Peki ne oldu?
Bu topluma gerçekleri kim anlatacak?
O meşum Bakanlar Kurulu toplantısında ortaya çıkan “sessiz uzlaşı”nın ardından, şimdi, tek bir bakan görevden alındığı zaman tüm kir halının altına sığacak mı?
* * *
Uçağa iniş izni için direktifi kim verdi? Gümrük görevlileri niye Ercan’a gitmedi? Bakanlar Kurulu kararı niye yoktu? Karantina otelinde niye konaklanmadı? Niye kimse denetlemedi?
Tümünün yanıtı bir bakanın görevden alınması kadar sıradanmış bir hamleymiş demek ki…
Basının denetim gücü ve demokrasiye bedel ödeten etkisi nedeniyle sevinmemiz gerekirken, yalan rüzgârının peşine kattığı siyaseti gördükçe tiksiniyoruz.
* * *
Bir toplum yatırım kılıfı içerisinde sağlığı pahasına nasıl paspas yapıldı ve kimler kirli ayaklarıyla üzerimizden bastı, geçti.
Bunu öğrenmeyeceğiz sanırım.
Oysa birilerinin tüm topluma samimiyetle gerçekleri anlatmasını isterdik.
Özür dilemesini beklerdik, topluca bir kabinenin, utancı paylaşarak.
* * *
Hepimiz bir karar vermeliyiz artık…
Ne istiyoruz?
İşte gördünüz size “en temiz yönetimi” önerenler dahi boynuna kadar kirin içerisine gömülmüş illüzyonla siyaset yapıyorlar.
Hükümette tutunmak dışında ne değer kaldı, ne de düş…
‘İnadına’ bir siyaset anlayışı var.
Bu inat daha temiz, demokrat, aydınlık, şeffaf, adil bir ülkenin inadı değil.
Yozlaşmadır ömrümüze serilen…
Umarsız ve riyakar bir gelecektir hepimize dayatılan…
Yalanın gerçeği yendiği, kayırmacılığın adaleti tekmelediği, yaygaranın aklın yerine geçtiği, iradenin hiçleştiği bir yönetim iklimidir yaşadığımız…
* * *
“Odasını topladı, gidiyor” gösterisinden, “dokunulmazlığı kaldırılmış, soruşturma altında” bir vekilin yeni kabinede yer almasına kadar iyice kokuşmuş bir manzara ile yüz yüzeyiz.
Kimileri “az bile” diyor.
Banka hesabında şaibeli milyonların koşturduğu siyasetçiyi bu seçmen onurlandırmıştı.
Hem de “birinci parti” rozetiyle!
Meclis’te onurlandırıyor şimdi, hiç uğramamasına rağmen, her ay parasını banka hesabına yatırarak.
O zaman ne?
* * *
Elçimiz de uygun görmüş, yeni bir kabinemiz var şimdi...
O yenisi, eskisinden bir farklı!
Ve işin aslı “kabile” gibi yönetiliyoruz hâlâ…
‘Mevcut Kurulu Düzen’in tek bir çivisi oynamıyor yerinden…
‘Statüko’ kendini üretiyor ha bire…
Böyle mi yaşamak istiyoruz?
Böyle mi yönetilmek?
Entrika, yalan, hile…
Uyudukça hep birlikte…
Az bile!