Rusya Federasyonu tam bir yıl önce Ukrayna’ya karşı savaş başlattı ve hem jeopolitik dengeleri altüst etti, hem Batı ile Doğu arasında her gün biraz daha ısınan yeni bir soğuk savaşın başlamasına neden oldu, hem de bütün dünyayı savaşın eşiğine sürükledi.
Rusya’nın uluslararası hukuku ve devletlerin toprak bütünlüğü ilkesini ihlal ettiği açıktır. “Özel Operasyon” olarak adlandırdığı bu düpedüz kanlı ve yıkıcı savaşın hiçbir haklı gerekçesi yoktur.
“Ukrayna’yı Nazilerden arındırmak” bahanesine kimse inanmıyor. Rusya’nın saldırgan tavrının Büyük Rus Şovenizminden kaynaklanan yayılmacı bir tavırdır. Nitekim, Rusya, Ukrayna’nın ne devlet, ne de ulus olarak varlığını tanımıyor.
Putin’in, savaşı Batı dünyasını başlattığına ve Batı’nın Rusya’yı parçalamak için “şeytanla bile işbirliği” yapmaya hazır olduğuna dair iddiaları bütünüyle saçmadır. Tam tersine, ekonomik çıkarlarını düşünen Batı, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesinde ve Kırım’ı ilhak etmesinde sessiz kalmış, kılını bile kıpırtatmamıştır.
Ukrayna halkının büyük çoğunluğunun Avrupa Birliği’ne yönelmek istemesini Rusya’ya karşı bir “darbe” olarak takdim etmek veya Doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya üye olmalarını “yayılmacılık” olarak tanımlamak, halkların kendi kaderini tayin ilkesiyle bütünüyle çelişiyor.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Batı’nın Rusya’ya karşı tavrında bir dizi yanlıştan söz edebiliriz ama bunların hiçbiri Rusya’yanın Ukrayna’ya saldırmasını haklı çıkaramaz.
Dünyayı sarsan bu haksız savaşın üzerinden tam bir yıl geçti ve hiç kimse bu savaşın ne zaman biteceğini kestiremiyor.
Savaşın yan etkileri korkunç olmuştur, olmaya da devam ediyor. Onbinlerce insan ölmüş, milyonlarcası da yerinden edilmiştir. Savaş, ayrıca, enerji krizinden enflasyona kadar pek çok sorun yaratmıştır.
Fakat en ürkütücü olanı, dünyayı nükler bir savaş tehlikesiyle karı karşıya bırakmış olmasıdır.
Batı’nın Rusya’ya ambargo uygulaması veya Ukrayna’ya silah yardımı yapması savaşın ömrünü kıslatmaya yetmiyor. Öte yandan, tarflardan hiçbirinin tam bir zafer kazanması mümkün görünmüyor.
İşte böyle bir ortamda, günümüzün en büyük filozoflarından olan 93 yaşındaki sosyolog Jürgen Habermas 14 Şubat 2023 tarihinde büyük tartışmalara yol açan bir makale kaleme aldı ve Batı’nın saldırgan Rusya karşısında izlediği politikayı tartışmaya açtı.
Ünlü düşünür, Batı dünyasının tam olarak ne sitediğinin net olmadığını söylüyor ve Ukrayna’ya yapılan silah yardımlarının nihayi amacı konusunda kafa karışıklığının yaşandığını ileri sürüyor.
Ukrayna’nın savaşı kaybetmemesi gerektiğini ileri sürenlerden tutun da, Rusya’nın yenilmesine kadar, hatta Putin’in iktidardan düşmesine kadar savaşın devam etmesi gerektiğini söyleyenler vardır. Bunlara, Fransa cumhurbaşkanının “Rusya yenilmeli ama ezilmemeli” yönündeki ifadesini de eklemeliyiz.
Jürgen Habermas, işte tam bu da kafa karışıklığının son derece tehlikeli olduğunu ileri sürüyor ve silah yardımına devam eden Batı’nın giderek kendisini savaşın içinde bulma tehlikesi altına gireceği, bunun da ya “Ukrayna’yı kaderine terk etmek” ya da dünya tarihinde ilk defa nükler güçlerin savaşına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
Jürgen Habermas, bu ikilem ve gerilimden uzaklaşmak için dikkatleri müzakereye çeviriyor ve savaşın sona ermesi için uygun bir tarihte “müzakere yapılmasını” öneriyor.
Müzakerenin ne zaman ve hangi temelde yapılacağına sadece Ukrayna’nın karar verebileciğini ileri sürenlere de karşı çıkan Habermas, bu konuda Batı’nın da görüş sahibi olması gerektiğini, çünkü savaşın Batı’yı doğrudan etkilediğini belirtiyor.
Habermas’ın müzakere çağrısı bazı çevrelerde tepkiyle karşılansa da, yabana atılacak bir öneri değildir. Bu korkunç savaşa bir an önce son vermek gerekiyor.
Kuşkusuz, bu Rusya’nın işgal ettiği topraklara sahip olmasına göz yummak anlamına gelmiyor. Nitekim Habermas da savaş öncesi statükoya geri dönülmesini öneriyor.
Ben buna, Ukrayna’da yaşayan Rus kökenlilerin demokratik haklarını hayata geçirebilecekleri bir düzenin kurulmasını eklemek istiyorum.
Otonom yerel yönetim modeli veya Ukrayna’nın federal bir yapıya kavuşturulması çıkış yolu olabilir.
Yeter ki, diplomasiye ve müzakereye şans tanınsın...