KABİNEDE REVİZYON MU?

Sami Özuslu

Türkiye’de artık ‘tek başına Erdoğan’ yönetimi var. Anayasal değişiklik gereği yeni sistem, yani ‘Başbakanlık Sistemi’ diye anılan ‘güçlü Başbakanlık’ 2,5 yıl sonra yürürlüğe girecek ve o makama kimin oturacağı seçimle belirlenecek.

TC-KKTC ilişkileri de kuşkusuz bu yeni şekillenen siyasal yapı ile beraber bir değişime uğrayacak.

Gerek Kıbrıs sorunuyla ilgili süreçte…

Gerekse ekonomik, sosyal ve diğer konularda…

Bir başka deyişle artık TC-KKTC ilişkilerinde de Erdoğan’ın tavrı çok daha belirleyici olacak.

Ve elbette Erdoğan’ın kuracağı ekibin eğilimleri…

*  *  *

‘Başbakan Erdoğan’ dönemiyle ilgili bu sorunun yanıtı henüz kimsede yok, ama bugünkü TC-KKTC ilişkilerine dair bazı ipuçları etrafta dolanıyor.

Bu bilgi kırıntılarının işaret ettiği bir nokta var: Ankara ile Lefkoşa arasında ciddi görüş ayrılıkları ve sorunlar var.

Özellikle ekonomik konularda Ankara’nın ve Ankara adına burayı adım adım takip eden ekibin ciddi rahatsızlıklar içinde olduğu kesin.

En başta TC-KKTC protokollerine uyum konusunda UBP-DP hükümetinin karnesi çok düşük. Değil sınıfı geçmek, Özgürgün hükümetinin bütünlemeye kalma şansı bile yok.

Bütçe disiplini kalmamış. Protokole uyulmuyor. Yardım Heyeti sürekli ‘olumsuz’ raporlar veriyor. Bu raporlar ‘bir kısım medya’ tarafından topluma da ‘başarısızlık hikayesi’ olarak takdim ediliyor.

*  *  *

Ankara’nın Lefkoşa’nın kuzeyindeki hükümetle ilgili bir diğer rahatsızlığı ise gittikçe hoyratlaşan ‘üleşim’ durumları…

Eroğlu’nun kızına, Denktaş’ın oğluna, Özgürgün’ün ahbaplarına, Atun’un ve Dürüst’ün yakınlarına diye uzayıp giden ‘devlet malı deniz, yemeyen…’ şeklindeki kamusal kaynakları peşkeş çekme arsızlığı bir kısım Türkiyeli politikacıyı da rahatsız ediyor.

Bu yüzden siyaset kulislerinde kabinede bazı değişiklikler olabileceği yönünde iddialar bile var.

Tahmin edebileceğiniz gibi bu değişiklik iddiaları da Ankara’nın Başbakan Özgürgün’ün kulağına fısıldadıklarına dayandırılıyor.

Yani kabine değişikliğini bizzat Türkiye istiyormuş.

*  *  *

Ankara ile Lefkoşa arasındaki sıkıntılara bir başka örnek de Büyükelçi Derya Kanbay’ın Başbakan Hüseyin Özgürgün ile arasına mesafe koyduğu yönünde…

Çeşitli kaynaklara göre Özgürgün uzunca bir süre Kanbay’dan randevu dahi alamamış.

Elçi-Başbakan arasındaki buzlar, belli ki araya girenlerin de etkisiyle geçenlerde verilen bir iftar yemeğinde erimiş.

Buzların eriyip erimediği kesin değilmiş, ama buzların oluşma nedeni olarak gösterilenler son derece enteresan.

Konu ‘iş dünyası’na, hatta ‘bet’ meselesine kadar gidiyormuş.

Zaten ‘bet izinleri’ meselesi siyasetin göbeğine oturdu gibi bir görüntü var.

Bizzat Dışişleri Bakanı Tahsin Bey alenen “Bet izni isteyen birine yardım için ben de uğraştım” demedi mi?

*  *  *

Kabinede revizyon iddiaları tamamen uydurma da olabilir. Bakanlık bekleyen bazı vekillerin dürtmesi olarak da algılanabilir.

İşin diğer tarafına bakınca, artık erken seçim atmosferine girmesine ramak kalan UBP-DP azınlık hükümetinde ‘yer almak isteyen bir vekil var mı’ sorusu da yanıtsız kalıyor.

Bir UBP’li milletvekilinin etrafına “Kim bunların yaptıklarına ortak olmak ister ki?” diye sitemli ve manidar bir cümle kurduğu da kulaktan kulağa fısıldanıyor.

Ankara-Lefkoşa ilişkilerine ilişkin son bir not: TC siyaseti ve bürokrasisinin rahatsızlığına ve UBP-DP hükümetinin bütün kırık notlarına rağmen Ankara’da bir isim ısrar ve inatla Lefkoşa’dakilerin arkasında durmaya devam ediyor: Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş…

“Erdoğan’ın yeni ekibinde Türkeş ismi yer alacak mı?” sorusunu en çok da Hüseyin Özgürgün ve Serdar Denktaş’ın merak ediyor olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek…