Serkan Soyalan
İstanbul, sevdiğim ve fırsat buldukça ziyaret ettiğim bir şehirdir. İnsanın uzunca zaman uğramadığında özlem duyduğu şehirler vardır ya; işte İstanbul da onlardan biridir benim için.
Ülkemiz Genç Erkekler Basketbol Ligi’nin ilk devresini namağlup lider kapatan Akdeniz Spor Birliği’nin devre arası kampı İstanbul’da yapıldı. Bu kamp kafilesinde benim de yer almam talep edildiğinde, ikiletmeden kabul ettim. Bu kamp sürecinde hem başarılı genç sporcu arkadaşlarla daha yakından tanışma şansım, hem de İstanbul ile buluşma imkanım olacaktı.
27 Şubat’ta Ercan Havalimanı’nda buluştuk ekiple. Rahat bir yolculuğun ardından vardık Sabiha Gökçen Havalimanı’na. Havalimanından Şirinevler’de konaklayacağımız tesislere varıncaya kadar, uzunca sohbet ettik Akdeniz Spor Birliği Başkanı Serhat Deniz ile… Serhat Deniz, ülkemizde sürdürülebilir bir spor politikasının olmamasından dert yandı. Haksız da değil. Ülkemizde spordan da sorumlu bakanlığın tüm imkanlarının futbol oynamak için harcandığı, salon sporlarına gerekli önem verilmediğini herkes biliyor. Deniz’in sitem ettiği bir diğer konu da, üniversite takımlarının liglerde mücadele etmesinin, kulüplerin önünü tıkaması ve çok kolay bir şekilde kulüplerin yetiştirdiği sporcuları kadrolarına katabilmesi. Ciddi özverilerle kulüp takımlarında ter döken, genç sporcular üniversitelerin kendilerine verdiği burs imkanlarından faydalanabilmek için, takımlarından ayrılıp, yeni sözleşmeler imzalayabiliyorlar. “Bu şartlarda birkaç yıla kalmaz, salon sporlarında mücadele eden kulüpler birer birer kapanır” dedi Serhat Başkan.
“BİRKAÇ YILA KULÜPLER KAPANIR”
Kulüp Yöneticisi Ertunç Ener de sohbetimize dahil olarak “üniversiteler futbol ligine girse, çoğu kulüp de ligden havlu atar” dedi. Haklılar da aslında. Maddi olanaksızlıklar yaşamayan üniversitelerin, spor branşlarında liglerde mücadele etmesi, küçük bütçelerle, ciddi fedakârlıkla faaliyetlerine devam eden kulüplerin kuyusunu kazıyor. Buna rağmen ligde namağlup Akdeniz.
EFES EFSANESİ…
Genç sporcularımız İstanbul’daki ilk maçlarını Anadolu Efes Genç Takımı ile yaptı. Bu karşılaşma Anadolu Efes Spor Tesisleri’nde oynandı. Tesislere girişimizde Efes Pilsen’in 1995-1996 sezonundaki efsane kadrosunun dev bir fotoğrafı karşıladı bizi. Kimler kimler yok ki bu kadro içerisinde. Küçük Kaymaklı’daki evimizde izliyordum, hiç kaçırmadan Efes Pilsen’in her karşılaşmasını. Koraç Kupası’nı müzesine götürmüştü, bu kadro. Kıbrıs’ta da heyecan yaşamıştık.
Tesise baktığımızda ise, sadece basketbola ait küçük bir salonun, Anadolu Efes’e ait sporculara hizmet verdiğini gözlemledik. Bir de bizim ülkemizde tesisi olmadan hazırlanıp, liglerde mücadele eden takımlarımızı düşündüm. Bir kez daha yüzleştik ülkemiz koşulları ile. Fizik gücünün daha ağır bastığı Anadolu Efes karşısında iyi bir oyun ortaya koyan Akdeniz, sahadan 97-80 mağlup ayrıldı, ama yaşadığı deneyim skordan daha önemliydi.
EUROLEAGUE HEYECANI...
Bu hazırlık karşılaşmasının ardından genç sporcular bu kez Abdi İpekçi Spor Salonu’nda Euroleague karşılaşmasını izledi. Bu karşılaşmada Anadolu Efes-Laboral Kutxa Vitoria karşı karşıya geldi. Yüzlerce değil, binlerce taraftar vardı tribünlerde. Coşku, tezahürat, destek ve milli ruh hakimdi salonda. Abdi İpekçi’de sahaya bir göz attım, Stratos Perperoğlu, Thomas Heutrel, Dario Saric, Mat Janning, Nenad Krstic, Darius Adams, San Emeterio, Vujacic ve daha diğerleri. Akdeniz’in genç sporcular gözlerini kırpmadan izlediler bu yıldızları. Son saniyelere kadar heyecanı süren karşılaşmanın galibi 84-87’lik skorla Laboral oldu.
UPS: 80-AKDENİZ: 97
Euroleague heyecanının ardından ertesi gün hazırlık karşılaşmasında UPS karşısına çıkan Akdeniz, bu karşılaşmada gövde gösterisi yaparak rahat bir oyunla sahadan 97-80 galip ayrıldı. UPS tesisleri de göz kamaştırıcı. Özel bir firmanın sponsorluğunda kurulan bir kulüp UPS. Sportif faaliyetlerinin yanında sosyal sorumluluk projelerine de imza atıyorlar. Basketbol sahasının tribünlerinin altında soyunma odaları, kafeterya var. Salonun üst katında da idari odalar, toplantı odaları, derslikler. Salonun hemen yanında, kompleks içerisinde de bir ilkokul var. Bu ilkokul da yine sponsor firma tarafından yapılmış, Eğitim Bakanlığı’na devredilmiş.
TARİHE YOLCULUK...
Kampın üçüncü ve son gününde kafile ile birlikte kültür gezisi için Sultanahmet’e gittik. Burada ilk durağımız Ayasofya oldu. Burası dünya mimarisinin en önemli anıtlarından biri arasında. Uzun uzun gezdik Doğu Roma İmparatorluğu’nun bu devasa eserini... Bilindiği üzere Ayasofya’nın kubbesi, 32.37 metrelik çapıyla İstanbul’da bulunan en büyük kubbe.
Ayasofya’nın ardından Yerebatan Sarnıcı’na gittik. 6’ıncı yüzyıldan beri ayakta olan bu Sarnıcın içerisinde gezinirken, Dan Brown’un “Cehennem” kitabında da bir yolculuk yaptım. Bilindiği üzere ünlü yazar Dan Brown’un ana karakteri Robert Langdon, bu Sarnıçtan dünyaya yayılacak olan bir salgını önlemek için çok uğraşmıştı.
Bu Su Sarnıcı, İmparator İustinianos tarafından, Bizans’ın su sıkıntısını gidermek için yapılmıştı. Ve ilgi odağı Medusa başları. Sarnıç içerisinde en önemli keşiflerinden biri. Bilindiği üzere, Yılan Saçlı Medusa’nın, gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılır. Aramızda kalsın, ben baktım, bir şey olmadı.
Kültür gezimizin son adresi de yine meydanda bulunan Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş oldu. At Meydanı’nda bulunan bu tarihi eserleri de ziyaret ettikten sonra, konakladığımız tesislere döndük.
Üç günlük kamp sürecinin ardından da, uçağımızla Ercan Havalimanı’na doğru yol alırken,geride genç sporcuların unutamayacakları bir kamp süreci vardı. Benim için ise, genç ve başarılı sporcularla tanışma, aynı heyecanı yaşama mutluluğu vardı. Bir de İstanbul.