KAÇ KİŞİ KALDIK ŞİMDİ

Cenk Mutluyakalı

 

Sarıklı sarıklı insanlar her yerde geziyor.
Birisi dedi ki, “Buna da alışacağız...”
Mecbur değiliz!
Kimisi de “insanların hayat tarzlarına saygı duymak gerek” diyor.
Niye hep biz saygı duyuyoruz?
Ve niye kimse bu ülkenin kimliğine, sosyal ve kültürel değerlerine, yüzyıllardan süzülen dokusuna ve yaşam biçimine saygı duymayı düşünmüyor.

*  *  *

Çok fazla kayıt dışı insan var ülkede!
Ekonomi gibi ülkedeki bu yozlaşmaya karşı da seferberlik gerekiyor.
Her gelen bu kadar rahat ülkeye gelmemeli, yerleşmemeli, çalışmamalı artık!

*  *  *

“Usta” derdik biz çocukken, ağzımız dolardı saygıdan...
Kalıpçı ustası... Boyacı ustası...
Utanmazdık garsonluktan, işçilikten...
Yaz geldi mi büyük şehirlerin sokak kenarlarını liseli gençler temizler, kocaman hasır şapkalarla yollara çıkar, harçlığını kazanırdı.
Ne iş olursa olsun insan kalitesi saf, temiz ve yüksekti bu ülkenin...
Bir standardı vardı.
Yüzler aydınlıktı.

*  *  *

Yirmi seneyi geçti yazıyorum.
Makale başlığımda birisinin ismini kullandığım çok enderdir.
“Reynar” demiştim şu meşhur Afrika gazetesine linç girişimi sonrası...
Hani saldırganlar yargılanmıştı.
Yargıç Tacan Reynar, topluma demokrasi ve hukukun üstünlüğü adına ders vermişti.
“İyi ki onca çürümüşlük içerisinde halen dirayetli ve çağdaş yargıçlarımız vardır” demiştim.
Önceki gün, bu genç ve idealist yargıcımızın görevini bırakacağını, ülkeden de ayrılacağını işittim.
Biraz araştırdım. Doğruymuş.
Pek çoğumuzun hayal dahi edemediği önemli bir makamı var.
Muhtemelen iyi de bir geliri...
Hepsi bu değil ki...
Bir de “memleket” var ve yaşadığınız yere dair “gelecek” görebilmek gerçeği...
Son derece sosyal, duyarlı, kültürlü, ülkesini seven bir insan olduğunu biliyorum...
Ve tüm sahip olduklarını bırakmak, gitmek, ülkeyi terk etmek istiyor.
Bu yurt yeniden nitelikli beyinlerini, donanımlı insan kaynağını, önemli nefeslerini göç vermeye başladı.
Ne kalıyor elde!