İZLEYECEĞİZ…

Uzun süren bir yabancılaşma dönemi yaşıyoruz, sanırım. İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ın dediği gibi toplum olarak bozulan bir psikolojiyi taşıyoruz üzerimizde. Bugün baktığınızda, restorantlar, eğlence merkezleri, hatta kasinolar dolu. Yollar ve traf

 

 

Uzun süren bir yabancılaşma dönemi yaşıyoruz, sanırım.

İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ın dediği gibi toplum olarak bozulan bir psikolojiyi taşıyoruz üzerimizde. Bugün baktığınızda, restorantlar, eğlence merkezleri, hatta kasinolar dolu.

Yollar ve trafik de oldukça yoğun.

Eskisi kadar olmasa da araba satışları devam ediyor. Yollarda eski araç sayısı oldukça az.

Televizyonlar olarak biliyoruz ki eskisi kadar yoğun bir ilgi yok haberlere, Kıbrıs meselesine ama yine de biliyoruz ki, izleniyoruz.

Bildiğim kadarıyla gazete tirajlarında da bir düşüş yaşanmış değil.

Yani ilgileniyoruz…

Haber dinliyor, gazete okuyor, etrafımızda olup biteni öğrenmeye çalışıyoruz.

Ama eksik olan bir şeyler var.

İzlediğimiz olayların içinde değiliz. Sadece sonuçları takip ediyoruz.

Özellikle son dönemlerde “iyiyim” merhabalaşmasının yerini bile, yakınmalar aldı. “Memleket gibiyim” diyoruz, mesela.

 Biraz daha iyi olduğunu anlatmak isteyen, “memleketten hallice” diyor, esprili şekilde.

Ama uzun zamandır çok iyi olamıyoruz. Olamadığımızın farkında iyi olamamaya kızgın ama aslında son derece de benimsemiş durumdayız.

Bugün siz bu satırları okurken ve içinizden onaylar ya da reddeder şekilde konuşurken, gündemde 3 önemli konunun gelişmeleri var.

Hepsinin de kritik bir dönemeci yaşanıyor, bugün.

Örneğin bugün Sendikal Platform ve bağlı örgütlerle siyasi partilerin genel grev ve mitingi var.

2 Mart mitingi sonrasında yaşanan ciddi dağınıklık toparlanmaya çalışılıyor. Uzun süren sessizlik, tekrar irade yaratma çabasına dönüşüyor.

Bugün sendikalar ve muhalefet partilerinin önemli bir sınavı. Örgütlülükleri, disiplinleri ve mesajları hem sürecin hem de muhalif duruşun kritik eşiklerinden birini oluşturacak.

Ve tabii ki, toplum olarak tam da bu ruh halinden ne kadar uzak ne kadar içinde olduğumuzun da bir göstergesini sergilemiş olacağız. Toplumsal duyarlılığımızın ve gailemizin ne kadar olduğunu hatırlamak ve göstermek için kritik bir eşik olacak bugün.

Bugün mecliste bir yasa oylanacak.

 Her şey beklenildiği gibi giderse yasa iktidar partisinin oylarıyla geçecek.

Ancak muhaceret affı yasası, bu ülkede hepimizin kaderi açısından kritik bir eşiği oluşturacak.

Nasıl kimlikle girişin serbest bırakılması, bu ülkede nüfus politikalarının açığa çıkmasını ve geri dönülmez yaraları beraberinde getirmişse, şimdi de bu yeni yasa, bir başka kritik dönüm noktası yaratacak nüfus politikalarında.

Yasaya göre polisin kaçağa düştüğü anda kişiyi sınır dışı etmesi gerekirken, on binlerce kaçak biriktiren yapı, bir kez daha normalleştirilmiş ve üzerine ayrı bir kambur almış olacak.

Bugün unuttuğumuz Kıbrıs sorunu açısından da son derece kritik bir dönemeç yaşanacak.

Çözüm açısından son derece hayati bir eşik daha harcanırken bu dönemecin de sonuç üretememesi Kıbrıs sorununun bundan sonraki kaderi açısından da belirleyici olacak.

Ve biz bugün bütün bu bunları izleyeceğiz.

Uzun süredir, sadece izlediğimiz gibi…

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri