Onur Olguner
Ülkemizde Mimarlık Sektörü
İnşaat sektörü ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biridir. Buna bağlı olarak da mimarlık mesleği sadece binaların tasarımı için değil, kamu ve özel sektör için de çok önemli bir faktör haline gelmektedir. Bu büyük önemine rağmen ülkemizde mimarlık mesleği bir gerileme yaşamakta, gün ve gün profesyonellikten uzaklaşan bir yol izlemektedir.
Bu kaygıyı ele almak için öncelikle ülkemizdeki mimarlık mesleğinin durumunu betimlemek gerekir. Bir mimarın mesleğini icra etme şansı, bulunduğu ülkenin nüfusunun ülkedeki mimar sayısına oranıyla doğrudan ilişkilidir.
KKTC'de 1.100 adet odaya kayıtlı mimar vardır. 300.000 nüfusumuzu göz önüne alırsak ülkemizde her bir mimara 272 kişilik bir nüfus düştüğünü söyleyebiliriz. Aynı hesaplamayı deniz aşırı komşumuz Türkiye için yaptığımızda; 35.000 adet mimar ve 76 milyon nüfus olduğunu göz önüne alırsak, bir mimara ortalama 2.171 kişilik bir nüfus düştüğünü söyleyebiliriz.
Bu hesaplamalar bize gösteriyor ki, nüfusa oranla ülkemizde Türkiye'den sekiz kat daha fazla mimar vardır. Durum böyle olunca ülkedeki proje pazar payı azalmakta ve proje yapak isteyen mimarlarımızın iş bulması zor olmaktadır.
Buna ek olarak özel sektörde, başta Türkiye olmak üzere, yurt dışından ithal edilen projeler bazı mimarlar tarafında imzalanmakta ve günümüz mimarlarının başına dert olan imzacılık sektörünü oluşturmaktadır.
Ülkemizde İmzacılık Sektörü
Peki, nedir bu 'imzacılık' sektörü. Ne gibi zararları vardır?
İmzacılık en temel açıklamasıyla, Kıbrıslı Türk Mimarlar Mühendisler Birliği’ne üye olmayan [ya da çalıştığı işi gereği mimari proje yapması yasak olan] birinin projesini başka bir mimara imzalatmasıdır.
İmzacılığın en göz önünde olan zararı belki de yurt dışındaki bir mimari ofisten elektronik posta ile gönderilmiş projelerin, ithal edilerek burada uygulanmasına imkân sağlamasıdır. Yurt dışındaki birçok mimarın araziyi bile görmeden gönderdiği bu projeler, sanki Kıbrıslı Türk bir mimar tarafından yapılmış gibi vizeden geçirilip onaylanmaktadır.
Adamıza ayak basmamış, kışını veya yazını yaşamamış, insan yaşam tarzını incelememiş, trafik ve çevre faktörlerini gözlemlememiş mimarların, haritalardan ve Google Earth'den proje yapmasına olanak sağlamaktadır bu imzacılık sektörü. Birkaç istisna dışında bu projelerin çoğu maalesef adamız atmosferine uymamakta, uygulamada, inşaatta ve en önemlisi de kullanımda büyük sorunlar yaşatmaktadır.
İmzacılığın Halkımıza Zararları
Yukarıda bahsedilen sorunlara ek olarak yurt dışından ithal edilen projeler maalesef imzacılık sektörünü güçlendirmekte ve buna bağlı olarak ülkemizdeki proje mimarlığı mesleğini yozlaştırmaktadır. Bazı kesimler proje mimarlığının korunmasını gerektirecek kadar önemli bir meslek olmadığını savunabilirler. Halbuki bu mesleğin yozlaşmasının en büyük zararı yine halkımıza olacaktır.
Bir mimar projesini tasarlarken araziden başlayıp, kullanıcıların gündelik alışkanlıklarına, binanın konumuna, ısıtma/soğutma enerji sarfiyatına, gürültü hesaplamalarına, güneşin konumuna göre mekânda parıltı oranına ve daha birçok faktöre dikkat etmelidir.
Mimar bunlara özen göstermeli, tasarımına gerekli zamanı ayırmalıdır. Bu aşamaların hiçbirini yapmayan, şablon bir projeyi imzalayıp müşteriye sunan imzacılık sektörü, ülkemizde projeciliği profesyonel olarak yapan mimarları tehdit etmekte ve bu mesleği hızla ek iş haline indirgemektedir.
Proje mimarlığı profesyonel bir meslek değil de ek bir iş olunca, yanlış cephede açılan pencereler yüzünden her ay iki katına kadar elektrik sarfiyatı olan tasarımlar, metrekare inşaat maliyeti 1271 TL olan ekstra koridorlar, düzeltme inşaatına sebebiyet veren kullanışsız alanlar ve uçuk maliyetler ortaya çıkmaktadır.
Ercan Projesinin İthal Edilmesinin İmzacılık Sektörüne Katkısı
Ercan projesinin Türkiye'nin tanınmış mimarlarından birine çizdirildiği şans eseri bir internet sayfasında ortaya çıkmış ve buradan da medyaya taşınmıştır. Bugüne kadar bu konuda hiçbir açıklama yapılmazken, geçtiğimiz haftalarda Sayın Ulaştırma Bakanımız "yurt dışına yaptırdıkları" bu projeyi bir televizyon programına çıkıp, överek anlatmıştır.
Aslında Ercan Projesinin ithal edilmesi ülkemizin proje mimarlığı için çok tehlikeli bir konudur. Şimdiye kadar hep özel sektörde yapılan projelerin ithal edilmesi artık kamu sektörüne de kaymaktadır. Bu noktada kamu sektörü özel sektöre örnek teşkil edecek ve ülkemizde imzacılık sorunu iyice artacaktır. Devlet projesini Türkiye'den alırken, özel şirketler de artık geri durmayacaktır.
Ülkemizde proje yapmak isteyen mimarlarımız Türkiye'ye, Avrupa'ya ya da Rum tarafına göçe zorlanacaktır. Sadece bu risk için bile bu projenin dışarıdan ithal edilmemesi gerekir.
Eminiz ki bir kesim insanımız "Bizim mimarlarımız havalimanı projesini yapmayı beceremez" diye bu tartışmayı elinin tersi ile itme eğiliminde olacaktır. Maalesef bu tavır, konu hakkında araştırma yapmadan fikir sahibi olmaktan kaynaklanır. Ercan projesini medyaya ilk taşıdığımızda sadece bana bile iki ayrı mimar büyüğüm ulaşıp, yurt dışında senelerce havalimanı projesinin uygulama ve tasarımında bulunduğunu belirtmişlerdir. Bakanlığımız Mimarlar Odasından üyelerine ulaşmalarını istemiş midir? Bütün üyelerden havalimanı projesinde tecrübesi olanların kendilerine CV göndermesini talep etmiş midir?
Mimarlarımızın bir kısmının yurtdışındaki en iyi üniversiteleri bitirdiğini ve ülkemizde bu kadar dünya standartlarında üniversitemizin olduğunu göz önüne alırsak, "bizim mimarlarımız havalimanı projesini yapmayı beceremez" cümlesini kabul etmemiz mümkün değildir.
Buna ek olarak Ercan Havalimanı projesinde bakanlığımızın gözden kaçırdığı çok büyük bir fırsat vardır. O da havalimanımızı daha uygulama projesi yapılmadan tanıtacak olan uluslararası yarışma fırsatıdır. Bu fırsatı anlatmak için belki de Kıbrıslı Türklerin mimari yarışma tarihinden bir anekdot vermek en doğrusu olacaktır.
Yarışmalar Tarihimizden Bir Örnek
Ülkemizde yapılan yarışmalara verilebilecek en iyi örnek ülkemizin zor dönemlerinde yapılmış olan Lefkoşa Kız Lisesi binasıdır. Bu bina günümüzde Lefkoşa Türk Lisesi olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Bu binanın tasarımı Kıbrıslı Türklerin en zor döneminde yarışma ile yapılmış ve yarışmayı rahmetli usta mimarımız Ahmet Vural Behaeddin kazanmıştır.
O tarihten itibaren ülkemize ziyarete gelen pek çok deneyimli mimarı hayran bırakan bu bina, dönemin önemli mimarlık dergilerinden biri olan Baumeister dergisinde de yayınlanmıştır. Buna ek olarak çatışma dönemi olan 63-74'de Kıbrıs Rum bölgelerinden özel geziler düzenlendiği ve bu binanın Kıbrıslı Rum öğrenciler tarafından bile incelendiği bilinmektedir.
Yarışmalar konusunda verilebilecek yakın zaman örnekleri de vardır. Maalesef bu örneklerin birçoğu, özellikle kamu binaları, bürokratik engellerden dolayı inşaat aşamasına gelmeyi beklemektedir.
ERCAN HAVALİMANI İÇİN YARIŞMA ÖNERİSİ
Ercan Havalimanı için uluslararası bir yarışma yapılması, bizim gibi izolasyonlarla boğuşan bir ülke için bulunmaz bir fırsattır. Uluslararası yapılacak bir yarışmaya hem ülkemizin mimarları katılabilecek, hem de bina henüz yapılmadan yurtdışında duyurulacaktır.
Yarışma süresince tasarımcılar ülkemize gelip araziyi tanıyacak, aynı zamanda ülkemizi de gezeceklerdir. Yarışmanın aşamaları ile ödüllü projeleri bütün dünyanın mimarlık dergilerinde yayınlanacak ve ülkemizi tanıtmak bakımından bize faydası çok büyük olacaktır.
Yineliyorum, Ercan Havalimanı Mimari Proje yarışması bizim gibi izolasyonlar ile boğuşan bir ülke için kaçırılmayacak bir fırsattır.
Bunun için yakın zamanda gerçekleşen bir örnek, 95 ülkeden 2962 mimarın yarıştığı İstanbul Afet Önleme ve Eğitim Merkezi Mimari Proje Yarışması olabilir. Bu proje yakın dönemde tamamlanış olup değerlendirmesi dünyaca ünlü mimarlar tarafından İstanbul'da yapılmıştır.
Zaten bu konuda yanı başımızdaki Türkiye'yi örnek alacak olursak, artık neredeyse bütün Kamu binalarının mimari yarışmalar ile yapıldığını görebiliriz.
Belirtmeliyim ki Ercan Projesine karşı duruşumun nedeni projenin mimari olmak isteğimden dolayı değil, projelendirme aşamasında Kıbrıslı Türk mimarlara da şans verilmesine olan inancımdandır. Eğer Ercan Havalimanı, olması gerektiği gibi yarışma ile yapılırsa, bu yarışmaya benim katılmayacağımı da buradan beyan ederim. Bunun sebebi projenin yarışma yapılması gerektiğini yüksek sesle söyleyen kişilerden biri olarak yarışmaya katılmamın etik olmayacağındandır.
Sayın Bakanımız, gelin projeyi Emre Bey'e yaptırmak yerine, kendisinden yarışmada jüri başkanı olmasını rica edelim. Gerek ülkemizden, gerek Türkiye'den havalimanı konusunda uzman mimarlardan oluşan bir jüri oluşturalım ve elimize geçen bu altın fırsatı değerlendirelim.
Eğer bakanlığımız bu konuda bir adım atmaya karar verirse, hiçbir ücret ya da pozisyon talep etmeden, yarışmanın tüm organizasyonları konusunda gönüllü olacağımı da buradan beyan ederim. Meslektaşlarınız olan Kıbrıslı Türk Mimarlara da bir fırsat vermeniz dileğiyle…