Belli ki Cumhurbaşkanı (CB) Tatar 14 Mayıs’ta Türkiye’de yapılacak seçimlerde kendisinin CB makamına seçilmesini sağlayan Ankara Hükümeti ve AKP’nin yenilgiye uğrayacağını gözlemliyor.
Derdi ise onların gidişinden çok kendisinin ne olacağı ve ne yapacağı… Bunu ifade ederken de “Ben ne olacağım?!” diyemiyor doğal olarak ve siyasi makamdaki kaderini Türkiye’nin yeni hükümetinin Kıbrıs sorunundaki siyaseti ile ilişkilendiriyor. Diyor ki, yeni Türkiye hükümeti Kıbrıs sorununun çözümünde BM Ölçütlerini destekleme siyasetini tercih edecekse kendisi CB makamından istifa edip ayrılacak, gidip Kanal-T’nin başına geçecek, TV yayıncılığı yapacak ve böylece onurunu da korumuş olacak.
CB Tatar’ın bu sözleri aslında Kuzey Kıbrıs’ta AKP ve Erdoğan kampanyası kokuyor… Tatar TC seçmenine yönelik olarak demeye getiriyor ki Kılıçdaroğlu seçilirse milli dava olan Kıbrıs sorununda siyaseti değiştirip, Kıbrıs’ta ayrı ve eşit-egemen bağımsız bir Kıbrıs Türk Devleti kurulması yerine kendisinin gayri milli olarak gördüğü BM Ölçütlerinde federal birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlarla ortaklık içinde kurulmasını destekleyecekler; kendisi de milli kahraman ya, bu değişikliği kabul edemez ve Kılıçdaroğlu’nu seçenlere tepkisini göstermek üzere istifa edecek.
CB Tatar’ın bu sözlerini, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi halinde tutacak mı? Hayır; katiyen hayır! Neden mi? Benzeri bir süreçten Denktaş da geçmişti. AKP hükümeti öncesindeki TC hükümetleri Denktaş ile birlikte “Milli siyaset” diye Kıbrıs’ta iki ayrı devlet temelindeki çözüm vizyonuna sahipti. AKP hükümete geldiğinde ise, o günlerde on binlerce Kıbrıslı Türkün demokratik sokak gösterileri ile desteklediği BM Ölçütlerinde federal çözümü benimsedi ve Annan Planı referandumuna giden sürece katılımcı ve katkı koyucu oldu. Denktaş istifa etmedi ama… Belli ki yeni TC hükümetinin muhalifleri ile eşgüdümünü sürdüren Denktaş, gelişen Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde ne kadar takoz olabilirse o kadar olsun diye görevinde kalmayı tercih etmişti… Annan Planı’nın bir antlaşma şekli alması için Kıbrıslı Türk ve Rum siyasi ve teknik ekiplerin yaptığı çalışmalar etkin olarak Başbakan Talat nezaretinde gidiyordu ama CB Denktaş ve ofisindeki çalışma arkadaşları da bu çalışmaların bir parçası idi çünkü BM’nin fiilen tanıdığı makam Kıbrıs Türk liderliği olan KKTC CB idi, yani Denktaş idi…
O günleri yaşayanlar CB Denktaş ve çalışma arkadaşlarının çıkardığı sorunları, hele ki yeni anayasa taslağındaki katı muhalif tutumlarını, engelleme çabalarını unutmamıştır. Sonuçta Kıbrıs Türk halkının kahir ekseriyetinin desteğine sahip olan Başbakan Talat, Denktaş’ı da kırmadan dökmeden ama vizyonu ve sorumluluğu doğrultusunda çalışmaları referanduma götürülecek şekilde sonuçlandırmayı başarmıştı. Denktaş da referandum sonrasındaki ilk CB seçimde aday olmadı…
Gelelim Tatar’a… Kıbrıslı Türk seçmenin özgür iradesi ile değil AKP ve Ankara hükümetinin müdahalesi ile seçilmiştir. Yoldaşları Türkiye’de seçimi kaybedince kendisinden elbette diyet isteyecek… Görevde kalmasını ve eğer Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde yeni TC Hükümetinin iki devletli çözümü terk etmesi halinde onları Türkiye kamuoyu nezdinde karalamasını ve Erdoğan ile AKP’yi kutsamasını isteyecekler. BM’nin ve Kıbrıslı Rumların çözüm sürecindeki resmi muhatabı olarak da iki devletli çözümde ısrar edip, yeni TC hükümetini zora sokmayı, istifa ederim diye tehdit ederek Erdoğan ve AKP’ye milli kahraman imajını vermeye çalışacak; görevlendirilmiş olacak… Zamanında Denktaş’ın yaşadığı süreçte sağ kolu olan Ergün Olgun bugün Tatar’ın da sağ kolu; dolayısıyla, geçmişin deneyimini Tatar ile paylaşıp, neyi-nasıl-niçin yapması gerektiği konularında Tatar’a rehberlik yapabilir. Ve Tatar da Denktaş gibi istifa etmeyecek, edemeyecek; etmeye yeltenirse de Erdoğan ve AKP kendisinin kamuoyundaki imajını pespaye edecek… Hani “İstifa ederim, onurumla yaşarım; bende yamuk olmaz” dedi ya Erdoğan ve AKP’nin sözünden çıkarsa ne onurunu bırakacaklar ne de siyasete devam edebileceği bir imajını…
Denktaş da böylesine tehditler nedeniyle mi istifa etmemişti? Hayır, katiyen hayır… Denktaş Türkiye’nin Kıbrıs “milli davası”nın kuramcısı, etkin taşıyıcısı ve sonuca götüreceğine inanılan lideri idi… O, vizyonunun Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu tarafından reddedilmesine rağmen direnmesi gerektiğine inandığından istifa etmemişti. Tatar ne Denktaş ile denk ne de onunla taş atabilecek kapasitede değil… Ve kendini o kadar teslim etti ki Erdoğan ve AKP’ye ya bedel ödeyecek, ya bedel ödeyecek; istifa etmek demek Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde de Erdoğan ve AKP’yi yer ile yeksan etmek demek olacaktır; buna izin vermeyecekler.
Dolayısıyla, Türkiye’deki seçimlerden galip çıkacağına kesin gözle bakılan Kılıçdaroğlu’na karşı Tatar pozisyon aldı; “İstifa ederim” diyerek TC’li seçmenin kafasını Kıbrıs konusunda karıştırıp Kılıçdaroğlu’ndan caydırmaya, Erdoğan’a ve onun Cumhur İttifakı’na oy desteği yaratmaya çalışıyor.
Hele bir 15Mayıs’a varılsın… Seyreyleyin Tatar’ı ve dahi KKTC’nin sağ siyasetini…