"Kaç kişi sence" dedi birisi...
Çok zor, dedim...
Tahmin etmek zor!
Siz gökyüzünü sayabilir misiniz, denizi; siz aydınlığın hesabını tutabilir misiniz sahi?
* * *
Güzelleme falan yapmıyorum!
Bu gençlerin tümü buradaysa eğer ve böylesine kararlıysa, bu kadar doğalında yürüyorlarsa kol kola, onların soluklarında ışıltılı bir umut bahçesi gibiyse şehir!
Evet, aydınlık böyle bir yerde!
* * *
Yüzlerini bayraklarla örtmeden ve gizlenmeden yürüdüler!
Seslerini çıkardılar saklı yüreklerinden, sokağa serdiler...
Yalaşmadan ve buluşmadan...
Ve güdülmeden baktılar yarınların izine...
Yalakalığın gönderinde yalnızlaşırken kumaşlar, çoğaldı onlar onurlu bir düş'ün peşinde...
* * *
Ne kadar önemli bir söz dizimidir, "bu memleket bizim, biz yöneteceğiz"...
'Yö-ne-te-ce-ğiz' diye sekerken maviye tümü, dokuz sekizlik bir ritimle, biliyorum, yine titredi kimileri!
Her ne zaman yürekten bir ayaklanma yaşamışsa bu toplum, geleceğini avuçlarında sımsıkı kavramışsa, hep "memleket" dedi, hep "bizim"!
Yıktı perdeyi, viran eyledi "kuklacı" bir düzeni, "gölge oyunu" istemedi gençlik!
Işığı oldu sahnenin, alkışı oldu, rengi oldu, bahçesi oldu kendi evinin...
Gösterdiler ki açık seçik o "koordinasyon" ofisi uzaktan bir kumandayla gelecekse bu adaya, yazıyorum buracığa, yıkacaklar başlarına!
* * *
Eylemin "yürek" desteklisini yaşadık ya!
Şimdi sırada "devlet" desteklisi...
Bunca zaman "Atatürk Meydanı" derlerdi de..
İlk kez "Sarayönü" lafını gördüm ilanlarında!
Çok mu şüpheci oldum, ben mi yanıldım yoksa?
'Demokrasi' diyerek, bir duralım burada...
Yürüyelim biz yine "reddeden" genç adımlarla...
* * *
Reddettiler!
Kaç kişiydiler sahi?
Tertemiz bir ırmak ne kadar akarsa öyle...
Gözlerinde ışıdı ülke!