlerini bizimle paylaştılar…
KÜLTÜREL DEĞERLERİ FARK ETTİRMEK İÇİN “İSTANBUL SOLİSTLERİ”
Henüz bir yıl önce bir araya gelen grup üyeleri her ne kadar da salt müzik yapmak için biraya geldiklerini söyleseler de aslında çok daha önemli amaçları sırtlanmış görünüyorlar. Sadece müzik yapmakla kalmıyor kültürel bir mirası günümüze taşıyorlar.
Murat Tokaç: Bir araya gelişimizin esas sebebi varisi olduğumuz kültür mirasının değerini fark ettirmek, kültürel yozlaşmaya meydan vermeden Türk Müziği’nin tüm değerleriyle, dünyada itibar görmesini sağlamaktır. Bizler Türkiye’nin yıldızları dediğimiz enstrümanlarda farklı gruplarda çalışan, dünya müziğine entegre olan, benzerlerinden ve akranlarından farklı çalışmalarda
öne çıkan insanlarız. İstedik ki gelenekten gelen temellerin üzerine yeni nesillere bırakacağımız mirası şekillendirip yeniden tazeleyelim. Böylece, farklı bir paketle sunabilelim. Bunu da bir araya gelişimizin önemli bir nedeni olarak açıklayabilirim.
MÜZİĞİMİZ İSTANBUL, OSMANLI SARAY MÜZİĞİ
Grubun müzik tarzı tasavvuf müziği olarak açıklanmış olsa da onlar bu ifadeyi kesinlikle kabul etmiyor. İstanbul Müziği, Osmanlı Saray müziği yaptıklarını ve imparatorluğun dört bir yanından esinlenerek kendi müzik tarzlarını günümüzle harmanladıklarını söylüyorlar.
“Müziğimiz, İstanbul müziği, hatta Osmanlı Saray Müziği. Biz topraklarımızda her nerede bulunduysak tamamını toplayıp heybemize koyduk, bu kültürü de müzik dili ile anlatmayı seçtik”
Derya Türkan: Tarzımız İstanbul müziği, hatta Osmanlı Saray Müziği yaptığımızı söylersek daha doğru olur. Osmanlı müziği elbette geniş yelpazesi olan müziktir. İçerisinde Tasavvuf müziği de, halk oyunu ve folklor da bulabilirsiniz. Bunlar yanında saz eserlerine, bolca emprovizasyona da rastlayabilirsiniz. Zaten bizim İstanbul solistleri olarak repertuarımız çok geniş. Son derece modern ve günün yeni yazılmış bestelerini de çalıyoruz, 17’inci yüzyılın müziklerini de. Anadolu’dan da eserler çalabiliriz, Ege bölgesinden zeybekler de. Her zaman konserlerimize çok geniş repertuar hazırlarız. Sultan bestekârlardan eserlerimiz de olur, şarkı formu eserlerimiz de. Hepimizin, evrensel anlamıyla, enstrumentalist olarak yapılabilecek her şeyi yapma ve kendilerinden sonra geride bir şeyler bırakabilecek yeteneğimiz var. O yüzden müziğimiz İstanbul müziği, Saraya gelip zirve olan ve Osmanlı’nın en güzel örneklerinin sergilendiği müzik tarzı. Biz kendi topraklarımızda nerede olduysak, nerede bulunduysak tamamını toplayıp heybemize koyduk, bu kültürü de müzik dili ile anlatmayı seçtik.
Murat Tokaç: Aslında müzik klasik, tasavvuf ya da şöyle böyle diye ayrılmamalı. Tasavvuf tamamen bambaşka bir konu, bu konuda hatta çok daha ehil isimler konuşmalı. Tasavvuf müziği bir anlamda dini müzik yerine kullanılan tabirdir. Nedeni de dini müziğin terim olarak açıkça kullanılamadığı yıllarda Tasavvuf Müziği ifadesinin kullanılması, yuvarlatılmasıydı. Dolayısıyla grubumuzun müzik tarzını dini müzik olarak ifade edemeyiz. Batıdan, doğuya, kuzeyden güneye müziğin konuşulduğu ve tartışıldığı her mekanda, her yörede, halk müziğinden, klasiğine tasavvufundan belki batı müziği örneklerinden geçmiş ve yakın dönemde birlikte olduğumuz grupların repertuarlarından aldığımız örneklere kadar hepsini dinleyicilerle buluşturabiliriz.
KÜLTÜREL MİRAS YENİ NESİLLERE MÜZİKLE AKTARILIYOR
Grup sadece müzik yapmak için değil aslında İstanbul’un tüm kültürel değerlerini yansıtmak için çalışıyor. Herkes kendi elindeki taşları ortaya döküyor ve kulaklarımız farklı melodileri aşina olarak dinleme şansı yakalıyor.
Murat Tokaç: Müzikle birlikte kültürel mirası yeni nesillere aktarmaya çalışıyoruz. Tabii bunu yaparken günümüz ifadelerini kullanıyoruz.
Derya Türkan: İmparatorluk algısı birçok kültürden faydalanıp, kendi ortak kültürünü yaratmak demek, Osmanlı İmparatorluğu da bunu yapmıştır. Biz de imparatorluğun yüzyıllarca başkenti olmuş ve kültürüne büyük katkıda bulunmuş İstanbul’un tüm kültürlerini yansıtmaya çalışıyoruz. Yıllarca hepimiz kendi alanımızda bir şeyleri bir araya topladık. Burada en önemlisi, sanatçı olarak bizlerin başka hiçbir şey düşünmeden sadece kader ve müzik birliği ile bir araya gelmesidir. Herkes kendi elindeki taşları ortaya döküyor ve sadece sanat endişesi taşıyor. Bunu yapıyor oluşumuz da sanırım İstanbul Solistleri olarak en büyük özelliklerimizden birisi.
DÜNYADA HEM SES HEM DE SAZ SOLİSTLERİ VAR
İstanbul Solistleri’nin diğer müzik gruplarından en önemli farkı hepsinin ayrı ayrı birer solist olması ve bilinen anlamda ses solistliğinin ötesinde çaldıkları enstrümanları adeta konuşturtmaları. Bunun müzikal anlamdaki ifadesini de onlardan dinleyelim.
“Türkiye’de solist deyince akla çoğunlukla ses solisti geliyor”
Murat Tokaç: Grubumuz sazendelerden oluşuyor. Bunu şöyle açıklayabiliriz. Dünya ölçeğinde solist demek sazda ya da seste kendisini tek başına, hiçbir şekilde başka bir şeye ihtiyaç duymadan müzikle ifade edebilen kişiler demek. Hatta bunu anlatmak için batıda saz virtüözü ifadesi de kullanılıyor. Elbette buna ulaşmak için bazı teknik metotlardan geçmek gerekiyor. Dünyadan örnekler vermeye devam edecek olursak solist ifadesi de aslında saz solisti ve ses solisti olarak ikiye ayrılıyor. Oysa bizde solist deyince akla “galat-ı meşhur” dediğimiz, kabaca alışılmış anlamı ile sahnelerden ve gazinolardan kalma, neonların en üstünde isimleri yazılan ses solistleri. Bu anlamda bakacak olursak grubumuzun hem ses hem de saz solistleri var.
Derya Türkan: İstanbul Solistleri ile bizim ifade etmek istediğimiz diğer bir durum bugün artık müziğin içinde solistlik kavramının bilinenden fazlası olduğu. Solist ifadesi sadece ses için kullanılmayan bir durum. Onun için bizim ses solistlerimiz özellikle değişken olup farklı kişilerden oluşmakta. Bu da bizim yaratmaya çalıştığımız yeni bir durum. Aslında müzikte sazendeler de solist olarak kendilerini kendi dilleriyle anlatabilirler, hiç söz söylemeden dinleyicide farklı duygular uyandırabilirler.
Lefkoşa Surlariçi Klasik Jazz ve Dünya Müzikleri Festivali kapsamında müzikseverlerle buluşan İstanbul Solistleri Grubu farklı bir müzik tarzı ile dinleyenleri çok etkiledi. Onları canlı olarak dinleme fırsatını kaçırmış dahi olsanız en yakın zamanda İstanbul Solistleri ve yaptıkları İstanbul müziği ile tanışmanızı öneriyoruz…