BM Genel Sekreter yardımcısı Miroslav Jenca geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’a geldi. İki liderle ayrı ayrı görüştü.
Son günlerde adı en çok anılan köy olan benim köyüm Pile’yi ziyaret etti. Olayların yaşandığı bölgeyi gezdi. Bölgedeki BM yetkililerinden bilgi aldı. Ama Pile’nin Türk ve Rum muhtarlarıyla görüşmedi. Yerel yöneticilerden doğrudan bilgi alma gereği duymadı.
Jenca başka bazı temaslar da yaptı ve adadan ayrıldı. Kıbrıs’tan ayrıldıktan sonra Ankara’ya gitti. Bu yazıyı yazdığım sıralarda halen Ankara’da temaslar yapmaktaydı. Ancak Jenca’nın Ankara temaslarıyla ilgili şu ana kadar herhangi bir açıklama ben görmedim.
Jenca Kıbrıs’a Pile-Arçoz yol inşaatı sırasında yaşanan istenmeyen olayların gölgesinde geldi. Zaten bu olayları kışkırtanların amaçları bu ziyareti gölgelemekten başka bir şey değildi.
Güney Kıbrıs, Türkiye ve ardından da Yunanistan seçimlerini bu yılın ilk yarısında tamamladı. Güneyde Crans Montana’da masayı deviren ve müzakere sürecini berhava eden Anastasiadis gitti, yerine Hristodulidis geldi.
Türkiye’de seçimi yeniden kazanan Erdoğan’ın seçimin hemen ertesinde verdiği “AB üyeliği ve Kıbrıs’ta referandum sırasında gerekli esnekliği gösterdik, yine gösteririz” mesajları BM’yi heyecanlandırdı.
BU gelişmeler ışığında BM Genel Sekreteri Guterres Kıbrıs ve bölgeye en yakın çalışma arkadaşını, yardımcısı Miroslav Jenca’yı gönderdi.
Jenca önce iki liderle ayrı ayrı görüştü. Amacı müzakerelerin yeniden başlaması için ortak zemin olup olmadığını tespit etmek ve mümkünse bu ortak zemini yaratmaktı.
Bu noktada Rum tarafı özellikle Hristodulidis seçildikten sonra ısrarla 2017’de Crans Montana’da kalınan yerden müzakerelerin yeniden başlamasını istediklerini ısrarla tekrarlamakta ve BM parametreleri içinde kaldığı mesajını bütün dünyaya vermektedir.
Buna karşın Türk tarafı “egemen eşitliğe dayalı, iki devletli çözüm” tezini tekrarlamakta ve BM parametrelerinin dışına düşmekte sakınca görmüyor.
Crans Montana’da BM’nin kurduğu müzakere masasını deviren taraf Rum tarafı, ama BM zemininden ayrılan taraf Türk tarafı. Bu gerçekten ciddi bir dış politika yanlışıdır.
Bizim ta 2017 yılından itibaren yapmamız gereken çağrıyı Rum tarafı 2023 yılında yapmaya ve dünyada kendi toplumu adına puan toplamaya devam ediyor.
Biz ise ortaya attığımız yeni tezle beraber dünyadan daha çok yalnızlaştık. Ankara bu yeni tezden geri adım atacak mı?
Miroslav Jenca’nın anlamaya çalıştığı tam da budur. Jenca önce Tatar’la görüştü. Muhtemelen Tatar, Jenca’ya kendi tezi olduğunu iddia ettiği yeni tezi anlattı. Jenca da bunun üzerinde çok fazla durmadı ve gerçek durumu tespit etmek için Ankara’ya uçtu.
Ankara’da kim, ya da kimlerle temas kurduğu henüz açıklanmadı. Ama Ankara ziyaretinin 3 gün için planlandığı ve dün akşam sona ereceği biliniyor.
Jenca Ankara’da Türk tarafının durumunu ve Tatar’ın verdiği bilgileri yeterli bulmadığı için, Erdoğan’ın bu konudaki samimiyetini yakından görmek istedi.
Ankara’da edineceği izlenimler ve duyacağı olumlu sözlerle birlikte New York’a dönecek ve genel sekretere Kıbrıs’ta müzakere zemini bulunup bulunmadığı konusunda rapor verecek.
Aslında bu izlenimi iki lideri ayrı ayrı gördükten sonra edinebilmeliydi. Ama herkesin bildiğini elbette BM yetkilileri de biliyor. Kıbrıs Türk tarafı artık her konuda görünmez oldu.
Kıbrıs Türkü adına artık Ankara karar verir. KKTC cumhurbaşkanı Ankara’nın açık müdahaleleriyle seçtirildi. Başbakan da doğrudan tayin edildi. Bu durumda KKTC yetkililerinin, aslında yetkisiz olduğunu herkes biliyor.
Jenca Ankara’da edineceği izlenimler olumluysa muhtemelen Eylül ayının ortalarında New York’ta 3’lü, ya da 5’li bir zirve yapılacak. Bu zirvenin amacı müzakereleri yeniden başlatmak için BM’nin yeni bir temsilci ataması ortak kararının alınması olacak.
Böylece BM 2023 yılı sonlarında, ya da 2024 yılı başlarında müzakereleri başlatacak. Ancak müzakere sürecinin ilerlemesi için Mart sonunda Türkiye’de gerçekleşecek yerel seçimlerin tamamlanmasının da beklenmesi gerekecek.
BM bu kez müzakere sürecini BM zemininde yeniden başlatmayı başarabilirse bu kez çok daha dikkatli bir sürecin bizi beklediğini düşünüyorum.
BM Kıbrıs’ta bir kere daha gol yemek istemeyecektir. Bunun için işleri sıkı tutacak. Belki müzakere süreci için takvim ve zaman koyacak. Ve elbette bunun arkasından da müzakerelerde yapıcı tutum almayan tarafa eskiden olduğundan çok daha farklı davranacak.
Bence bu yapılabilirse, müzakere süreci de olumlu neticelenebilecek. Aksi durumda Kıbrıs Türkü için yapacak çok fazla bir şey kalmayacak.