UBP ile DP’nin seçim ittifakına ilişkin uğraşı devam ediyor.
Toplantı ardına toplantı yapılıyor.
Ancak bu çabalardan, henüz ciddi anlamda bir somut sonuç doğabilmiş değil.
Durumu en iyi açıklayan ifade, galiba Yenidüzen’in dünkü manşetiydi:
‘İp üstünde iki cambaz’!
Demokrat Parti Ulusal Güçler kurultayının ardından, 4 Şubat tarihli yazımda bunun böyle olacağını yazmıştım.
O günlerde bu partiler ‘ittifak’ kelimesini dahi zikretmekten özenle imtina ederken, görünen köy çoktan belliydi aslında.
‘DP ve UBP belediyeleri nasıl paylaşır?’ başlıklı o yazıdan aynen alıntı yapıyorum:
(…)
Yerel seçimlerde bir UBP-DP karması, kuvvetli bir ihtimal olarak önümüzde duruyor.
Ulusal Birlik Partisi ile Demokrat Parti Ulusal Güçler, bu işbirliğinin yelpazesini ne kadar geniş tutar, yani bu işbirliği 28 belediyenin kaçına yayılır, geniş tabanlı bir işbirliği mi olur yoksa az sayıda bir belediye ile mi sınırlı kalır, onu günü geldiğinde göreceğiz.
Ama rakiplerin karşısına ortak adaylarla çıkma fikrinin, üst yönetimin gündeminde olduğunun kuvvetli sinyalleri var.
Bu sinyaller, kurultay öncesinde Serdar Denktaş’a muhalefet eden isimler tarafından da verilmeye başlanmıştı.
UBP ile DP daha önce de benzeri bir işbirliğine imza atan iki siyasi parti.
Ancak şu anda konjonktür, o dönemden biraz farklı.
İşbirliğinin gerekleri ve hedeflerindeki farklılık bir yana, temel farklılıklardan biri kuşkusuz sayısal.
DP ile UBP’nin şu anda meclisteki milletvekili sayıları, birbirinden çok uzakta değil.
UBP’nin 14, DP’nin ise 12 milletvekili var.
Oysa geçmişte bahsettiğimiz işbirliği döneminde UBP, DP’nin iki katından fazla vekile sahipti.
Peki şu anda var olan bu at başı fark, belediyeleri kendi arasında nasıl bölüşecek?
Diğer yandan iki partinin meclisteki sayısal yakınlığı, belediyelerde söz konusu değil.
28 belediyenin 13’ü UBP’liyken, sadece 4’ü DP’li.
Tabii İrsen Küçük ile ters düşen milletvekillerinin UBP’den istifa ederek DP’ye geçmesi sonrasında dengeler tamamen değişti.
Yani belediyelerdeki dağılım, yeterince sağlıklı veriler yansıtmıyor.
Kim nerede, kimin yanında, söz konusu başkanları seçen UBP’liler hala UBP’li mi değil mi pek belli değil.
Ve işte tam da bu nedenle, belediye başkanlığı konusunda hiçbir partinin diğeri üzerinde, ölçülmüş mutlak bir üstünlüğü yok.
Ve fakat şunu da not etmeden geçmemek lazım; yerel yönetim organlarında şu anda ölçülmüş mutlak bir üstünlük olmasa da, UBP’nin kağıt üzerindeki sayısal üstünlüğü, orada durmaya devam ediyor.
Durum buyken, yerel seçimlerde CTP’yi mağlup etmek ve yerel seçimlerden sadece 10 ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik güç kazanmak amacıyla girişilmesi muhtemel bu seçim ittifakı, partilerin tabanını tarumar etmeden nasıl başarılacak?
Takdir edersiniz, yerel seçimlerin dinamikleri, genel seçimlerinkinden farklıdır.
Pek çok belediye için isimler artık açıktan konuşulmaya başlandı.
Hem UBP’de hem de DP’de, gönlünden başkan adaylığı geçenler bir bir ortaya çıkıyor.
Yani taban, genel seçimlerden farklı olarak, çok daha aktif bir şekilde, yani ‘adaylar’ olarak işin içinde.
Bir yanda, meclisteki temsiliyet bakımında birbirine yakın dengeler...
Bir yanda, mevcut belediye başkan sayısındaki UBP üstünlüğü...
Bir yanda, genel seçimlerde karizması ciddi yara alan bir UBP ve muhalefet etme konusunda vasat bir parti başkanı...
Bir yanda parti kurultayından son derece güçlü biçimde çıkarak, kişisel güveni ciddi şekilde sağlamlaşan bir başbakan yardımcısı...
Ve bir yanda da, tabii ki Cumhurbaşkanı Eroğlu.
Yerel seçimler, her şekilde, yeni ve renkli sansasyonlara gebe!
***
Peki bugün bu yazıya yeni birtakım unsurlar eklemeye gerek var mı?
Galiba pek yok!