İTTİFAK BOZULDU ve ÜÇ BOYUTLU FİLM…

Ferdi Sabit Soyer

UBP-DPUG ittifakının bozulması yeni ve önemli değerlendirmelere muhtaçtır. Bence bu ittifakın kurulmasını ve bozulmasını sağlayan ayni nedenlerdir. Kıbrıs sorunu ve Türkiye’deki gelişmeler... Bunu biraz geriden alıp değerlendirelim.

2009 seçimlerinden sonra oluşan UBP iktidarı, yeni bir duruma yol açtı. Açık ifade edilmese dahi bir amaç da, 24 Nisan 2004 Referandumuna kadar geçen sürede ve sonrasında statükonun yaşadığı “kayıpların” geri alınması idi. Nitekim, bu sonuçtan sonra 2010 CB seçimleri yapıldı. UBP-DP ittifakı ve rahmetli R.R. Denktaş’ın da desteği ile Sayın Eroğlu seçildi.

Bu kez UBP Başkanlığı gündeme geldi. Sayın Eroğlu’nun desteği ile İrsen Küçük Başkanlığa seçildi. Ancak bundan sonra, evdeki hesap çarşıya uymadı. UBP-DP ittifakı 2010 yerel seçimlerinde yaralandı ve sonrasında bitti. Bu kez ittifak, DP’den milletvekili transferi ile UBP’ nin büyümesi üzerine oldu.  

2009 Bütçesinin Meclis’te görüşülmesi sırasında, Sayın Eroğlu,“ Biz Türkiye’nin ne istediğini biliyoruz, ilk seçimde kazanıp bunları yapacağız ve ülkeyi kurtaracağız” demişti. Türkiye’nin ne istediğini bildiğini söylediği şey, meşhur paketti. Nitekim seçildikten sonra bunu imzaladı. Ama Türkiye’ye verdiği sözü tutmadı. Çünkü, UBP’nin , bile bile 2009 seçimlerinde oy almak için, popülizm yaparak halka  verdiği, vaatlerin tam tersi idi bunlar..

Sonra imzaladığı paketi uygulama baskısı altında kaldı.  2010 CB seçimleri bir nevi kurtuluş oldu. Konuyu, yerine seçilen İrsen Küçük’ün kucağına bıraktı. Ama Cumhurbaşkanlığında da Kıbrıs sorunu bağlamında, rahmetli R.R Denktaş’ın metotlarını tekrarlamakla, durumu idare edebileceğini sandı.

R.R.Denktaş’ın geçmişte, “milli mesele” diyerek Kıbrıs sorununun ağırlığını kullanarak, Türkiye hükümetlerinden bu baskı ile maddi kaynak sağlamak metodundan bahsediyorum. Aynisini gündeme getirdi. Sayın Halil İbrahim Akça ile çelişki içine girdi. Hatta, Türkiye Başbakanına mektup yazıp, Halil beyi bu görevden almasını talep etti. Tam tersi oldu. Çok deneyimli bir diplomat olan dönemin Büyükelçisi gitti, “görevden al” diye mektup yazdığı  Sayın Halil İbrahim Akça Büyükelçi olarak geldi. 

Sonraki süreçlerde bu kez İrsen Küçük Başbakan  olarak Türkiye ile ilişkilerin odağına oturdu. Bunlar Kıbrıs sorunundaki gelişmelerle de bağlantılı idi. Çünkü Sayın Eroğlu, ortak siyasetle oluşan “pakete” de, çapraz oy gerekçesi ile karşı idi. Görüşmelerde bu tıkanıklığa yol açmıştı. Bu yüzden de görüşmeler, zaten mahana arayan Güney bağnazlarının beklediği şekilde, iki senelik kesintiye uğradı.

İşte bu gerginlikler, UBP içi güç yarışlarını tetikledi. Olan oldu ve Kıbrıs Türk siyasi yaşamında CB ile Başbakanın, parti Kurultayında yarışıp, tartıştıkları, gelecekte ibretle ile anılacak olan süreçler başladı. Bu süreçlerde dönemin muhalefet partileri, CTP ve TDP’nin de gelişmeleri, yalnızca güncel iç siyasi faydacılık ağırlığında ele alması ile toplumda müthiş bir, anti- İrsen Küçük havası oluştu.

Bu, siyasi yaşamı, şahıs odaklı ele alan; siyasi çizgilerin program, felsefi ve düşünsel temelli tartışılması yerine, fulü bir  tartışma ortamına soktu.

Böylece siyasi ortam, Sayın Eroğlu merkezli şekillenen bir  vesayet altına sürüklendi. 2013 Genel Seçim sath-ı mahalli, her tür ayak oyunun ve kalleşliğin arenasına döndü. Sonuçta İrsen Küçük’ün geçtiğimiz günlerde SİM TV de Meyil Adakul’un programında da açıkladığı gibi, seçim yasamızda bulunan karma oy hakkı, ayak oyununun yaygın aracı haline döndü. İrsen Küçük seçimi kaybetti.

Seçim sonrası hükümet kurma çalışmaları başladı. Saray ve ekip; günümüzde, 2015 CB seçimleri ve diğer amaçlar için büyük bir istekle kurmaya çalıştığı UBP-DPUG ittifakına dönük  gayretlerini, seçim sonrası, bu iki partinin birlikte hükümet olması için göstermemişti. Neden?

Bana kimse Meclis’teki 26 sayısı meselesini söylemesin. Çünkü 2009’da  al ele acele, 26’ ya dayalı hükümeti, UBP kurmuştu. Çünkü amaç, 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimi idi. O zaman 26 mesele olmamıştı da, şimdi 2015 öncesi neden 26 mesele olsundu?

HESAP ,YÖRÜNGEYE OTURTMA MESELESİ İDİ.

Çünkü hesap başka idi. Her ne kadar, İrsen Küçük seçimi kaybetmiş olsa da, o gün hala parti başkanı idi. UBP Kurultayına kadar da Başkan kalacaktı. UBP yönetimi de İrsen Küçük’ün yanında Kurultayda  onu destekleyenlerden, yani Sarayla o Kurultayda çatışanlardan oluşuyordu.

UBP içinin dizayn edilmesi için süre gerekiyordu. Bunun için, UBP-DPUG ittifakına “sonradan” hararetle sarılanlar, o gün, bu iki partinin hükümet olması için istekli davranmadılar. CTPBG ve TDP’ de süreçleri yine okuyamadı. Özellikle CTPBG tarihsel olarak var olan UBP ile zıtlaşması nedeni ile moral olarak, UBP ile hükümet olmaya hazır değildi. Olamaz mıydı? Doğru tartışma ve tabanla sağlıklı görüş alış verişi, politik cesaret, tabuları sarsmak eforu her şeyi farklılaştırır.

İrsen Küçük’ün hala Parti Başkanı olduğu koşullarda, Saray odaklarının amacı, UBP’yi o dönem için hükümetin ortağı yaptırmamaktı. Çünkü çok iyi biliyorlardı ki İrsen Küçük’le birlikte, Kurultay’da seçilen UBP yönetimi, başsız kaldığı o ortamda, tekrardan Saray yörüngesine girebilirdi. Bunu için kısa bir zamana ihtiyaç vardı. Nitekim öyle oldu.

Sayın Özgürgün’ün seçilmesinden sonra, dün, İrsen Küçük’e dönük “el pençe divan” duran bazı UBP milletvekilleri onun aleyhine açıklamalar yaptı. Birleştirici harç da belli idi. Milliyetçi söylemler..

Sonuçta, CTPBG-DPUG Hükümeti kuruldu. Bugün Serdar Denktaş çok rahat açıklıyor.  “Hükümet kurulduktan sonra CTPBG ile aramızda oluşan huzursuzluk şimdi artık aşıldı” diyor. Çünkü bu huzursuzluk bilerek yapılıyordu. Bu oluşan ortam üzerine, kuruluşunun ertesi ayından itibaren; hükümetin gitmeyeceği söylemleri başladı. Böylece daha yeni kurulan CTPBG-DPUG hükümeti için artık, her Allahın günü, ömür biçilmesinin ortamı sağlandı. Böylece, “Mühendisler” zaman kazanırken,  ittifakını oluşturma ortamının hazırlanması ve oluşur oluşmazda, UBP- DPUG birliğine dayalı hükümet için, “hah işte, artık yeter” dedirtmek için bunlar yapılıyordu.

“Mühendisler” projelerine uygun kağıt kalem bulduklarını sandılar. Bunda da esas  tetikleyici de Kıbrıs sorunu idi. Çünkü, Güneydeki seçimlerden sonra, iki yıl duran Kıbrıs sorunundaki  görüşmelerin yeniden başlayacağı açıktı.  

Sonuçta iş Ortak Belge noktasına geldi. Hükümetin büyük ortağı yapıcı yaklaşırken, DPUG, UBP ve Saray ayni ayarla olumsuzluğa oynadı. Sonuçta Türkiye Dışişleri Bakanı’nın gelişi ile konu bir noktaya geldi. Ama unutulmasın, o günlerde hem UBP, hem DP sözcüleri Ortak Belge konuları için Meclis’te tozu dumana katarken, CHP Başkanvekili Sayın Loğoğlu da açıklama yaptı. “KKTC satılık toprak değildir” deyip; AK Partiye  Kıbrıs sorunu üzerinden muhalefet yapılmak istendi.

İşte UBP-DPUG  ittifakı arayışını, Türkiye’deki ve Kıbrıs sorunundaki bu gelişmeler tetikledi. Bu odaklar, tıpkı 2007 Türkiye seçimleri öncesinde olduğu gibi bir psikoloji içine girdiler. Muhalefetin, 2014 Türkiye yerel seçimlerinde, %30 oy oranı ile kritik psikolojik eşiği açacaklarını ve Erdoğan Hükümetinin birinci parti gelse de, tartışmalı bir hale dönüşeceğini hesapladılar. Böylece görüşme sürecinin kesintiye uğrayabileceği hesabı içine girdiler.

İTTİFAK SONRASI, ARTIK EROĞLUNA DESTEK DE GARANTİ DEĞİL…

Türkiye’deki Yerel Seçim sonuçları bekledikleri gibi olmadı. İşte bu yüzden bu ittifak bozuldu. Bakın, bu, Zorlu Töre’nin sert tavırlarından ve Serdar Denktaş’ın şimdi, CTPBG-DPUG Hükümetine artık dört elle sarılmasından bellidir. Bundan sonra krizlere oynamayacak. Ayrıca Sayın Serdar Denktaş’ın, Türkiye Hükümeti ile ilişkilerini iyileştirme ve geliştirme çabalarını da göreceğiz. Kuzey Kıbrıs’ta sağın en büyüğü olma gayretlerini, artık bu kulvarlarda arayacağını göreceğiz. Tahsin Ertoğruloğlu’nun ittifak bozulduktan sonra, “ Serdar Denktaş UBP’nin başı olmak istiyordu” açıklaması boşuna değildir.

Ayrıca, UBP-DPUG arasında Türkiye’den desteği kim daha fazla alacak yarışı da başlayacak. Yakında yaşayacağız. İttifak bozulduktan sonra da DPUG ve UBP Başkanlarının “Sayın Eroğlu’nu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekleyeceğiz” açıklamalarına bakmayın. İttifak bozuldu ya. Bu hamur daha çok su kaldırır.
Bunun işaretleri şimdiden gözüktü.  “Hade bakalım” yerel seçimlerde Sayın Eroğlu ne yapacak? Çünkü kapısını, hem DPUG adayları, hem UBP adayları çalacak. “Mavi boncuğu bana ver” diye. Ne yapacak? Al başına yeni hadiseler. Lefkoşa, Mağusa, Girne, Güzelyurt, Lefke, Gönyeli, İskele ve diğer yerlerde kime destek verecek? Her kaybeden sorumlu olarak onu görecek, gösterecek. Evet bu hamur daha çok su kaldırır.2015’e kadar yeni, renkli, üstelik üç boyutlu çok filim seyredeceğiz. Şimdiden gözlük alın, üç boyutlu filmleri izlemek için….