Bir yanlış anlama olmasın!
Meclis’te oylanan aslında eski Başbakan, Ulusal Birlik Partisi eski Başkanı ve Milletvekili Hüseyin Özgürgün’ün istifası değildi!
Çünkü zaten Meclis’e gelmiyor.
“Uygun görürseniz” diye de sormadı.
“Ben gelmeyeceğim” dedi.
***
Oylamaya ve onaya sunulan, aylardır işine gelmeyen bir vekilin, bu toplumun sırtından maaş almaya devam edip etmeyeceği oldu.
Bir de…
İrade!
Topluma saygısını oyladı Meclis, binlerce yoksula ödenemeyen bin beş yüz liraya karşı işine gelmeyen bir vekilin onbinlerce maaşını oyladı, demokrasiye ve katılımcılığa inancını, yasama ve yürütmeye değerini, devletin aymazlığını ve çürümüşlüğünü oyladı.
Sonucu gördük!
***
Ulusal Birlik Partili vekillere şaşmadım.
Serdar Denktaş’ın salondan ayrılmasına üzüldüm.
Erhan Arıklı’nın samimiyetini gördüm.
Zeki Çeler’in bu oylamadan sonra Meclis’e gelmesine anlam veremedim.
“Devlet de devletmiş” dedim bir daha…
“Hükümet de hükümet…”
***
Özgürgün’ün “dokunulmazlığı” kaldırıldı.
Yine de dokunmadılar.
Yargı süreci var.
- ki aslında, yargıya taşınan meseleden çok daha önemlisi banka hesabında hoplayıp zıplayan rakamlardır. -
Meclis’e en son ne zaman uğradığı bilinmiyor.
Yarım milyona yakın maaş almış bu süreçte, hiçbir iş, üretim, denetim, yasa, eylem yapmadan.
“Tamamdır” dedi partili dostları…
Sırtını sıvazladı.
***
“İstifa ettim” diyor adam!
“Yok” diyor 23 vekil!
“Sen gelmesen de biz sana maaş vereceğiz.”
Üstelik ortada ne bir ihtiyaç var, ne gereklilik!
Hükümet de kuruldu, nisap da sağlandı, gerekli organizasyon da yapıldı.
“Kurultay” ayın oyunları da aşıldı sonuçta!
Yine de…
“Keyfe bak” dedi Meclis!
***
Peki seçimlere müdahaleye dair araştırma önergesinden hükümetin kaçmasına ne dersiniz?
İletişimde meşhur sözdür:
“Kaçarsanız, hep kovalarlar!”
***
Bir ömür peşinde koşacak bu ayıp “korkak” vekillerin!
İrade sefaletinin, demokrasi ayıbının, talimatla yönetim hakikatinin utancı hep peşlerinde olacak.
Bir ömür…
Hep…
Kaçacaklar…